Emperyalist batı ve siyonizm teknolojiyi insanlığın ifsadı yönünde geliştirip kullanıyorlar. Rahmetli Erbakan’ın hatıralarından okuyorum, çarpıcı bir örnek olduğu için köşeme taşımak istedim: çünkü ülkem ve İslam alemi adına dertliyim, çıkış noktaları arıyorum, nerede bir tavsiye varsa okuyup sizlerle paylaşıyorum…
O anlatıyor; “ABD, Kızıldeniz’e getirdiği savaş gemisinden attığı füzelerle Bağdat’ı dövüyor. Vaktiyle, Enterprice uçak gemisi İstanbul’a geldiği zaman bir gurup milletvekilini grubumuzla gemiye davet etmişlerdi. Bu milletvekilleri daha sonra gelip gemide kendilerine yapılan gösteriyi bana anlattılar.
Onların anlattıklarına göre, gazino benzeri bir salonun içerisinde kadınlı, erkekli subaylar oturuyorlar. Her birisinin arkasında kahve pişireceği, önünde kahve fincanı var. Masa başında bir yandan kahve içip bir yandan sohbet ediyorlar. “ Bu nasıl harp gemisi?” diyen bizim vekiller şaşırmışlar! Sonra hoparlörden misafirlere gösteri yapılacağı duyuruluyor(Oğlu Erbakan’da bu davetin farklı bir yönünü anlatmış, ona de değineceğim) Gemi komutanı; “ Şimdi ateşleyeceğimiz füze 10 bin mil uzaklıktaki okyanusta, falanca hedefi vuracak” diyor. Herkes dikkat kesiliyor.
Adam elindeki fincanı bırakıyor, sağ tarafına dönüp bilgisayarın tuşlarına basıyor. Gerekli komut veriliyor, gemide küçük bir sarsıntı oluyor. Ekranda füzenin gidişi ve hedefi vuruşu izleniyor.
Yani teknoloji o kadar ilerlemiş ki, onlar en büyük zulmü çay içerek, oturdukları yerden yapabiliyorlar.”
Oğlu Erbakan ise, bu konudaki hatırasında, teknoloji sayesinde dünyanın her hangi bir ülkesindeki, her hangi bir şehrin, herhangi bir mahallesinde bulunan evdeki insanları dinleyebildiklerini belirtmişti.
Rahmetli Erbakan devam ediyor, işin püf noktasına geleceğim, yani biz batılı emperyalistlerle nasıl mücadele etmeliyiz? Bu sorunun cevabını ortaya koyacağım.
BİLGİ EN BÜYÜK GÜÇTÜR
“ Biz bu kadar büyük bir güce karşı nasıl mücadele vereceğiz. Adamların 40 savaş gemisi var, biz hemen yapalım desek bu 40 gemiyi, onlar 40 gemi daha yapacaklardır. O zaman ne yapacaksın, nasıl bunlara laf anlatacaksın?
Devam edelim. “Onların elindeki bu ileri teknolojiyi biz asla geçemeyecek miyiz? Elbette bu mümkün, biz bilim, araştırma ve teknolojik çalışmalarımızı sürdürerek, havada öyle bir manyetik alan oluşturursun ki o gemiden atılan füzeyi havada yakalasın. Hatta sahip olduğun üstün teknolojiyle o füzeyi geri çevirir, onu atan geminin üzerinde patlatırsın(Davam Kitabı s. 200-201)
Rahmetli bu bölümün sonunda ise yazısını şöyle bağlıyor. “ Havada ki sürtünmesi o kada düşük olan madenler var ki, o madenlerden yapacağın füze, onların yaptığının bin misli hızla gidecek. Sonra havada manyetik bir kalkan gibi açılacak. Onun füzesini, uçağını havada yakalayıp etkisiz hale getirecek. O uçağın maliyeti 100 milyon dolar. Benim söylediğim bu manyetik kalkanın maliyeti ise 500 bin dolarla engelleyebilirsin. İşte teknoloji böyle bir şey…”
Hocamız bize nereye getirdi belli. Efendimiz(sav) “ Düşmanınızın silahi ile silahlanın!”buyurur. Şu ana kadar geç kalmış olabiliriz. Ancak, son yıllarda ülkemizdeki gelişmeler bizi ümitlendirmektedir.
Rusya’dan alacağımız bu teknoloji kiralaması bu nedenle engellenmeye çalışılıyor. ABD ve batılılar Es-400 almamamız konusunda bunun için bastırıyorlar.
Toplayayım, Bediüzzaman hazretleri der ki; “ Bilgiyi elinde tutan, kuvveti de elinde tutar!” der. Ahirzamandayız, şu anda düşman açıktan değil ama maşa kullanarak bizimle savaşıyor. Her gün şehitlerimiz geliyor ama onların paralı askerlerinin de hakkını Mehmetçiklerimiz veriyor. Allah onlardan razı olsun. Mekanlarını cennet etsin…
Son gelişmeler Doğu Akdeniz’e düşmanın yoğunlaştığını gösteriyor. Yeni petrol ve doğal gaz kaynaklarına hücum ediyorlar. Leş kargaları gibi…
Türkiyemiz ise hakkını arayacağını ve gerekli bilimsel çalışmaları sürdüreceğini bağıra bağıra haykırıyor.
Yani ülkemiz hak arama konusunda pısırık değil, en gür sesi ile uluslar arası kamuoyunu karşı hukuk mücadelesini sürdüreceğini açıklıyor.
Sonuç ne mi olacak. Ben bilemem Allah(cc) bilir, bildiğim şeyleri de yazıyorum, uyanalım, birlik olalım diye.
İnanın susarsak, pısırık olursak üzerimize gelirler. Düşman kuvvet karşısında duracaktır, en büyük kuvvet ise dediğim gibi artık cesaret, bilim ve dayanışma halinde olmamızdır...