Bayramdan sonra ‘nerede o eski bayramlar’ gibi cümlelerleyazıya başlanır. Tabiki eski bayramları günümüze taşımak veya yaşatmak oldukçazordur. Çünkü yaşadığımız yüzyıl 21 yy. Bir önceki yüzyılla bir tutarsak yanılırız. Her geçen gün şartların değiştiğine tanıkoluyoruz. Elbette dini bayramların da resmi bayramların da eskisi gibi olmasınıbekleyemeyiz.
Bunu normal karşılamak zorundayız. Artık hayatın üstesindengelmek oldukça zordur. Birçok geleneğimiz ve göreneğimiz yerini başka bir yeniliğebırakıyor. Örneğin. Cep telefonları, internet ve sosyal medya ile ulaşım kolaylığı;eşi, dostu, akrabayı da geride bırakıyor. Son yıllarda her cuma günlerinde vediğer resmi ve dini bayramlar ile yılbaşı mesajlarının sayısı her geçen günartıyor.
Telefonu açıp kutlamakta tarihe karıştı. Toplu mesajlardabir düğmeye basmak yeterli oluyor. Hal böyle olunca da hiçbir şeyin değeri eskisigibi değil. Cuma günü mesajlarının mucidi; eski milletvekili Sıtkı Güvenç…
Kentleşmenin hız kazandığı, dostluk, akrabalık ilişkilerininzayıfladığı, kimsenin, komşusunu tanımadığı toplumlar, bireyiyalnızlaştırmakta, yabancılaştırmakta, sınırlı, daraltılmış dünyalarıyla başbaşa bırakmaktadır. Sosyal ve kültürel yapıdan uzaklaşan insan bu boyutuyla,kendi arzu ve ihtiyaçları ölçüsünde hareket etmektedir. Toplumsal bütünleşme veyardımlaşma çemberinin dışında kalarak kendisini tatmin edecek olaylarla meşgulolmaktadır.
Öte yandan: Artıları da elbette vardır. Örneğin,evlerdeki teknolojik ürünler, araçlar da kolaylığı sağlıyor. Yaşam kalitesinin deartığını göz ardı edemeyiz... Fakirinde, zengininde altında araçları mevcut.Sorulduğunda hiçbir şeyin yolunda gitmediği söylenir. Aslına bakılırsaCumhurbaşkanı Rahmetli Turgut Özal döneminden bu yana insanlarımız birden birelükse alıştı. Ve krizde olsa hiç kimse yaşamından ödün vermiyor.
Bayram tatilinin 9 gün olması dolayısıyla tatilkentlerinde adım atacak yer yoktu. En lüks otelden en küçük apart dairelerekadar ful doluydu. Hatta yer bulamayan insanların sahillerde yattığını dagördük. İlimizin turizm beldesi Ilıca’da da kalacak yer kalmayınca insanlarparklarda yatıyordu. Yani büyük fotoğrafa baktığınızda krizi umursayanlarınolmadığını da görürüz.
İsrafa gelince, israf haddinden fazla. Bundan böyle kamukurum ve kuruluşlar artık eskisi gibi cömert davranamayacak. Bir şekilde kemersıkma politikası izlenecek.
Bunun farkına varan kamu kurum ve kuruluşlarının sonunda israftanvazgeçeceğini yetkili ağızdan öğrenmiş olduk.
Bizim dinimizde “Yiyin için; israf etmeyin” diyor. Ama biz israf etmeyi hergeçen gün arttırıyoruz.
Bizim için dini bayramlar önemlidir. Bilhassa kurbanbayramında kurban kesmeyi bir mecburiyet gibi algılarız. Onun için gücü yetenyetmeyen mutlak kurban keser.
Diğer taraftan; Bayram vesilesiyle dolup taşan piknikalanları, yollar, mahalleler vb. Nereye gidilirse gidilsin. El birliği ile hertarafı çöplüğe çevirdik. Yiyip içmek ve eğelenmek güzelde arkada bıraktığımızkurban manzaraları hiç hoş değil. Yollarımızda, sokaklarımızda kestiğimizkurban atıklarını da sokaklara dökmeyi ihmal etmedik...
Bunu yalnız Kahramanmaraş’a bağlarsak haksızlık etmişoluruz. Ülkemizin cenneti sayılan Bodrum, Fethiye, Alaçatı Çeşme ve tümturistik alanların çöp atıklarıyla dolu olduğunu haberlerde ve sosyal medyadanizledik. O güzelim yerlerde, mesire alanlarında sorumsuz piknik ateşi yakarakormana zarar verildi. Bu da yetmiyormuş gibi, çöplerini çöp kovalarına koymak dururkenoraya bırakıp gittiler. Bunu hem yerli turistimiz hem de yurt dışında gelen yurttaşlarımızyaptılar.
Avrupa da o kadar kolay değil. Her şeyi usulüne göreyapacaksın, yoksa oradalar da yaşama hakkını elde edemezsin.Bunu bizden daha iyi bilen insanlarımız maalesef hem etrafı çöplüğe çeviriyorlar,hem de sosyal medya ile dünyaya servis yapıyorlar.
Bu da; turizmi olumsuz bir şekilde etkiliyor.