Samet Behrengi’nin Küçük Kara Balık kitabını okuyanımız vardır. Masal mı dersiniz, fabl mı? İkisi de geçerlidir bu kitap için. Ben başlığa hikaye sözcüğünü koydum. Bir sebebi var.
Kahramanımız Küçük Kara Balık annesi ve kardeşleriyle bir ırmakta yaşamaktadır. Ama sıkılmıştır bu yaşamdan. Gitmek, yeni yerler görmek arzusundadır. Annesine açılır. Der ki:
-Anneciğim! Irmağın nereye kadar gittiğini görmek istiyorum. Günlerdir bunu düşünüyorum. Geceleri gözüme uyku girmiyor. Irmağın sonunu bulmaya karar verdim. Başka yerlerde neler olup bittiğini çok merak ediyorum.
Ve annesinden, kardeşlerinden ayrılır Küçük Kara Balık. Irmağın sonunu bulmak hevesiyle denize ulaşır.
Bu burada dursun. Biz gelelim Türkçe Öğretmeni Zeki Sarıhan’a. Zeki Sarıhan’ın anlattıklarına. Ben Sevgili Ömer Özkan’dan dinledim.
Zeki Sarıhan Boğazlıyan’ın Uzunlu beldesinde çalışırken bir derste öğrencilerine kitap okumanın faydalarını anlattı:
-Çocuklar! Kitap okuyun. Ders kitaplarının dışında şiir, öykü roman türünde kitapları okumayı ihmal etmeyin.
Baktı sınıfa, herkes can kulağıyla dinliyor. Sözlerini şöyle noktaladı:
-Ders kitaplarından başka okuyacak kitabı olmayan, kitap alamayacak durumda olan var mı?
Mahmut parmak kaldırdı:
-Öğretmenim! Ben okumayı çok severim. Evdeki kitapların hepsini okudum. Yeni kitap almaya gücüm yetmiyor.
Küçük Mahmut kara kuru bir çocuk. Okumaya hevesli. Yoksul bir aileye mensup.
Zeki Sarıhan Mahmut’a birkaç kitap verdi. Kitaplar arasında Küçük Kara Balık da vardı. Mahmut Küçük Kara Balık’tan çok etkilendi. Kendisiyle küçük kara balık arasında benzerlik buldu. Mahmut da aynı küçük kara balık gibi düşündü. Nasıl küçük kara balık ırmağın sonunu bulmak hevesiyle denize kavuştuysa Mahmut da önce Boğazlıyan’a geldi. Liseyi bitirince tuttu Ankara’nın yolunu. Ticarete atıldı. Ankara dar geldi ona. Dışa açıldı. Ukrayna’da tünel açma makineleri üreten bir fabrika kurdu. Ürettiği makineleri dünyaya pazarladı.
Mahmut, Ukrayna’da bu işleri yaparken hiç unutmadığı Zeki Öğretmeni bulmaya karar verdi. Geldi Ankara’ya. Zeki Sarıhan’ı buldu:
-Hocam, dedi. Ben Uzunlulu Mahmut. Küçük Kara Balık kitabındaki kara balık gibi dünyaya açıldım. Senin sayende ufkum açıldı. İdeallerime kavuştum. Size çok şeyler borçluyum hocam…
Zeki Sarıhan o kadar mutlu oldu ki. Zaten öğretmenliğin en güzel tarafı budur. Bir öğrencinizle bir yerde karşılaşırsınız, Yollarınız kesişir. Dünyalar sizin olur.
Mahmut, Zeki Sarıhan’ı Ukrayna’ya götürdü. Günlerce konuk etti. Ağırladı. Ankara’ya uğurlarken hocasına şöyle dedi:
-Küçük Kara Balık’taki küçük balık gibi Ben Küçük Mahmut sayende büyüyüp bu duruma geldim hocam. Senin hakkını ödeyemem.
İşte böyle dostlarım. Masal deyip de geçmemeli. Aslında masallar gerçektir. Görmezsen bilemezsin. Bilmezsen yaşadığını anlayamazsın.
Bilmek ve anlamak için de çalışmak şart. Hem de gayretle. Bıkmadan, usanmadan…