Kahramanmaraş’ta entelektüel Belediyecilik anlayışını ‘Kitap merkezli’ faaliyetlerle devam ettiren Sayın Hanefi Mahçiçek ve ekibi, şehr-i Maraş’ın 1920 ruhuna yakışan seviyeyi muhafaza etmesi bakımından oldukça öneme sahiptir. 1920’de ‘Kendini kurtaran bu şehir’ maddi esaret zincirini paramparça etmiş, böylece dünyaya üretebilme, okuyabilme adına önemli mesajlar vermiştir.
12 Şubat ruhu, Kahramanmaraş’ın aziz kitabından aldığı şevkle, aksiyon ve fikir ruhudur. Üstad Necip Fazıl’ın BüyükDoğu dergilerinden Mavera dergisine, Dolunay’dan Edik dergisine kadar muhafaza edilmeye çalışılan bu İrfan ruhunun orta yerinde ‘Kitap merkezli’ bir hayat özlemi vardır. İşte bunun için 12 Şubat Belediyesi, ismiyle müsemma, ismine yakışır faaliyetler yürütmekte, böylece ‘Kitap’ merkezileşmektedir.
Kitaplarda insanlar gibidir. Konuşur, dertleşir ve istişare eder. Konuşmasına konuşur ama her zaman doğruyu konuşur, yalan yoktur kitaplarda, riya, haset, sahtecilik… Soru sorarsınız onlara, size cevabını verir, insanlardan kitapları ayıran en önemli özellik: Kitabı ne zaman ziyaret etseniz size vefa ile yaklaşmasıdır, küsmeden, incinmeden ne zaman kapısını çalacak olsanız, size açar kendini, tek isteği vardır insandan; “Temiz olabilmek…” “Temiz kalabilmek…” Git der; git ve temizlen de gel…
Geçen üç haftada üç ayrı program tertip edildi.
Türk Edebiyatının marka ismi Şevket Yücel’in oğlu olan Yalçın Yücel kitaplarıyla okuyucularıyla buluştu…
“Şiirle gelen aşk” şairinin oğlu yüreğimize şiir serpti, gönlümüz ferahladı…
İnce sesi, nezaketi ve hassas yüreğiyle Edebiyat ’ın ve sanatın estetike halinden tecessüm eden yapısı Yalçın Yücel’i bir başka farklı kılmaktadır.
Şairlik vasfı merkezde olmak üzere, ressam ve nesir kimliğiyle sanatın tüm şubelerini kucaklamakta, böylece Edebiyatın has bahçesine bir ‘gül’ tohumu ekmektedir. Güller açar kelimeler O’nun dizelerinde, güzel misk kokuları yayılır cümleleriyle…
Tabiatın esintileri, kâinatın ince dekoruna duyduğu aşk telakkisi, şiirlerindeki majör yapı ve hassas sesleniş, O’nun başlıca özelliklerinden…
/Soramazsın bir türlü yakasından tutup / Aşk bu / Ne diyebilirsin ki / Çekiverirse ya yüreklerin ipinden /
Mısralarının sahibi şair, bir aşk adamıdır. Aşk’ın ‘aşkın’ haline yakalanmış ve “Rıhtımda Akşam’ layarak günün siyahına beyaz katmıştır. O’na göre sevmek; “Yaşamı çiçeklendirmektir...”
Bir diğer değerli büyüğümüz ise Hacı Ali Özturan…
Genelde hepimiz duyarız…
Nezaket sahibi insanları tanımlarken “İstanbul Beyefendisi” tabirini kullanırız…
Hacı Ali Özturan’ı ilk gördüğüm günden beri İstanbul’un Beyefendisi olur da “Kahramanmaraş’ın Beyefendisi” olmaz mı dedim kendime!
Elbette olur!
Ve Hacı Ali Özturan Bey, tam da bir ‘Kahramanmaraş Beyefendisi…’
Anadolu’nun has şehrinde doğup büyüyen bu insan, ses tonajından tavırlarına kadar Edebiyatın ‘Edep’ kavramına sarılmış ve bu hali iç ve dış dünyasının en hassas noktalarına kadar benimsemiştir.
Yerel Kültür çalışmalarından deyim çalışmalarına, Köroğlu’ndan Çocuk Oyunlarına kadar geniş ölçekli bir muhteva ile karşımızda olan Hacı Ali Özturan, yarınların araştırıcılarına kaynak teşkil eden eserlere imza atmıştır.
Serdar Yakar…
İçinde bir ‘Ukde’ olan adam…
Bir Kültür elçisinin tabiriyle; ‘Hazmedilmesi kolay olmayan çalışmalara sahip…’ bir sanatkâr portresi…
Yıllarca yazan, okuyan, düşünen ve yaşadığı toplumu düşündüren…
1983’den günümüze yerel ve ulusal Edebiyatımıza eser üstüne eser veren…
1992 yılında doğan bendenizin yaşından fazla Edebiyat mazisi olan…
İlim-İrfan-Hikmet denizine açılan…
Kitapla, kültürle, sanatla, edebiyatla…
Her an araştıran, her zaman çalışan…
50’nin üzerinde telif eser çalışması…
Daha neler neler…
Şairin başka bir şaire “Seni Yalnız Ben Anlarım…” demesi gibi…
Evet, Serdar Yakar’ı da sadece O’nun gibiler anlar…
Durdurak bilmeyen bir gayret abidesi…
Doymak bilmeyen obur bir tecessüs…
Bireysel yaşantımızın ekseninde var olan, kuru laf kalabalığından uzak, sloganlara geçit vermeyen, teori ve pratiği birleştirerek mevcut sorunların üzerine çıkabilen, yaşadığı toplumun ufkuna vararak yukardan bizlere seslenen…
Kısacası; kitap için yaşamış…
Şiir gibi bir hayat var etmiş…
Estetikten ödün vermeyen mizacını tek mutlu eden şey ‘kâğıt kokusu’ olmuş…
Öznel planda kurtuluşu kelimelerde aramış, bulmuş, çıkarmış ve yaşadığı topluma sunmuş…
Bir mesele ve sorumluluk dâhilinde tabiatın tüm zorlamalarına inat, engellerin üzerine gitmiş, biz genç kalemlere her zaman ‘ilham’ olmuştur.
Aydın bu değil midir?
Önce yaşadığı şehre, sonra ülkesine ve daha sonra tüm insanlığa karşı seslenebilmek…
Yerel ’den ulusala, ulusaldan evrensele bir üslup diyalektiği kurabilmek…
Hakiki imgelerle…
Sarsılmaz iradeyle…
Serdar Yakar ağabeyi seviyorum…
Kitap sıcaklığına yakışır ateşle…
Sözlerimiz burada bitiyor gibi, tükeniyor kelimelerin mürekkebi…
Tekrar edelim:
12 Şubat Belediyesinin tüm ekibine…
Başkanımız Sayın Hanefi Mahçiçek’e
Sırasıyla;
Yalçın Yücel’e
Hacı Ali Özturan’a
Serdar Yakar’a
Teşekkürü borç biliyor ve böylesi faaliyetlerin devamının gelmesini diliyorum…
Hatalı söz ettik ise af ola.