Ergenlik dönemi çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi. Bu geçiş dönemi hayatın en sancılı dönemi. Yeni bir dünyaya yol almanın diğer adı ergenlik. Kişilik inşasının oluşmaya başladığı ve neyi niçin yaptığının idrakinin olmadığı dönem. An’lık yaşanan hallerin adı. Özellikle de en saf duyguların yaşandığı aşkların zamanı ergenlik. Ergen danışanlarımdan ve çevremden duyduğum o dönemin aşklarını anlatan cümleleri sizinle paylaşmak istiyorum. Hep birlikte ergenlik dönemimizde yaşadığımız o hallere gidelim mi ne dersiniz? “Ben dünyanın en büyük aşığı olabilirim.” “Seviyor, sevmiyor, seviyor, sevmiyor… Ah şu papatya falları!” “Bugün bana göz kırptı kesin o da benden hoşlanıyor.” “Yine seni sevmekten başka bir şey yapmadım bugün.” “Onu platonik seviyorum ama onun gittiği şehre gitmek istiyorum.” “Okulun en güzel kızına teklif ettim bugün.” “Ders çalışamıyorum çünkü onun gözleri hep aklımda.” “Telefonum yok onunla konuşmak için ama teneffüs aralarında ve sınıfta kâğıt ile yazışıyoruz.” “Kızım Mehmet Hande’ye arkadaşlık teklif etmiş duydun mu? “Ayşe Mehmet’ten hoşlanıyor duydunuz mu?” “Bugün birlikte pizza yemeğe gidelim mi?” Bu cümleler uzayıp gider. Şunu fark ettim; yetişkinler, ergen çocukları olan anne ve babalar, gençlerin diliyle değil de yetişkin diliyle bakıyorlar ergenlik dönemine. Bir ergenin birinden hoşlanmasını ve âşık olmasını, olmaması gereken bir şey ya da “ önce ders sonra aşk”, “yaşın küçük sen ne anlarsın?”… Ergenin duygularını bunlara benzeyen kalıplara sığdırmaya çalışıyorlar. Tabi ki anne ve baba olarak doğrusunu yaptığını düşünüyorlar ama gençlerin diline inemiyorlar. Bir gencin dünyasına sadece yetişkin gözüyle bakarsam o gencin hislerini anlayamam. Halbuki bu en güzel duyguları ergenin gözüyle yaşasak. Dinlesek onları ve doğruyu yanlışı göstersek onlara. Kapatmasak kapılarımızı onların duygu dünyalarına. Ergenin ritmiyle dans etsem bir kere ve o gözle baksam hayata. Ne kaybederim? Aksine birçok şey kazanırım. Ergen çocuğumun duygu dünyasına girersem ve ona bunu hissettirirsem aramızda güçlü bir bağ olur. Bir ergenin sadece “ anlaşılmak” bu kelimeyi gerçekten yaşamaya ihtiyacı var. Aksi olursa, ben ergen çocuğu sadece kitapların arasında boğulan bir çocuk olarak görürsem onu mekanik bir şey gibi görmüş olurum. Halbuki biz insanız. Robotlaşmış bir dünya değiliz. Duygu hallerimiz de var bizlerin. Duygularımızın anlaşılmaya ve birlikte ortak olmaya ihtiyacı var. Hep birlikte Ergenlik Döneminizi canlandırın gözünüzde o zaman ki duygularınıza bakın ve ergen çocuklarınızın bu hissiyatlarını o döneme giderek hissetmeye çalışın ne dersiniz? Hepinize ergenin ritmiyle dans edeceğiniz keyifli zamanlar diliyorum.