Bir çocuk doğumuyla birlikte yaşama başlayınca ,aile için onu yetiştirmenin bir sürü ayrıntısı ve zorluğu ortaya çıkar.Onları büyütme ve beslemede, kaygılar,korkularla dolu, birbirinden farklı bakım ve en iyi şartlarda yetiştirebilme yolları aranır.
Çocuk belirli bir yaşa kadar,ailenin ilgisi ve denetiminde büyür ve o dönemde aldığı eğitim ,onu hayatı boyunca etkiler.Öğretiler en çok bu yaşlarda kazanılır.Çocuğa ,önce daha akıllı ve daha iyi olmasına yarayacak şeyleri öğretmelidir.Daha sonra eğitim öğretim dönemlerinde kendi geleceğini belirleyecek bilgileri öğrenerek,kafası işlemeye başladıktan sonra kendi seçeceği alana yönelebilir.
Çocukları aşırı koruyucu bir çember içinde büyüterek,onları halktan ve doğanın yasalarından uzakta tutarak,güçlüklere göğüs germeyi ve acı çekmeyi öğretemediğimiz zaman,hayatın zorlukları ile mücadele etmekte zorlanmalarına sebep oluruz.Oysa ki küçük yaşta,belli bir mesafede ,toplumun sorunlarını kavrayabildiği nispette anlayarak büyürse ,örneğin bizden yardım bekleyen yoksul insanların durumuna ortak olmayı ve zor durumdaki zavallı insanlara kolayca yakınlık duymayı öğrenir,böylece çocuk kendi başına bir şeyler yapma özgürlüğünü kazanır.
Bugün çocuklara kendi kendine yaparak yaşayarak öğrenme imkanı çok az veriliyor.Ne yazık ki öğretim sistemimiz daha çok ezber ve tam ayıklanmamış ,hayatta fazla gerekli olmayan ,bir sürü bilgilerle dolu.Tamamen kitaplardan alınan bilgiler ,çocuk için çok sıkıcıdır.Öğrenmenin ,gezilerek,görerek,inceleyerek,yerinde öğrenme imkanlarının sağlanması halinde daha kalıcı ve etkileyici olacağı kesin.O zaman öğrendiği her şeyi ,öğretmenine sormadan ,kitaptaki yerini aramadan istediği gibi kullanabilir.
Çocuklarımızın zihnine yerleştireceğimiz sözler,onun karakterini,ruhunu doyuracak,ona kendini tanıtacak,hayatta iyi yaşamasını nasıl gerçekleştirebileceğini öğretecek sözler olmalıdır.İşine yaramayan bilgilerle zihnini doldurmadan, amacı hayat olan bilime ,yani öğretimi kendine yararlı bilgilere yöneltmek daha doğrudur.