Hemşehrimiz Strateji Uzmanı Abdullah Çiftçi bir ulusal TV kanalında, Türk aydınına önemli görevler düştüğünü, üzerimizde oynanan oyunların bozulması gerektiğini savunmuştu.
Yine Gazeteci Yazar Yusuf Kaplan’da aynı gün bir başka proğramda benzer bir açıklama yaparak, Türk dünyasının bu manada atak yapması gerektiğini savundu ve yeni bilim adamları yetiştirilmesi gerektiğini vurguladı.
Bu arada Abdullah Çiftçi aynı programda İslam Dünyası üzerinde büyük oyunlar oynandığını belirtikten sonra, Diyanet İşleri Başkanlığını bu konularda önemli görevler düştüğünü ve eş cinsellerin faaliyetlerine dikkat çekti. Bu projeye göre eş cinselliğinin yaygınlaştırılarak, aile müessesesinin yıkılmaya çalışıldığının amaçlandığını belirtmesi dikkatleri bu konuya çevirmemize sebep oldu. Çiftçi bu konuda da herkese görevler düştüğünü söyledi. Bu konuşmalardan 5 gün sonra(geçtiğimiz Salı günü)Diyanet İşleri Başkanımız bu konuyla ilgili sert bir açıklama yaptı.
Açıklama aynen şöyle: 'Bir İslam düşmanlığı projesi olan İslamofobi, ardında kirli çıkar ilişkileri ve ırkçılık barındıran ciddi bir insan hakları sorunudur. İslam’ı, şiddet ve terörü besleyen bir ideolojiden ibaret göstererek bunu suni bir korku ile dünya kamuoyunda yaymak için çalışan hain ve karanlık bir projedir.(Bu açıklamayı tefekkür etmek gerekiyor)Birçok Avrupa ülkesinde siyasi partilerin oy almak için İslamofobi’ye dayalı propagandalar üzerinden seçim kampanyaları yürüttükleri ve terör örgütlerinin karanlık yüzüyle aydınlık bir dini bağdaştırmaya çalıştıkları da dikkat çeken Sayın Erbay: “ Dolayısıyla İslamofobi ile mücadele konusunda Müslümanların alternatif söylemlerini, çalışma planlarını oluşturmaları, İslamofobi endüstrisinin kirli yüzünü ifşa etmeleri ve bütün dünyada yaygınlaştırmaları gerekmektedir."(Bu konuda toplum bilgilendirilmeli diye düşünüyorum)
Dr. Ali Erbaş devam ediyor: ''Derin hesapların, küresel güç savaşlarının, kirli çıkar ilişkilerinin neticesi olarak kurulan ve desteklenen ve hepsi birer proje olan terör örgütleri, yaptıkları insanlık dışı uygulamalarla İslamofobi endüstrisine malzeme üretmektedir. FETÖ, DEAŞ, Boko Haram, Eş-Şebab gibi terör örgütlerinin arkasında hangi kirli çıkar ilişkilerinin olduğu apaçık ortadadır'' diye konuştu.
İSLAMAFOBİ'YE MALZEME ÜRETİYORLAR
Prof. Dr. Erbaş, LGBTİ üyeleri ve onları destekleyenler tarafından her yıl haziran ayı sonlarında yapılan Onur Yürüyüşü'ne değinerek eleştiride bulundu. Anne ve baba olmayı devreden çıkaran anlayışın yaradılışa aykırı bir davranış olduğunu ifade eden Erbaş, şöyle konuştu, ''Dünyanın çeşitli yerlerinde şimdi ülkemizde de yavaş yavaş olmaya başladı, zaman zaman bazı kavramlar, organizasyonlar, cinsiyet eşitliği gibi sloganlar adı altında birtakım sapkınlıkların gündeme getirildiğini ve yaygara yapıldığını görmekteyiz. Aileyi tahrip eden, insani ve ahlaki değerleri hiçe sayan söz konusu propagandanın, özgürlük, onur gibi kavramlarla servis edilmesi bir algı operasyonu ve aldatmacadır. Anne olmayı devreden çıkaran bir kadın ve baba olmayı devreden çıkaran bir erkek tasavvuru, fıtrata, yaratılışa aykırı bir sapkınlıktır ve tarih boyunca bütün inançlar tarafından hem reddedilmiş, hem de lanetlenmiştir. Bu manada çocuklarımızı, ümmetin ve tüm insanlığın çocuklarını evrensel değerlerdir bunlar. Annelik ve babalıktan vazgeçen cinslerin birbiriyle evlenmelerine varıncaya kadar ileri götüren bu işi bütün insanlığın meselesidir, sadece Müslümanların meselesi değil. Bu yüzden çocuklarımızı, gençlerimizi sapkın anlayışlara karşı eğitmek, bilinçlendirmek ve korumak hepimizin vazifesidir.'' Eyvallah. İşte tam bu konuda ailelere, sivil toplum örgütlerine, basına ve sosyal medyayı etkin kullanan insanlara önemli görevler düşüyor. Özellikle de din görevlileri ile öğretmenlere…
Konu anlaşılmıştır ama Lut Kavmini hatırlatır ve herkesin bu konuda uyanık olması çağrısında bulunuyorum.
Müslümanlar mutlaka Diyanet İşleri Başkanımıza bu konuda destek olmalı ve diğer aydınlarımızda benzer tepkiler ortaya koymalıdırlar.
Kalın sağlıcakla.