Bir güzel insanı daha önceki gün ebedi âleme uğurladık. Ali Cilve ağabey farklı bir insandı. Kibir sanki hiç yanından geçmemişti. Halktan kopmamış, başarılı bir iş adamı olmasının yanında; kalplere dokunan, hayır hasenat yapan, nezaket sahibi zarif bir insandı Ali Cilve bey. Allah rahmet eylesin, mekânını cennet eylesin. Vefatı münasebetiyle kendisiyle yaşadığım bir hatırayı burada nakletmek istedim.

28 Şubat sürecinde ülkemiz moral değerlerimiz kadar ekonomik olarak da gerilere sürüklenmişti. Bu karanlık süreçte İslami kimliği öne çıkan şahıslar, memur ve bürokratlar irticacı olarak yaftalanmış; milli ve manevi değerlere saygı gösteren firmalar fişlenmiş, “Yeşil Sermaye” olarak ifşa edilerek ülke genelinde listeler halinde yayınlanmıştı. Böylece resmi kurumların bu firmalarla alış veriş yapmamaları, ihalelere alınmamaları öngörülerek ekonomik olarak zayıflatılması hedef alınmıştı. İlerleyen zamanlarda iş hesaplanan gibi olmamış halkın büyük çoğunluğu, yaşananlara tepki olarak inadına o firmaların ürünlerini alma yönünde eğilim göstererek oyunu bozmak istemişti. İşte bu süreçte Kahramanmaraş’tan irticacı firmalar istesine giren tek firma merhum Ali Cilve beyin tırnaklarıyla kazıyarak bir yerlere taşıdığı firması olmuştu.     

Ali Cilve beyin 1992 yılında kurduğu AS BETON firması; fabrika binalarının inşasında kullanılan prefabrik hazır beton aksamlarını imal etmekteydi. 28 Şubatın yaşandığı yıllara geldiğimizde ben de Değirmenci Group’da Muhasebe Müdürü olarak bulunuyordum.  İşletmenin yeni bölümlerin beton akslarının alım işlemi Ali Cilve beyin firmasından gerçekleşmişti. Rahmetli Ali Abi ile daha yakından tanışmamız o yıllara rastlar.

Zaman zaman Ali ağabeyle uzun uzun sohbet etme imkânım oldu. 28 Şubat süreci bütün şiddetiyle devam ediyordu.  Ali Ağabeyin firması da o liste de yerini aldığı süreçte ona bütün samimiyetimle sordum: “ Ali Ağabey, siz ideolojik olarak aşırı uçlarda olmayan kendi halinde saygın bir iş insanısınız. Bizim bilmediğimiz ne gibi bir özelliğiniz vardı da askerler sizi o listeye yazdı?” dediğimde, biraz durakladıktan sonra, “ tam olarak ben de bilmiyorum” dedi. Biraz daha ısrar edince, “Ben muhtaç öğrencilere burs veririm. İhtimaldir o bilgiye ulaşmışlar, o sebeple olsa gerek o listeye yazıldığımı düşünüyorum.” 

Ali Ağabey, firmasının ekonomik olarak darbe yediğinin farkındaydı. Zira resmi kurumlara, özellikle askeri tesislerin artık ihalelerine giremeyeceğini biliyordu.  Fakat irticacı olarak fişlenmesinden hiç de huzursuz değildi,  bilakis o listede olduğundan dolayı mutlu olmuş gibi bir hali de vardı. Ona sordum, “Bu sizi üzmüyor mu?” Ali Ağabey mahcup bir ifadeyle, “Ben dinimi tam olarak yaşayamasam da vatanını milletini seven biriyim. Ben öldüğümde İnşallah bu liste bana ahrette şahitlik eder de Hakka karşı  yüzüm olur… “ Demesi, onun böylesine büyük bir imtihanda ne kadar sabırlı ve ne kadar samimi bir Müslüman olduğunu gösteriyordu. Biz de o şahitliğimizi bu dünyada yaparak Ali Ağabey iyi bir insandı, gösterişi sevmeyen samimi bir müslümandı...

Ali Ağabey, önceki gün Hak dünyaya göçtü. Sevenleri  onu dua tufanlarıyla hizmetinde bulunduğu Abdulhamid Han Camii’nden yolcu etti.  Dünyada sessizce dokunduğu yardıma muhtaç o kalpler, burs verdiği talebeler, destek olduğu gönüller; inşallah onun sevap terazisinde bütün ağırlığıyla yerini alacaktır.

İhtimaldir ki 28 Şubat’ta  isminin yer aldığı o irtica listesi; bir şeref madalyası gibi göğsünün üzerinde asılı olarak, Cenab-ı hak cennetine alacaktır inşallah.   

Allah rahmet eylesin mekânı cennet olsun.