Emekli emniyetçi Şükrü Kahraman. Oğulcuk’ta “Yonuz’un Şukrü” derler. Küçüklüğünü hatırlarım. Çok yaramaz, ele avuca sığmaz bir afacan. Sakar mı sakar... Pek bir sağlam işi olmaz. Takılır düşer. Teper, devirir. Bu sebepten olmalı arkadaşlar arasında “Kor (kör) müsün oğlum” diye takılırlar Şükrü’ye. Bu takılmalar “Kor Şukrü” lakabını da etiketledi üstüne. İşin aslına bakarsanız kör mör değildir Şükrü. Dedim ya sakarlığı, delişmenliği bunun sebebi. Görme kusuru olsa polis okuluna alırlar mı yahu? Adamcağız polislikten emekli. Aslanlar gibi yirmi küsür yıl bu devlete hizmet etmiş. Şükrü emekli olduktan sonra Oğulcuk’ta baba evine bakım yaptırdı. Sıvasıydı, badana boyasıydı... Epey uğraştı. Baba ocağını şeneltti. Bir de traktör aldı. Oğulcuk’ta traktöre “motur” derler. Ekip biçti. Reşber (rençber) oldu. Baharda gelir Oğulcuk’a. Bazen eşi Dudu’yla birlikte. Çoğu zaman yalnız. Tarlaları herk eder. Yazın biçer zamanı yine Oğulcuk’tadır. Güzün ekim işleri... Sonra kışlasına, Kayseri’ye döner. Şükrü’yü bir bahar akşamı çok tedirgin ve telaşlı gördüm: -N’oldu Şükrü? Hayr’ola, bir sıkıntın mı var? -Abi sorma, dedi. Tarlada çift sürüyodum. Kimliğim, silah ruhsatım, sürücü belgem düşmüş. Çok aradım bulamadım. -Sıkma canını, dedim. Bir formül bulursun. Ne de olsa eski emniyetçisin. Gülüştük. Silah dedim de Şükrü Oğulcuk’a geldiğinde bir yerlerden bir “Pat!” sesi duysun. Çeker beylik silahını. Basar tetiğe: “Dan! Dan! Dan!” Kaynı Ömer kızdı bir gün Şükrü’ye: -Ne yapıyon sen oğlum? Deli misin, divane mi? Şükrü boynunu büktü: -Ne yapıyım? Silah sesi duyuncu dayanamıyom? Gençlik yıllarında Şükrü, Resul ve Sami bindiler motura. Acıllı (Acırlı)’ya gittiler. Arkadaş ziyareti. Arkadaşları da iyi ağırladı aziz misafirlerini. Yedirdi içirdi. Bizimkiler çakırkeyif kalktılar sofradan. Akşamın alacası çökmüş. Dönecekler köye. Moturu Şükrü kullanıyor. Yol bozuk. Sami’yle Resul çamurlukta oturuyorlar. Bir ara Resul baktı ki Sami yok. Bağırdı Şükrü’ye: -Şukrü! Şukrü! Sami yok la... Şükrü durdu. İnanmamış gibi dönüp baktı Sami’nin oturduğu yere. Gerçekten de Sami motorda değil. Hemen döndüler. Sami’yi yol üstüne yüzüstü uzanmış halde buldular. Sarstılar kollarından. Bağırdılar: -Sami! Sami! Sami gözlerini oğuşturarak doğruldu uzandığı yerden: -Beni bırakıp gitdiniz, dedi. Resul’la Şükrü derin bir nefes aldılar. Kazayı ucuz atlattıklarına sevindiler.