Merhaba Değerli Dostlarım.
"Ezmanın tagayyürü ile ahkamın tagayyürü inkarolunamaz" Yani zamanındeğişmesi (geçmesi) ile şartlar da ( kurallar da ) değişir. Bu bir Mecellehükmü olup, bilhassa dini hükümlerin zamanın ihtiyaçları doğrultusundadeğişebileceği şeklindeki yaklaşımlar için önemli bir dayanak olarak önesürülegelmiştir.
Bugünkü sohbetimizde bu hükümdenyola çıkarak toplumun ihtiyaçlarının bir adım önden gidilerek belirlenmesigerektiğine ilişkin düşüncelerimizisizlerle paylaşacağız.
Bizim kuşak, yani 60 yaş civarıolanlar bugünün çocuğuna, gencine , ortayaşlısına çok uzaktan bakıyoruz. Bizim zamanımızın çocuklarının ve gençlerininbabaları ya da dedeleri ile olan ilişkileri günümüzden çok farklıydı. Nedeniise dedemizin ya da babamızın zamanında olanlarla bizim yetiştiğimiz zamandiliminde olanlar arasında ahım şahım farklar yoktu. Hemen hemen aynı dili konuşuyorduk. Gerçi ozaman da “Ah şu zamne gençleri” gibi ifadeler kullanılsa da bugünlekıyaslanamayacak farklılıklar vardı.
60’lı 70’ li yıllarda nüfusunçoğunluğu kırsalda yaşıyordu. İnsanların temel ihtiyaçlarının karşılanmasınıbir kenara koyarsak çok fazla uğraşıpdidinmeleri gerekmiyordu. Ta ki 80’li yılların başına kadar. Televizyonun, hem debirden fazla kanallı olarak hayatımıza girmesiyle her şey o kadar hızlıdeğişiverdi ki insanlar ne olduğunu anlayamadan şehirlere savruluverdiler.
Şehirler planlı, plansız birkaç yıliçinde devasa bir şekilde büyüdüler. Bu büyüme beraberinde hiç bilmediğimizsorunları da getirdi.
Karı-koca anne-çocuk- baba-çocuk,akraba ve komşu ilişkileri tamamen değişti.
Toplumdaki bu değişim siyaseti dederinden etkiledi. Ataerkil bir toplum olan Türk halkı ne olduğunu anlamadankadın erkek eşitliği düzleminde yepyeni bir boyuta geçti.
Şehirlerin bu ani büyümesi eğitimeilişkin talebinde patlamasına neden oldu. Bir yandan yeni okul binalarıyapılırken bir yandan da öğretmen ihtiyacı için öğretmen liseleri yerine eğitimenstitüleri, arkasından onların yerine eğitim fakülteleri ile öğretmen ihtiyacınıkarşılamaya çalıştık. Öğrenci sayısındaki anormal artış beraberinde sınavlarıgetirdi hayatımıza. Sınavlarda başarılı olup, iyi bir üniversite kazanmanın,böylece sınıf atlamanın yolu ise dershanelerden geçer oldu. Okullardeğersizleştirildi, dershaneye gitmeyenin başarılı olamayacağı algısı ile annebabalar yemedi, içmedi, giymedi, çocuklarını dershanelere gönderdiler adamolsunlar diye..
Aslında bu yarışın en temelfonksiyonu gençleri birbirine rakip yapmak oldu. Bu rekabet bazılarınınsınavlarda çok başarılı olmasını sağlasa da, temel insan anlayışımızı derindenetkiledi. Ben bugün siftah ettim sultanım, onu da komşumdan alın anlayışından,sadece ben kazanayım her zaman ve daima anlayışına geçiverdik.
Hâlbukieğitim bu değişim ve dönüşüm sürecinin en az hasarla atlatılması için en elzemolan argümandı.
Modern Türkiye’nin eğitimde öncü isimlerindenolan İsmail Hakkı Baltacıoğlu daha 1912’de diyordu ki: “Bir milletin, bir cemiyetin çocuklarınıntalim ve terbiyede yalnız bir maksadı olabilir, bu maksat onları hayatahazırlamaktır “Gerçek maarif, gençleri hayat mücadelesinde başarılı olmalarıiçin kuvvetli, maneviyat sahibi, duygulu, müteşebbis (girişimci), kendine güvenduyan, dayanıklı ve cesaretli yapmaktır.”
Son günlerde devletin tüm çabalarına rağmen bin bir çaba ve çalışma sonucuyetiştirdiğimiz nadide beyinlerin yoğun bir şekilde yurtdışına çıktıklarıhaberleri basında görülmeye başladı. Yazık değil mi? Biz besleyip büyütelim,yetiştirelim, tam vatan millet hizmet beklerken elin gavurlarına kaptıralımdeğerlerimizi.
Şimdi tekrar yazının başındaki ifadeye dönmek istiyorum. Zamanın değişmesiile kurallar değişir diyen Mecelle hükmünü birilerinin yapmaya çalıştığı gibidini hükümlerin günümüz ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yorumlanması içinkullanmayı bir kenara bırakıp, toplumun bugün içinde bulunduğu ya da önümüzdekisüreçte karşılaşabileceği sorunları sağlıklı bir şekilde aşabilmesi amacıylakullanmak gerekmektedir.
Devletimiz çok farklı yönlerden saldırı altındadır. Tüm bu saldırılarıpüskürtüp, bu bölgede var olmaya devam edebilmenin yolu yüreği insan sevgisiile dolu, vatan, bayrak ve hürriyet aşığı nesiller yetiştirmek için söylemlerleyetinmeden eğitim ve kültüre gereken önemi vermek, yetiştirdiğimizdeğerlerimizin b ir kuş gibi elimizden uçmasına izin vermememiz gerekmektedir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Son iki asırda sadece siyasi ve askeri üstünlüğümüzü değil aynı zamandamedeniyetimizin kainat tasavvurunu kültürümüzün mayasını, şehirlerimizinmaalesef ruhunu da kaybettik. Batı medeniyetinin insan fıtratı yerine bireyselhırsı esas alan estetikten uzak anlayışı ülkemizi işgal ettiğini görüyoruz"tespitini “Maalesef Eğitim ve kültürdebaşarısız olduk” söylemi ile birlikte değerlendirip, artık söylemi eylemedönüştürme zamanının çoktan geldiğini, bu yolda bu toprakların mayasına uyguninsanı ve toplumu inşa etmek için artık elimizi değil gövdemi taşın altınakoymamız, milleti ve devleti sürekli “Cambaza bak cambaza” taktiği ileoyalamalarına izin vermememiz gerektiğini artık anlamak zorundayız.
Zaman”Saldım çayıra, Mevlam gayıra” zamanı değildir. Düşmanlardan hep bir adım öndeolma zamanıdır.
Kalınsağlıcakla