Kahramanmaraş’ın bazı insanları vardır ki; onlar çok özeldir; adanmış ruhlu,herkese faydası dokunan, güzel insanlardır. Bu cennetliklerden birinidaha,  İğneci Abdullah Pınarbaşı Ağabeyi,doksan yaşında, dünkü gün 21.06.2018 de ahrete uğurladık. .

Orta ve daha kıdemli yaşta olanlar onu çok iyi tanır.  O, Kayabaşı’nın İğneci Abdullah’ı olduğukadar, tüm Kahramanmaraş’ında Abdullah Ağabeyi.

Çocukluğumuzda; doktor, iğne, ilaç, dendiğinde aklımıza hep İğneci AbdullahAğabey gelirdi, Ailemizden biri hastalandığında, onun Kayabaşında, Ali Fakı’nındeğirmeninin yakınında sokağın içinde mütevazı evinin kapısınıçaldığımızda,  gece gündüz, uzak yakındemeden koşar gelir, güler yüzüyle gerekli ilk müdahaleyi yapar, tedavi ederdi.Çoğu zaman onun bir iğnesiyle sağlığımıza kavuşurduk.

Her zaman elinde taşıdığı fermuarlı siyah çantasının içinde neler yoktu ki:her biri bir hastalığa tiryak; kutu kutu ilaçlar, haplar, iğneler, merhemler, tentürdiyotlar,sargı bezleri ve daha neler neler, sanki seyyar bir eczane gibiydi AbdullahAğabeyin iğneci çantası…

İğne şırıngasını çıkardığında, gaz ocağı hemen yanı başında hazır olmalıydı.Zira eskiden, şimdiki gibi, tek kullanımlık plastik enjektörler olmazdı; içipistonlu, üzeri dereceli silindirik kocaman cam bir şişe gibi şırıngaenjektörler vardı. Ucuna takılan boy boy iğneler, daha önce kullanıldığından,hijyen için, küçük bir kabın içinde, gaz ocağı alevinde, iyice kaynattıktansonra kullanılırdı. 

Eli çok hafif olmasına rağmen, ondan korkmaz da değildik. Eve iğne vurmakiçin geldiğinde, sanki aniden iyileşiverirdik. İğne korkusu, büyük küçük hiçfark etmezdi. 1312 doğumlu Ali Dedem, Şam, Filistin, Yunan cephelerindesavaşmış, düşmanın mermisine hedef olmuş, bir çok yerinde kurşun izleri olduğuhalde;  hastalandığında Abdullah Ağabeyiniğnesini yemekten çok korkardı. İğne için nun geleceğini duyduğunda,iyileştiğini söyleyerek, evden kaçtığı dahi olmuştu. Ona “ harp görmüş, her tarafın kurşun yarası, bir iğneden korkulur mu?”dediğimizde, “ Oğlum, harp kurşunu adama acı vermez, onu Allah için, vatan içinyiyorsun.” derdi.

Uzun süre, Kanlıdere Köprüsünün başında, Verem Savaş Dispanserinde sağlıkmemurluğu yaptı, Emekli olduktan sonra da şifa dağıtmaya devam etti. Abdullahağabey yaptığı işlerden para da almazdı. Hastalar mahcup olmamak için zorlaverirlerdi, gariplerin ilaçlarını da kendi temin ederdi. Bir Halk doktoru gibi,bütün Kahramanmaraş’ın sokaklarını yaya olarak dolaştı. Allah’ın Şafii İsm-iŞeriflerinin tecellisine vesile olmaya çalıştı..

Her dünyaya gelen fani gibi, Abdullah Pınarbaşı Ağabeyde fani idi. Baki olanAllah idi. Zira her imanlı Müslüman bilir ki; ecel birdir tegayyür etmez.” Mevt, idam değil, adem değil,hiçlik değil, hayattan birterhistir, bir paydostur,bir tebdilimekândır.”

Kahramanmaraşlılar, sevenleri, o nu son yolculuğunda yalnız bırakmadı. ŞeyhAdil Mezarlığından beka alemine dualar eşliğinde uğurladılar. Velhasıl budünyadan bir İğneci Abdullah Ağabey geldi, geçti…

Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.