Birdarbı meseldir: “Akıl akıl! Gel çengele takıl...”derler. Niye derler? Birininyaptığı bir iş yadırgandığında. Tuhaf bir davranışı görüldüğünde… “Eller akılbölüşürken sen nerelerdeydin? Allah akıl fikir versin.”i eklerler.

               Kimse “Ben akılsızım. ” demez. Akıl fukarası olan bile. Herkes kendinialemin akıllısı sanar. Akılları pazara çıkarmışlar da herkes kendi aklınıbeğenmiş. Ona sebep herkesin aklı kendine. Ukalalığın lüzumu yok...

Bu son cümleyi kendime söylüyorum. Kimse üstünealınmasın. Bir de “Ukala” akıllı demek. “Ukalalık” da bu kökten türemiş. Busözcüğe benzeyen “Hokela” kelimesi var. Hokela“dik başlı, ,asi,laf anlamaz sözdinlemez” anlamında kullanılır Oğulcuk’ta. Aman “Ukala” ile “Hokela”yıkarıştırmayalım.

               Akıl üstüne epey bir kafa ütüledik . Lafı dolaştırıp durduk. Sözü fazlauzatıp sabrınızı zorlamayayım. Bu kadarı yeter.

               Bizim Zekeriye Boğazlıyan’a odun götürecek. Babası Mihreli (Mihrali)emmimize kışlık odun lazım. Yaşa yağmura kalmadan Boğazlıyan’a ulaşmalı. Kuruodun çıra gibi tutuşturmalık. Islanırsa halmalım yanmaz. Sonra Mihreli emminindilinden kurtulamaz Zekeriye.

               Zekeriye sordu soruşturdu. Boğazlıyan’a mazota, yakıta, sanayiye gidenmoturcu aradı. Oğulcuk’ta traktörün adı motur. Buldu da... Yakup gidecek.Zekeriye halini arzetti:

               -Arkadaş! Babamgile odun gotürecağam. Galosora (karuser)doldurak dababamgile bırakak.

               Yakup ikiletmedi:

                -Olur,dedi.

               Galosoru getirdi akşam yakını. Zekeriye’nin avluda kırılmış odunlarınyanına çekti. Zekeriye’yle karısı Fadime doldurdular odunu galosora. Hazırettiler. Sabah erkenden yola çıkılacak. Yakup gelir de odunları yerde görürsekıyametleri koparır.

               Sabah kahvaltı sonrası düştüler yola. Tam kahvenin önünde Süslü Ali.Araba bekliyor. Boğazlıyan yolcusu. Hani şimdi “Otostopçu” diyorlar ya...Canınaminnet Süslü Ali’nin. El kaldırdı. Bindi galosora. Yanında da köpeği. Köpeğiazarladılar, ama köpek peşlerini bırakmadı. Galosorun yanında “Tin...Tin...”geliyor. Süslü Ali ne yaptıysa laf dinletemedi köpeğe.

               Karakoç yakınına gelince Süslü Ali galosordan bağırdı:

               -Yakup abi! Yakup abi! Dur hele...

                Yakup durdu. Süslü Ali indigalosordan. Geldi moturun yanına:

               -Yakup abi! Benim iti de galosora bindirek. Şimdi Garoğoç (Karakoç)’unitleri benim iti buvar.

               Yakup kızdı:

                -Nediyon sen lan? İtin ne işi var galosorda?

                Aliyalvar yakar...Yakup edemedi, razı oldu. Süslü Ali bindirdi köpeğini galosora.Kendi de çıktı oturdu köpeğin yanına. Öylece vardılar Mihrali Bey’in evine.

               Mihrali’nin hanımı Mine abla karşıladı. Zekeriye’nin analığı. Odunluğuboşaltıp temizlemiş. Bunları bekliyor.

               -Hoş gelişler ola... dedi bizimkilere. Bir baktı galosorda bir köpek.Şaşırdı:

               -Aman bu it de neyin nesi? Bi de it mi getirdiniz bize?

               Yakup anlattı vaziyeti. Mine abla dedi ki Yakup’a:

               -Yakup sana bir sözüm yok. Sen üstüne alınma. Amma bizim Zekeriye’nin,Ali’nin, şu itin üçünün de aklı bir…

               Gülüştüler. Zekeriye  çıkıştıAli’ye:

               -Lan Ali, senin yüzünden bi de laf yidik analıktan. Al şu itini götürniriye gotürecağasen. Gozüm görmesin ikinizi de.

                Alietekledi Zekeriye’yi:

               -Temam Zekeriye abi. Sen gızma. Sakin ol… Bi çaresine bakarım, dedi.