Her mevsimin gelişi adımlarından belli olur. Yazın gelişi güneşten , kışın gelişi kardan, sonbaharın gelişi rüzgardan ve ilkbaharın gelişi ıhlamur kokusundan gelir.

Her sevinçli haberin adımı bazen hüzünlü zamanlardan geçer.
Yaşamın da bazı dönemlerine fısıltılar eşlik eder. Umut arayışımız hayat boyu devam eder. Bazen bir fısıltı papatya falları gibidir ,size yeni bir heyecanı getirir ;bazen yolda gördüğünüz bir kuş tüyüdür, şansı getirir. Neye inanıyorsak o bize ümit verir.
Sadece hislere güvenerek hayata adım atabilir miyiz ? Kahve fallarında çıkan şeylere inanıp hayat yaşanabilir mi? Yaşanmaz elbette , umudu yüklediğiniz her nesne sadece teselli arayan gönlümüze su serper.
Bazen fısıltılar zihinden gelir. Ne zaman geleceği belli olmaz. Bazı fısıltılar o kadar ölümsüzdür ki yaşam boyu kulağınızda çınlar.
    Yine yanlış yaptın !
    Senden bir şey olmaz!
    Bana bir şey olmaz!
    Bu sefer olacak!
   Umut , fakirin ekmeğidir.
   Bu, hayat yaşanmaz.
   Birçok cümle hayat boyu size fısıldar. Olumlu cümleler de fısıldar elbet ama genelde zihin olumsuz inanışları hep hatırlar. Bir şeye adım atacaksınızdır, sizi durdurur. En güzel heyecanı yaşayacağınız vakit , fısıltı rüzgar gibi kulağınıza çarpar. Heyecanınızı bırakırsınız.
    Acaba hayat nasıl yaşanmalı ? Bunca fısıltılardan sonra rüzgarın yönü nereye esmeli? Belki cesarete, güvene ve belki de deneyimlemeye esmeli...
    Korkmayın deneyimlemekten , içinizdeki acılara rağmen adım atmaktan, kırılınca tekrar kırılmaktan ve unutmayın bu hayat gayeniz nedir ?
    Bağ kurmak, ait hissetmek ,yakın ilişkiler kurmaksa eğer ömür boyu aldanmışlığa değer; acıya , mutluluğa, umuda ve yeniden var oluşa ...