14 Kasım ölüm yıl dönümüydü Orhan Veli’nin. Şiirimizin iki garibinden biridir Orhan Veli. Diğeri ise Neşet Ertaş’tır. Bilindiği üzere Neşet Ertaş, çalıp söylediği türkü ve deyişlerinde “Garip” mahlasını kullanır.
Orhan Veli’nin garipliği nerden geliyor? Şiirimizde yeni bir çığır açmıştır Orhan Veli. Ölçü ve uyak da ne oluyor? Bunlar olmadan da şiir yazılabilir. Sade bir dille, konuşur gibi şiir yazma Orhan Veli’yle geçerlik kazanmıştır.
Sanatı ve şiiri şahsi ve muhterem bilen çevre bunu çok yadırgamıştır. Öyle ya! Konuşma diliyle şiir mi olur?
Onlara göre olmaz. Bu sebepten bu tarz şiiri garipsemişler. “Garip şiir” koymuşlar adını. Bu tarz şiiri deli saçması diye niteleyenler bile olmuş.
Hemen örneklendirelim. “Anlatamıyorum”u kim bilmez? Şiirle aşinalığı olan herkes bilir bu şiiri:
“Ağlasam sesimi duyar mısınız
Mısralarımda
Dokunabilir misiniz
Göz yaşlarıma ellerinizle
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce
Bir yer var biliyorum
Her şeyi söylemek mümkün
Epeyce yaklaşmışım duyuyorum
Anlatamıyorum”
İşte şiir. Ne ölçü var ne uyak… Hem de adeta şiirin tanımını yapmış Orhan Veli. Bazen öyle duygulanırsınız ki duygularınızı dile getirmeye kelimeler kâfi gelmez. Anlatamazsınız. İşte gerçekte budur şiir. Duyup, hissedip anlatamamak...
Ölçü ve uyak yok diye bu dizeleri şiir saymamak akıllara ziyandır.
Orhan Veli İstanbul Türküsü’nde kendisinden “fakir” diye bahseder. Şöyle başlar İstanbul Türküsü'ne:
"İstanbul'da Boğaziçi'nde
.Bir fakir Orhan Veli'yim
Veli'nin oğlu
Tarifsiz kederler içinde(yim)"
ve devam eder::
“İstanbul'un orta yeri sinema
Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama
El konuşur sevişirmiş bana ne
Sevdalım
Boynuna vebalim"
Orhan Veli’nin garipliği de böyle bir şey işte. Bu şiiri bestelemiş Şekip Ayhan Özışık. Hicaz makamında. Serap Mutlu Akbulut'tan dinlemelisiniz.
Orhan Veli’nin ilk şiirlerinde ölçü ve uyak vazgeçilmezdir oysa. Ben “Masal” şiirini çok severim. Bu şiirinde Orhan Veli çocukluğa duyduğu özlemi ne güzel anlatmıştır:
“Çocuk gönlüm kaygılardan âzâde
Yüzlerde nur, ekinlerde bereket
At üstünde mor kâküllü şehzade
Unutmaya başladığım memleket
Şakağımda annemin sıcak dizi
Kulağımda falcı kadının sözü
Göl başında padişahın üç kızı
Alaylarla Kaf dağına hareket”
Ah çocukluğumuz! Kaygı nedir, tasa nedir, gam nedir? Dünya güllük gülistanlık. Annemizin dizine yatıp falcı kadının anlattığı masalı dinlemek. Dinlemek ne kelime yaşamak…
Masal, koşma biçiminde 11’li hece ölçüsüyle yazılmış. Kafiyeleniş abab-cccb şeklinde. Orhan Veli’nin ilk şiirlerinden. Dildeki sadeliğe dikkat isterim.
Çocuk gönlümüz uykulardan uyansın dostlarım. Hayata sarılalım. Şimdi bulaşı sürecinde 65 yaş üstü itilip kakılıyor. Aldırmayalım 65 plus’lar. Yaşı altmış altıya basanlar. Hele hele benim gibi yetmiş olanlar. “Yaş yetmiş, iş bitmiş.”karamsarlığına kapılmayalım.
Dem bu demdir yahu. İçimizdeki çocukla saklambaç oynayalım.