“Nedir bu demi dümü?”  Dem neyse de düm neyin nesi? Bu bir ikilemedir efendim. Yerine göre kullanılınca bir güzel olur ki... Doğal. Hani natürel diyorlar ya. Öyle işte. Biz bu ikilemeyi cümle içinde kullanalım da bir görün: “Demini dümünüboşver. Dadı şirin olsun.” Ha... Dem deyince çay gelir akla. Hele bir de tadı deyince çayın şekerli oluşu düşünülür. O da şirinliğidir. Öyledir. Biz bu girizgahtan sonra Bertiz’e gideceğiz. Bertiz, K.Maraş’ın merkez köylerinin bulunduğu bir bölge. Bölgede tam 18 köy var. Merkez köy Ağabeyli. Çağlayancerit’e komşu. Koordinatları 37 derece doğu, 37 derece kuzey. Denizden yüksekliği 2000 metreye ulaşır. Ahırdağı’nın üstünde bir uzun yayladır ki havası can katar insanın canına. Bertiz’in kabarcık üzümü,pestili, pekmezi,cevizi... Ah!..Ah!.. “Bertiz adı nerden geliyor?”  Bir görüşe göre Ermenice “Bartız” kelimesinden. Bartız “bahçe” demek. Ya da Ermenice “Pertis (Kaleler)”kelimesiyle bir bağlantısı var. Türkler Bertiz’e gelip yerleşince bölgede yaşayan Ermenilerle kaynaşmışlar. Ermeniler sorunca Türkler “Biz Beritezoymağındanız.” derlermiş. Sebebini de şöyle anlatırlarmış: “Türkistan’da otlaklarımız otlu,hayvanlarımız sütlü idi. Yaylımdan yatağa gelmeden sütleri memelerinden akar,ziyan olurdu. Çobanlarımız ‘Beri tez! Beri tez!’ diye çağırırlardı. Yani ‘Çabuk olun. Elinizi çabuk tutun. Gelin. Sütler ziyan olmasın. Hayvanları sağın.”mânâsına. O gündür bu gündür bize ‘Beritezliler’ derler.” Bertiz, cumhuriyetten sonra “Ağabeyli “ olmuş. Seksenli yıllarda Selim Ayyıldız Ağabeyli’de öğretmenlik yaptı üç yıl kadar. O sıralar biz de K.Maraş’tayız.  Yaz baharda neyse de kışın ulaşımı zordur Bertiz’in. Selim Öğretmen ve arkadaşları ay başlarında gelirlerdi K.Maraş’a. Hem maaşlarını alırlardı, hem de ihtiyaçlarını giderirlerdi. Çelik Oteli’nde kalırlardı. Selim bize mutlaka uğrardı. Kardeşim Osman derdi ki: “Selim abi gelse de biraz köyden konuşsak...” Bir kış günü yine geldiler. Üst baş çamura belenmiş. Yanındaki iki öğretmenle tanışıyoruz. Üçüncü şahısla hiçbir aşinalığımız yok. Selim tanıştırdı: “Bertiz ve havalisi sıkıyönetim komutanı Ali...” Bölge karakol komutanı bir jandarma assubayı.  Sıkıyönetim var. Gülüştük. Bunlar gittiler. Selim akşam geldi. Bizim misafirimiz. Oturuyoruz. Köyden, gelmişten geçmişten konuşuyoruz. Bizim Osman’ın keyfine diyecek yok. Oğulcuk gelmiş Selim’le sanki. Ağzı kulaklarında. Peruz çay yapmış getirdi çaylıkla. Sordu Selim’e: “Selim! Çayın demi nasıl olsun?” Selim gülerek: “Aman abla!.. Demini dümünüboşver. Dadı şirin olsun.” dedi. Sonra anlattı: “Ağabeyli’de  çayın demine bakılmaz. Yeter ki tatlı, bol şekerli olsun. Sıcaklığı da kâfi dereceyse yeterlidir. Bu tabiri ben Ağabeyli’de öğrendim. Demini dümünüboşver. Dadı şirin olsun. Şimdi alıştım. Ben de kullanıyorum.” Ey Selim can! Kısmet olsa yine bir akşam birlikte oturup bir çay içsek. Hem de demini dümünü, hatta tadını boşverip eski demleri bir yâd edebilsek ne şirin olur değil mi?