Başlığı koyduk. ”Açılın Kapılar!” dedik. Şimdi Pir Sultan’ın ünlü deyişini anmamak olmaz. Bu deyişin ilk dörtlüğüne bir göz atalım: “Hızır Paşa bizi berdar etmeden, Açılın kapılar şaha gidelim. Siyaset günleri gelip çatmadan, Açılın kapılar şaha gidelim. “ Dörtlükten anlaşıldığı üzere Pir Sultan Abdal tutukludur. Sivas Valisi Hızır Paşa Pir’e aman vermemektedir. Rivayete göre Hızır Paşa eski mürşidini bir şartla serbest bırakacaktır. Şartı şudur: Üç dörtlükten oluşan bir deyiş söyleyecektir Pir Sultan. Bu dörtlüklerde “şah” sözcüğü geçmeyecektir. Pir Sultan söyler deyişi. İstenenin aksine her dörtlükte inadına “şah” vardır. Hem de nakarat dizesi Hızır Paşa’yı çıldırtacak kırattadır: “Açılın kapılar şaha gidelim.” Ve Hızır Paşa, Pir Sultan’ı en ağır cezayla tecziye eder. Pir Sultan’ın bedeni dara çekilir. “Ölür ise ten ölür / Canlar ölesi değil” fehvasınca bedenidir fani olan. Lakin deyişleri, türküleri ölümsüzleşir. Canı, canların kalbinde ebedi yaşar Pir Sultan’ın. Kapı önemlidir. Evin kapısı açıksa o evde hareket, bereket vardır. Bir hanenin kapısı kapalıysa o evde hayat durağandır. Her evin kapısı herkese açık olmamalı. Hırlısı hırsızı... Arlısı arsızı...Ne olur ne olmaz. Ona sebep kapını kapatıp kilitleyeceksin. Komşunu hırsız tutmayacaksın arkadaş! Emin amcam, evin kapısını hiç açık bırakmazdı. Kapı açıksa uyarırdı Bakiye ablayı: -Gız! Gapıyı ört. Gelini Nilüfer’e yumuşak, munis bir sesle: -Aman gızım! Gapımız açık galmış. Ört yavrım...N’olur,n’olmaz! Büyük ev Emin amcamın hanesi. Dedelerimizin yadigarı. Küçük bir avlu. Avlunun girişi güneyden. Avlunun üç cepesinde göz göz odalar. Batıdaki iki katlı malikanenin bir gözü el yeri (kiler),öteki gözü ahır. Avlunun dışındaki göz samanlık. Kuzeyde küçük bir kapı tandırlığa açılır. Doğuda oturma odası,mutfak ve yatak odasının yer aldığı bir blok bulunur. Avlu bu kalabalığı kaldıracak büyüklükte değil. Ama sıkış tıkış idare edilir. Emin amcam oğlu Adem’le avlu girişini yüksek bir duvarla kapadı. Duvarın yüksekliği 3 metreden fazla. Duvarın tam ortasına bir kapı yeri kodular. Kapının genişliği 4 metreye yakın. Buraya bir çatal kapı ister. Emin amcamın Boğazlıyan’daki evi kirada. Kiracısı Hasan, demirci ustası. Dedim ki Emin amcama: -İmin ağa! Hasan Usta buraya güzel bir çatal gapı yapsın. Kiradan düşer. Ödeşirsiniz. Emin amcam kararsız: -Hele bi bakak yavrım... Şimdi Hasan anasının nikahını da gor(kor) üstüne. Çok bahacı yavrım... Bunlar baba oğul gittiler Boğazlıyan’a. Gitmeden önce Adem kapının ölçüsünü aldı. Öyle ya...Piyasa araştırması yapılacak. Pazarlık edilecek. Hazırlıklı olmalı. Boğazlıyan’da birkaç demirciyle konuştular. En uygun fiyatı Hasan Usta verdi. Hasan Usta çatal kapıyı 600 liraya yapacak. Emin amcam Adem’i bir kenara çekti: -Adem bi de marangoza bakak... Tahta gapı daha ucuza mal olur. Adem’in de kafasına yattı bu öneri. Vardılar bir marangozla görüştüler. Marangoz 150 liraya aynı ölçüde bir çatal kapı yapacak. Anlaştılar. Birkaç gün sonra kapı geldi. Takıldı. Biraz iğreti olmuş. Ben beğenmedim. Fikrimi de açık söyledim: -Siz 600 lirayı pahalı bulmuşsunuz. Ama sizin çatal gapı 750 liraya çıkacak. Birkaç yıl sonra bunu değiştirmek zorunda kalacaksınız. O tahta kapı o gündür bu gündür işlevini sürdürüyor. Ufak tefek aksaklığı olmuyor değil. Mesela yaşta yağmurda kanatlar şişip kapı kapanmaz oluyor. Çaresi var canım. Adem alıyor rendeyi değen yerleri rendeliyor. Avlunun içinden de büyük bir sırıkla kapı bastırılıyor. Avlu kapısı her daim kapalı kalıyor böylelikle. Bir gün bizim Memet enişte Emin amcamgile geldi. İki tane Memet eniştemiz var. Er lakabıyla anılır. Sözünü ettiğimiz Cüllüz Memet. Memet avlu kapısını omuzladı. Kapı arkadan sürgülü. İtekledi. Açılması ne mümkün. Canı sıkıldı. Söylendi: -Bu gavır malı da hiç açık olmaz ki... Emin amcam avluda. Memet eniştenin söylenip sokranmasını duydu. Öfkeyle geldi. Açtı kapıyı. Memet enişteye sille tokat girişti: -Hi kefere! Sen kime gavır diyon. Sensin gavır. Allah’a böyük varmasın. Bakiye abla yetişti de Memet enişteyi Emin amcamın elinden kurtardı.