İlk ismi IŞID olan, sonra DAİŞ diye adlandırılan terör örgütünü kullanarak, yüce dinimiz İslam’ı karalamaya çalışanlar yanıldıklarını birgün net olarak görecekler ve mutlak nura yöneleceklerdir. Zaten ABD ve batı toplumu İslam’a yönelmektedir. Ne kadar çabalarsa çabalasınlar,
Güneş balçıkla sıvanmıyor… Okumuşsunuzdur, geçtiğimiz hafta Moonlight (Ay Işığı) filmindeki rolüyle 2017 Oscar Ödülleri'nde En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünü alan Mahershala Ali, ilk kez Oscar kazanan Müslüman olarak tarihe geçti. Doğum adıyla Mahershalalhashbaz Gilmore, 16 Şubat 1974 doğumlu Amerikalı bir oyuncu, sonradan Müslümanlığı seçti. Din değiştirmesi nedeniyle annesi ile büyük anlaşmazlığa düşen Mahershala Ali, daha sonra seçiminin sebebini anlatarak konuyu tatlıya bağlamayı başardı. Oyuncunun bu hafta bir kız çocuğu dünyaya geldi. Konuşmasında eşine teşekkür eden oyuncu “Bu süreçte gösterdiği dirayet için ona minnettarım” derken, tüm dünyaya da gereken mesajı vermiş oldu. Onu biraz daha anlatalım, “Ödülü kazandıktan sonra medyada popülaritesini bir kat daha artıran Ali, 4 yıllık NC kariyerinin ardından profesyonel basketbola geçiş yapmak yerine şansını beyaz perdede denedi. Oscar kazanan ilk Müslüman aktör olma unvanını da kazananan 43 yaşındaki oyuncu, Saint Mary’s Üniversitesi’nde forma giydi. Bu süreçte, Kur’anla tanıştı, zaten arayış içindeydi ve aradığını buldu…” Gördüğünüz gibi, Rabbim gerçeği arayanlara hidayeti nasip ediyor. Yine termal bir kamera ile abdest alan Müslümanları çevreleyen,
nurani hareyi gördükten sonra, abdest mucizesin şahit olan İsviçreli bilim adamı
Robert Kenzi’de, bu araştırmasindan sonra 67 yaşında Kur'anı Kerim'i ezberledi.Müslümanlığını ilan etti. Allah’u Ekber. Mübarek olsun!
BUNLARI NİYE ANLATIYORUM? Rabbim herşeyin en doğrusunu bilir. Ancak O, dilediğine imanı nasip ediyor. Peki bu nasıl oluyor? El cevap; “Hidayet (iman),
kulun iradesini kullanmasından sonra, Allah'ın o kulun kalbine koyduğu bir nurdur. Hayır ve şerrin Allah’tan olması cihetiyle, insanları hidayete erdiren ve dalalete düşüren ancak Odur. İnsanlar birbirinin hidayet ve dalaletine sadece sebep olurlar. Hidayet ve dalaleti Cenab-ı Hakk'ın yaratmasını yanlış anlayan bazı kimseler, “Hidayet Allah’tandır, o nasip etmedikten sonra insan doğru yola giremez.” diyerek, hem başkalarını ikaz ve irşat etme yolunu kapatmakta, hem de kendilerini kusurlarında mazur göstermek istemektedirler. Önce şunu belirtelim. Cenab-ı Hakk'ın dilediğine hidayet buyurması caizdir. İnsanları saadete erdiren ve şekavete düşüren ancak o dur. Lakin yüce Rabbimizin bir kulunda dalalet yaratması, o kulun kendi cüzi iradesini kötüye kullanması sebebiyledir. Yoksa, kul kendi kabiliyetini dalalet yoluna yöneltmedikçe, Cenab-ı Hak onu o yola sevk etmez.
Aynı durum hidayet için de söz konusudur. Nasıl ki insan rızık için gerekli bütün teşebbüsleri yaptıktan ve sebeplere başvurduktan sonra neticeyi Allah’tan bekliyorsa, hidayet için de arayış içinde olması gerek. İSTEMEK GEREK Ancak şu ince noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum: “Allah’ın dilediğine hidayet vermesi ise, hidayet şartlarına riayet eden kimseye, dilerse hidayet vermesi demektir. Yoksa, “hidayet için gerekli hiçbir sebebe riayetin gerekmediği” manasına gelmez. Bu düşünce tarzı rızık misalinde, tarlaya tohum ekmeden mahsul beklemeğe benzer. Bu noktada bir hususun açıklanması gerekmektedir. Tarlasına tohum ekemeyen kimsenin mahsul alamayacağı kesindir. Her sebebe hakkıyla riayet eden kimse ise yüzde doksan dokuz ihtimalle mahsule kavuşur. Yüzde bir ihtimal ile dolu, sel, kuraklık gibi bir musibet söz konusu olabilir. İşte, az da olsa netice alamama ihtimalinin bulunması insanın dergah-ı ilahiye ye iltica etmesi ve o'na yalvarması hikmetine binaendir.” Daha fazla söze gerek yok. Rabbim isterse herkese gerçeği gösterir, ancak imtihan dünyasına ancak gerçeği arayanlar ona ulaşabilirler. Gayret bizden, hidayet Rab’bimizden. Kalın sağlıcakla.