Değerli dostlar;

Zor bir konu, yazsam mı, yazmasam mıdiye çok düşündüm. Sonunda yazmaya karar verdim.

Bu yazıyı okuyanlar şöyledüşünebilirler:

İşte kadınlara takıntısı olan biri daha.

Öncelikle anne daha sonra dört kızkardeş, hala, teyze,eşim ve kızım, bir sürü kız yeğen, yeğenlerimin kız çocukları,yani anlayacağınız ailede yeteri kadar kadın cinsi oldu etrafımda. Onlarayabancı sayılmadığım gibi onlarla iyi geçinme konusunda da pek sorun yaşamadımbu zamana kadar.

Yazacağım hususlar kadının özellikle sonyüzyıla kadar olan toplumsal rolü ile günümüz kadınının bulunduğu konum.

Geçmişle bugünü kıyaslarken genelliklekendi görüşlerimden ziyade dini  ve millikültürümüzün oluşmasında mihenk taşları olan Peygamberimiz(AS) ve onun izindengiden Mevlana gibi özel şahsiyetlerin düşüncelerini sizlerle paylaşmayaçalışacağım. Gerisi sizin ferasetinize kalmış bir şey.

Bir konuda övünebiliriz. Tarihte bizTürkler kadar kadına değer veren başka bir millet yoktur. Arap yarımadasındakız çocukları diri diri gömülürken, Afrikada köle pazarlarında satılırken,Avrupa’da patates tarlalarında çalışacak insanları doğurmaktan başka bir değeriyokken, atalarımız hem yönetim de hem de sıradan aile de kadınına özel önemverirmiş. Kadını için gerektiğinde ölmekten bile çekinmemiş.( Kahramanmaraş’ınve Anadolu’nun kurtuluş hikayesi de düşmanların kadınlarımıza olan tasallutusebebiyle yazılmıştır)

Kadın anne olarak, eş olarak , kardeşolarak ve evlat olarak her zaman değerli olmuştur.

Avrupa’da 1800’lü yıllarda başlayan, bizde ise Cumhuriyetle beraber esen kadın hakları rüzgarı yepyeni bir toplumsalörgünün örülmesine sebep oldu.

Bu konuda öyle hızlı yol aldık ki bazıavrupa ülkelerinde henüz kadınların seçme ve seçilme hakkı yokken, biz onlardanhızlı davranıp, yüzde %1 okuma yazma oranı olan kadınlarımıza bu hakkıveriverdik.

Çok partili hayatla beraber kadın artıksiyasetin en gözde alanı haline geldi. Siyasetçinin her söylediği söz onlariçin ayrı bir kıymette idi. Bir sure sonra oy oranlarının belirlenmesinde enönemli kesim haline geliverdiler. Bu durum ardı ardına vaatleri de beraberindegetirdi. Ve bir anda yepyeni bir kadın modeli hayatımıza giriverdi.

Halbuki dinimiz kadını anne olarakkıymetlendirmiş, cenneti onun ayakları altına koymuştu.

Cenneti annelerin ayakları altına serenmevlamız;

“Biz erkeği kadına bir derece üstünyarattık” buyuruyordu.

Mevlana Hazretleri bu üstünlüğü şöyleizah ediyor.

“Erkeklerin kadınlardan üstün olmasıerkeğin kadına nazaran daha ziyade sonu görür olmasındandır. Erkek, işin sonunugöremezse işin sonunu görenlere nazaran kadın gibi noksan sayılır”diyor.

Evin reisi erkek anlayışı bir çırpıdakaldırılıp, evin reisliği evin kadını ile eşit paylaşılır hale getiriliverdi.

Bu durum kadını hayatın her alanındadaha çok görürnür hale getiriverdi. Artık veli toplantılarına gelen velilerinbüyük çoğunluğunu anneler oluşturuyor. Otoritenin tam desteğini alankadınlarımız her alanda ipleri eline alır hale geldiler.

Ancak bakınız Resulullah ne buyuruyor:

Ümmet: kiminle meşveret edelim?( herhangi bir konuda enine boyuna fikir alışverişi yapmak) dedi.

Peygamberimiz (AS); “Muktedir olan akılla”diye cevap verdiler.(Aklı başında kişiyle)

Soran kişi: hiç bir tedbiri isabetliaklı olmayan bir çocuk yahut kadın gelirse onunla da meşverette bulunalım mı?diye sordular.

 

Elcevap: “Onlarla da meşveret et fakat,ne derse  zıddını yap, ona aykırı yolagit”dedi. Nefsini kadın bil, hatta kadından da beter. Çünkü kadın cüzüdür,nefsinse şerrin küllü! Nefsinle meşveret edersen o aşağılığın dediğine uyma,aksini yap.

Biz ne idik ne olduk, aslında birçoğumuz böyle olmasını istememişizdir. Her gelen tarlaya birkaç tohum attı,tohumlar genellikle bize ait değildi, yani milli değildi. Batılı olma, modern olma, gelişme, hayatın yükünüpaylaşma, vs.

Halbuki biz öyle bir ümmetiz ki, birbilebilsek kadrimizi kıymetimizi. Hz. Musa (AS.) bile imrenmiş,

“Ya rabbi beni Muhammed ümmeti eyle”diye niyazda bulunmuş.

Ancak biz bize verilenin değeriniunutup, yeni değerler edinme peşinden ha bire koşturup duruyoruz.

15-16 yaşlarında kızların evliliğine, çocukyaşta evlilik mi olur ? diye istihza ile bakanlar, şimdi o yaşta kızların erkekarkadaş edinip her türlü rezaleti yaşamasına kör ve sağır oluyorlar.

Batı bizi vurmak için en sağlam kalemizeyani aile, yani kadınımıza kızımıza saldırdı. Bu saldırı fiilen değil kültürelyolla yapıldığı için kimsenin de çok bir sesi çıkmadı. Aman kızları okutundediler, aman akraba evliliği yapmayın, çocuklarınız engelli olur dediler,başlık parası da neymiş, bu çağda başlık parası mı olurmuş, insan kızını satarmı canım dediler . Bir rektörümüz “nikahsız erkek ve kızın el ele tutuşmasıcaiz değildir”diyor, hemen yobaz diye yaftalanıyor. Gerçi bu açıklamanınDiyanet İşleri Başkanlığınca yapılması gerekirken , üstüne vazife olmayanbirisinin yapması da bir başka sorun.

Sanmayın ki bunları yazarken bir amacımvar. Akan su geri döner mi? giden zaman geri gelir mi?

Bundan otuz yıl önceydi, bir arkadaşortamında sohbet ediyorduk. Şöyle demiştim: Bir gün gelecek Türkiye yüz milyardolar ihracat yapacak, yüz milyar dolar ithalat yapacak, bu güne göre hepimizdaha iyi ekonomik şartlara sahip olacağız, ancak öyle şeyleri kaybedeceğiz ki,beşyüz milyar dolar harcasak onları geri getiremeyeceğiz.

Bu haftalık da bu kadar, devamı var.

Kalın sağlıcakla.