Bu gün Rebiülevvel ayının 12 si. Efendimizin dünyaya teşriflerinin 1447.sene-i devriyeleri. Dün gece Mevlit Kandilimizi idrak eyledik. Hafta boyuncaçeşitli etkinliklerle Mevlid-iNebi haftası kutlanılacak. Tüm İslam âlemine ve memleketimize hayırlargetirmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyoruz.
Hz. Muhammed (s.a.s.) dünyamızı teşrifleri, bütün insanlığı olduğu kadaredebiyatçılarımızı da heyecanlandırmış, geçmişten günümüze sayısız naatlarkaleme almışlardır. Naat, Dünya edebiyatında Hz. Peygamber'in çeşitliyönleriyle konu edildiği, edebî bir eser türüdür. Türkedebiyatında da birçok örnekleri vardır. Bunlardan biri de “Dahîlek yâ Resûlallah“ dır.
Gönül hûn oldu şevkinden boyandım yâ Resulallah
Nasıl bilmem bu nîrâna dayandım yâ Resulallah
Ezel bezminde bir dinmez figândım yâResulallah
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resulallah
Bir gönül yangınını anlatan budizelerle başlayıp devam eden naat’ı şerifin sahibi, bir tekke ya da divan şairideğildir. Bu naatın sahibi, Kayseri’nin Talas ilçesinde ikamet eden Rumesnaflarından iplik tüccarı Yuvan Efendi ile Afurani Hanımefendinin 1887yılında dünyaya getirdiği oğulları “Diyamandi“ye aittir.
İÇİNDEKİ AŞK ONU SAMİMİ BİR MÜMİN YAPTI
Küçük diyamendi, ilk tahsilini Rum OrtodoksMektebinde yaptı. 1901 yılında girdiği Kastamonu İdadisini (lise) birincilikletamamladı. İdadide arkadaşları, bir Rum çocuğu olmasına rağmen, kendisine “YamandîMolla” lakabını taktı. Zira,tahsil hayatında, Türk Edebiyatı ile birlikte Arapça ve Farsça’ya pek düşkünlüğüvardı. Din dersinden gayrimüslim talebeler muaf olduğu halde, sınıfta oturarakbir Müslüman gibi İlmihal bilgilerini, Rasulullah’ın hayatını, inanç esaslarınıöğrendi. Farkında olmadan içindeki aşk, onu samimi bir mümin yaptı.
TAM KIRK YIL GİZLİCE SAHURSUZ VE İFTARSIZ ORUÇ TUTTU
Müslüman olduktan sonra, namazınıen kuytu semtlerin küçük mescitlerinde kıldı. Ramazanda gizli oruçlar tuttu.Ancak kızı ve eşi inancından habersizdi. “Tam kırkyıl, bazen sahursuz bazen iftarsız oruçlar tuttum, ama ailem bunu hiçbilmedi!..” diyordu.
Diyamendi, 15 Şubat 1942 deismini değiştirdi. MehmetAbdülkadir Keçecioğlu ismini aldı. Diyamendi’likten YamanDede’liğe inkilab etti. Böylelikle nüfus kayıtlarında artık “dini İslam” yazıyordu.
PATRİKHANE, HIRİSTİYANLIĞA DÖNMESİ İÇİN BASKI YAPTI
Üsküdar’daki evinde bir kışgecesi durumu kızı ve eşine açtı. Karısı ve kızı o an feryadı bastılar. HaberPatrikhaneye kadar ulaştı. Dönemin Hıristiyan din adamları, “ya Hıristiyanlığa dönmesi ya da karısından boşanması…”konusunda baskı yaptı. Karısı, bu ikilem karşısında kararlı bir tutumsergileyemedi. Yaman Dede, zor ama cesur bir karar aldı. Evden ayrılacak ve artıkyalnız yaşayacaktı.
CEKETİNİ ALIP ÇIKTI
Ceketini alıp çıktı. ÜsküdarSelamsız Yokuşundan iskeleye indi. Sabah ezanına kadar o soğukta, sokakları vesahili arşınladı. Sabah, karşıda Karaköy’deki avukatlık bürosuna geçti. Birkaçgece burada yatıp kalktı. Bazı geceler dostlarının, öğrencilerinin evlerinemisafir oldu.
Daha sonra dostlarının teşvik vetanıştırmasıyla, emekli ilkokul öğretmeni Hatice Hanım’la hayatını birleştirdi.Eski karısı ve kızını zaman zaman telefonla arayarak hediye ve ikramlardabulunmayı da ömür boyu ihmal etmedi.
O ARTIK YANAN BİR KALBİN YAMAN DEDE’SİYDİ
1962 yılına gelindiğinde çokhasta olmasına rağmen, Acıbadem’deki evinden Bağlarbaşı’nda ki Yüksek İslamEnstitüsüne derslere gitmeye devam ediyordu ama O, artık paltosu içinde zayıf,ceset gibi solgun, 75 yaşın yorgunluğuyla, bedenini sürüyerek yürümekte olanbir Yaman Dede olmuştu.
3 Mayıs 1962 Perşembe günü Hakkayürüdü. Öğrencileri ve yüzlerce seveninin omzunda Karaca Ahmet Mezarlığınadefnedildi. Ölümünden sonra yakın dostu Yahya KemalBEYATLI onu şu mısralarla yâd ediyordu.
Yüz sürdü gerçi pâyine çokMüslüman Dede
Mollâ-yı Rûm görmedi bundan YamanDede.
Efendimizin dünyaya teşriflerininsene-i devriyesinde, Mevlid-i Nebi haftamızın tüm İslam âlemine vememleketimize hayırlar getirmesini Yüce Allah’tan niyaz ederken, yanan kalbin Yaman Dede’sini de rahmet ve Fatihalarla yâdediyoruz.
Selam ve sevgilerle.
DAHİLEK YA RESULULLAH
Gönül hûn oldu şevkinden boyandım yâ Resulallah
Nasıl bilmem bu nîrâna dayandım yâ Resulallah
Ezel bezminde bir dinmez figândım yâResulallah
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resulallah
Yanar kalbe devâsın sen bulunmaz bir şifâsınsen
Muazzam bir sehâsın sen dilersen rûnümâsınsen
Habîb-i Kibriyâsın sen Muhammed Mustafâsınsen
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resulallah
Gül açmaz, çağlayan akmaz İlâhî nûrun olmazsa
Söner âlem nefes kalmaz felek manzûrunolmazsa
Firâk ağlar visâl ağlar ezel mesrûrun olmazsa
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resulallah
Erir canlar o gülbûy-ı revanbahşın hevâsından
Güneş titrer yanar dîdârının bak ihtirâsından
Perîşân bir niyâz inler hayâtın müntehâsından
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resulallah
Susuz kalsam yanar çöllerde can versem elemduymam
Yanardağlar yanar bağrımda ummanlarda nemduymam
Alevler yağsa göklerden ve ben masseylesemduymam
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resulallah
Ne devlettir yumup aşkınla göz râhında cânvermek
Nasîb olmaz mı Sultânım Haremgâhında cânvermek
Sönerken gözlerim âsân olur âhında cân vermek
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resulallah
Boyun büktüm perîşânım bu derdin sendetedbîri
Lebim kavruldu aşkından döner pâyinde tezkîri
Ne dem gönlüm murâd eylerse taltîf eylekıtmîri
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resulallah
(Yaman Dede)