Ah canımız ! Neye üzülmedi ki ? Ne değersiz insanlar için ağladı? Kimlerin ardına savaş verdi? Sevilmek uğruna kaç tavizden geçti ? Kimleri sırf nefes alıyor diye yanında taşıdı ? Kimlerin sırtına dayandı ? Bir kendini taşıyamadı şu yüreğimiz...
Zamanın kalbi yok bazen, acımasız dünler geride kalsa da bizlere kocaman bir tecrübe bırakıp gittiler. Gerek var mıydı bunca tecrübeye, bunca acıya veya aldanmışlığa?
Yıllar geçtikten sonra , kafamıza bir şey düşmüş gibi bir idrak yaşarız. Ben ne yaşamışım , nelerden geçmişim ve hayatta kalmışım deriz. Şimdiki aklımla nasıl yapmışım bunları diyerek kendimize hayret ederiz. Keşke ve öfke arasında gider geliriz. Gelmişiz işte , çıkmışız bütün olumsuzluklardan... Yetinmeyiz.
Ah , zamanın kalbi yok bazen...
10 yıl önceki acıyı şu an gibi yaşatır. Bazen ,bir hortlak gibidir; kocaman gölgesiyle sizi korkutur. Aç yaranı bir bak der... Ah ,zihin açar bakar ve uyar şeytana.
Pişmanlıklar , utançlar, olmamalıydılar , hepsi halay çeker zihninizde ...
Zamanın kalbi olsaydı ondan şefkat isterdim. Bütün tecrübelerimizi kucaklayacak kadar kocaman bir gönlüm olmasını dilerdim. Kendime acımadan, kendimi üzmeden ve hatta kendimi çok severek tüm yaşanmışlıkları, zamanınyumuşak kucağına koymak isterdim.
Yaşadıklarımın bir anlamı var. Ve zaman seninle birlikte aktım. Aktım mı? Bazen dur istedim, saat bozuk , bazen ilerle istedim hayat kısa, bazen geçtiğini bile anlamadım. Zaman , seninle ben barışamadık.
Hangimiz barıştı ki? Acaba ismini değiştirmek ister miydin? Bir o kadar kıymetli ,bir o kadar avucumdan kayıp gidecek kadar yitiksin. Hem basite alamayacak kadar haşmetli , hem de bazen umursamayacak kadar basit... Bir kuş gibisin, sana yetişemiyorum.
Ah zaman, özgürleşemiyorum şu düşünceden; senin benimle bir derdin olmadığına , bazen benimle alıp veremediğin bir şey varmış gibi geliyor.
İnsanız ya , sanırım hep bir suçlu bulmalıyız. Acılar karşısında katmerli olmasan hak vereceğim ama neden en acılı dönemlerde adalı şekilde akıyorsun?
Neden kahkahalı dönemlerde hızlıca akıp doyamıyoruz sana?
Zaman, kalbin yok senin; tadın hafif ekşi ve tatlı, biraz da mayhoş şu sıralar...
Bazen de tatsız tuzsuz diyet ekmekleri gibisin...
Bazense şeker gibi tatlısın ...
Aslında kim sende ne görüyorsa öylesin. Ayna gibisin insanları kendine yansıtan.
Merak ettiğim şu ; bunca suçlamalar ve hikayelere tanıklık ediyorsun. Tüm dünyanın zaman diliminde nasıl ilerliyorsun?
Kalbin yok , duygun yok, sadece mekanik bir halin var . Ve sana anlam yükleyen biz insanlarız. Acaba kalbin olmadığı için mi bu denli hızla ilerliyorsun ?
Bir kalbin olsa, çocukluğumuzun, gençliğimizin ve şimdikizamanın kahkahalarında kal isterdim.
Bunca yorulmuş insanlardan akan enerjilere rağmen kalbin olmasını ister miydin? Belki , artık bize tahammülün yoktur; siz insanlar bunca acıyı kaldırırken payınıza bana ayak uydurmak düştü diyerek işini yapıyorsun.
Karmaşık sorular ve sanırım cevabı herkese göre değişken ...
Zaman, kimine umut
Zaman, kimine çaresizlik
Zaman, kimine hüzün
Zaman, kimine kahkaha
Zaman benim için , tüm duygulardan soyutlanmış ve artık içi dolduramayan bir mekanik kavram...