Edep, her hususta haddini bilip sınırı aşmamaya denir.

Edepli insan, her çeşit kusur ve suçtan kaçınır.

Edepli insan, nazik, nezaketli, kibar ve terbiyeli kimsedir.

Edepli insan, sabırlı ve herkese karşı saygılı insandır.

   Bir gün çöldengelen göçebe, bedevi bir Arap Peygamberimize gelerek ;” Ey Muhammed! BenMüslüman olacağım ama, devemi çok severim. Cennette bana deve verilecek mi ?”diye sorar. Peygamberimiz gayet sakin bir şekilde ;”  Yüce Allah, Cennette Müminlerin                                            (inananların) bütün isteklerini karşılar.” Buyurur.

   Yavuz Sultan Selim,Mısır seferi yolunda iken, yanında bu kaftanımı öldüğüm zaman tabutumun üzerineörtünüz.” Diye vasiyet eder.

   Kaba ve nezaketsizinsanlar, herkesi rahatsız eden dikenlere benzerler.

  “Edeb bir tâç imişnûr-i Hudâ’dan

    Giy o tâcı , emin ol her beladan “

Hayâ: Utanmak demektir. Utanma kişinin kötülüğe düşme vekınanma korkusudur. Utanmayı ve kınanmayı gerektiren bir şeyden sakınmaktır.

Hayâ, insanı kötülükten koruyan ve uzaklaştıran değerli birkorunma aracıdır.

   Peygamberimiz;“Utanmak iyilikten başka bir şey doğurmaz..Haya ile iman birlikte bulunurlar.Biri gidince ötekide beraber gider.” Buyurur

  Peygamberimiz; “Yersiz mahcupluk (utangaçlık) rızka (ekmeğini kazanmaya) engel olur.”  Buyurmuştur.

Edep, kişinin her hususta haddini bilmesi ve onuaşmamasıdır. Aşırılığa gitmememsidir. İnsan yaratanına ve insanlara karşıhaddini bilmelidir.

  Edep ve hayasahibinin ruhen sıkılmasına utanma(ar) denilir. Utanması olmayana ar damarıçatlamış denilir. İnsanda haya duygusu çocukluk devresinde başlar. Çevrefaktörü ile devam eder.

Haya duygusunu oluşturan faktörler:

  1. Aile ve çevre faktörü
  2. Eğitim faktörü
  3. Din faktörü: Dinde iman esastır. İman sahibi kimselerde edep ve hayâ mevcuttur. İnanç kişiyi kötüye varacak her türlü hayasız ve edepsiz davranışlardan alıkoyar. Bu hususta hadis-i şerifler;

“Utanması olamayanın imanınoksandır.”

“haya(utanma) imandandır.”

“Utanmak, insanın süsüdür.”

     EdepYa Hu !

   Osmanlı zamanında dergahlar edep mektepleri,medreseler üniversite idi . Hangi kademede olunursa olunsun her dersinvazgeçilmez ilk maddesi ‘edep’di . Dergâhların kapısında kocaman bir levhaolur, üzerinde ‘ Edep Yahu ‘ yazardı.

   Okulda sınıflardan birinde çok hareketli veyaramaz öğrenciler sayesinde, Sükûneti sağlamakta hayli zorlanan bir öğretmen:“ Arkadaşlar, sizin şubeniz edebiyat şubesidir. Edebiyat ne demektir bilirmisiniz ? Saygılı olmak, oturmasını, konuşmasını, dinlemesini bilmek demektir.Edebiyat şubesi, edepli öğrencilerin bulunduğu şube demektir. Bundan sonra buşubenin hakkını vereceğiz” der. Öğrencilerin gösterdikleri efendilikle oşubenin hakkını verdiler.

  Toplumumuz maalesef diplomalı kaba insanlarladoldu. Kaybolmuş Osmanlı Efendiliğinden sonra ne yazık ki nezaket, saygı, hoşgörü, tolerans (tahammül gösterme ) özelliğimizi de kaybettik

  Öğretmen kitaptakini öğretir. Muallim (ilimveren eğitimci ) ise balarısı gibi hayatı, edebi, ilmi beyninde yoğurur,öğrencisine bir arı yavrusuna süt verir gibi şırınga eder .

Bir hikaye

    Şair Nâbî, Sultan4. Mehmed döneminde hacca gitmek üzere bir kısım devlet erkanıyla birlikte yolaçıkar. Kafile Medine-i Münevvere’ye yaklaşmıştır. Vakit gecedir. Resûlullah(s.a.v) Efendimiz’e bir an önce ulaşma özlemiyle Nâbî’nin gözüne uykugirmemiştir. Fakat kafiledeki bir paşa, hem de ayaklarını kıbleye doğruuzatmış, uyumaktadır.

  Hz. Peygamber’in(s.a.v) beldesinde, edebe aykırı böyle bir gaflet hâlini bir türlü hazmedemeyenve çok üzülen Nâbî, içinden gelen bir ilhamla kasidesini bir anda irticalensöyleyiverir. Kafile şafak vakti Medine-i Münevvere’ye girmektedir.

Ravza-i Mutahhara’nın minarelerinden sabah ezanıokunmaktadır. Müezzin, ezanın ardından Türkçe bir kaside okumaya başlar. Nâbî,dikkat eder, okunan kendi şiiridir. Hemen minarenin kapısına koşar. Müezzine,“Allah aşkına, okuduğun bu kasideyi nereden öğrendin?” der. Müezzin şöyle cevapverir: “Bu gece rüyamda Efendimiz’i (s.a.v) gördüm, bana dedi ki: ‘Ya müezzinkalk yatma. Benim ümmetimden bana âşık bir zât benim kabrimi ziyarete geliyor.Muhabbetinden benim için şu kasideyi söylemiştir. İşte bu cümlelerle minaredenonu oku’ dedi.

   Ben de hemenkalktım. Abdest aldım. Peygamberimizin iltifatına mazhar olan âşık acaba kimdirdiye düşünerek minareye koştum. Öğretildiği gibi okudum.” Nâbî, “Ümmetimden midedi?” diyerek sevincinden oracığa bayılıp düşer.