Koca Veysel’in bir şiiriyle başlayalım. Şiir uzun sadece üç dörtlüğünü yazıyorum. Hatta ilkin iki kıtasını...Daha sonra en son dörtlüğü ilgilerinize sunacağım. Merak eden şiirin bütününü bulup okusun. Okusun da hisse kapsın: “Allah birdir Peygamber Hak Rabbül âlemindir mutlak Senlik benlik nedir bırak Söyleyim geldi sırası ... Kuran’a bak İncil’e bak Dört kitabın dördü de hak Hakir görüp ırk ayırmak Hakikatte yüz karası”   Elhak doğrudur. Hakir görüp ırk ayırmak yüz karasıdır. Elbette dört kitabın dördü de hak. Zebur, Tevrat, İncil, Kur’an... Allah kelamı. Hepsini de hak bilmişiz. Şiirin son dörtlüğü birlik mesajını verir. En çok gereksindiğimiz birlik ve dirliğimiz. Eğer dava insanlıksa ikilik belanın ta kendisidir:   Veysel sapma sağa sola Sen Allah’tan birlik dile İkilikten gelir bela Dava insanlık davası…”   Bu girizgahtan sonra gelelim anlatımıza. Harman zamanı. Harmanı sürdük, hasıl ettik. Tığ savırıp çeçi(çici) bir güzel çıkardık. İş ölçümüne kaldı. Emin amcamla ölçeceğiz. Şinik (çinik) ölçü kabımız. Bir şinik sekiz kilo buğday alıyor. Silindirik bir ölçü kabı şinik. Emin amcam buğdayı, arpayı, çavdarı şiniklerken: -Allah bir! diye başlar. İkincide “Sayı iki!”, üçüncüde “Bereket üççç!.” diye devam eder. Bunu biliyorum. O gün Emin amcam buğdayı ölçme görevini bana verdi. Kendisi çuval ağzı açacak. Ben şinikle çeçten aldığım buğdayı çuvala boşaltacağım. Besmeleyle başladım. Şiniği doldurup Emin amcamın açtığı çuvala boşalttım: -Allah biirr! Emin amcamın yüzünde bir gülümseme. Dudakları kıpır kıpır. Dua okuyup selavat getiriyor. Bir cinlik geldi aklıma. Planlı değil. Anlık bir gelişme...İkinci kez doldurdum şiniği. Yüksek sesle: -Allah ikiii! Göz ucuyla amcama bakıyorum. Emin amcamın yüzünde bir dalgalanma. Ben çabucak üçüncü şiniği doldurup çuvala boşalttım: -Allah üüçç! Emin amcam çuvalı bir kenara attı. Şiniği elimden aldı. Alı al, moru mor...: -Yavrım sen nöğorüyon? Öyle dinir mi? Ben  masum pozlarındayım: -Nöğordüm ki İmin ağa? Bi yannış mı yapdım? -Yavrım Allah birdir. Allah iki, Allah üç dinir mi? Sayı iki, bereket üç dimen ilazım. Çuvaldaki üç şinik buğdayı çeçe döktü. Sonra çuvalı bana verdi: -Sen aç çuvalın ağzını. Allah’a böyük varmasın. Ben ölçecağam...