Poyraz, kuzeydoğudan esen soğuk yelin adıdır. Hani bir şiirde geçer ya:
“Bir soğuk yel eser
Üşür ölüm bile
Anlatır akan kanı
Beyaz sesiyle”
.
Burada ozan durumun vehametini anlatmış. Hal ve gidişin kötüleşmesini, çözümsüzlüğü ve çaresizliği böyle dile getirmiş. Bu esen soğuk yel, olsa olsa poyrazdır. Zaten mecaz anlamıyla poyraz güçleşmek, zorlaşmak, açmaza düşmek demektir. Bir de argoda birinin öfkelenmeye başlamasını anlatır poyraz.
K.Maraş’ta deli poyraz öyle bir eser ki gayri kalsın. K. Maraşlılar “Maraş yelinen, Adana selinen gidecek.” Diye boşuna dememişler. O derece yani…
Şimdi bir Sivas türküsü geldi hatırıma. Diyor ki çileli âşık:
“Aşağıdan acı poyraz acılar
Yukarıda çam dalları gıcılar
El ele vermiş de giden bacılar
İçinizde nazlı yârim var m’ola”
Poyrazı böyle sert, haşin, acımasız yönüyle dile, tele getirmiş bağrı yanıklar. Hakkını yemeyelim. Irgatlık tarlasında o ağustos sıcağında poyraz eserse çalışanları serinletir. Serin serin eser poyraz. Cana şifadır. Harmanda tığ savururken poyraz esmezse hal nice olur o zaman?
Böyle ırgatlık zamanı bağların orda Tahsin emmim ekin biçtiriyor. Bacanağı Hüseyin Yılmaz baş tırpancı. Emmim, Feyyaz ve Mehmet diğer elemanlar. Feyyaz, oğlu Tahsin emmimin. Mehmet de yeğeni.
Hüseyin Yılmaz iyi tırpancıydı. Almanya’ya gitmeden önce tırpan günlüğüne giderdi. Almanya’ya gittikten sonra tırpanı bıraktı. Almanya’da Hamburg’da çalışıyor. İzne geldi köye. Bacanağının hatırına tekrar tırpanı eline aldı.
Er lakabıyla anılır. Hüseyin Yılmaz’ın lakabı Sağar Üsüyün’dür. Biraz ağır işittiği için “Sağar”lakabı takılmış. Orta boylu, tıknaz. Taşı sıksa suyunu çkarırır. Birazcık peltek. İyi güreş tutardı gençliğinde. Sırtı yere gelmemiş, göbeği yıldız görmemiş pehlivandı. Almanya’ya gidince güreşi de bıraktı.
Sağar Üsüyün bir ekin biçiyor ki Feyyaz’la Mehmet’i bocalatıyor. Mehmet’le Feyyaz bir fırsatını bulsalar kaçacaklar ya ne fayda!.. Sağar Üsüyün bunları takmış peşine. Yürüdüp solutmuyor. Arada bir laf çakıyor:
-Hadisenizne la! Nöğorüyonuz? Canlanın biraz. Sizden de delağannı olacak da…Pöhöyy!
Mehmet’le Feyyaz bir şey diyemiyorlar. Burunlarını sıksan canları çıkacak. Öylesine dardalar. İkindiye doğru hafif bir poyraz çıktı. Sağar Üsüyün keyiflendi:
-Es boyraz es! Hamburg’dan mı esiyon?
Mehmet’le Feyyaz fırsat bu fırsat deyip Tahsin emmime dediler ki:
-Biz gidek de Gavırpınarı’ndan bi su getirek.
Daha Tahsin emmim ağzını açmadan Sağar Üsüyün çıkıştı bunlara:
-Ne Gavırpınarı’ymış? Oruya gidip gelenağce dışarı ağşam olur. Aha şurda Zabdiye’nin çişmesi pötür pötür akıyo. Okuzpınarı ne gune duruyo?
Bizim Mehmet’le Feyyaz’ın kaytarma planı suya düştü. Sağar Üsüyün kaçın kur’ası? Kül yutar mı? Ekini akşama kadar biçip bitirdiler. Feyyaz’la Mehmet de ekinle beraber bittiler.
Mehmet zaman zaman anlatır:
-Sağar Üsüyün bizim yakamızı bırakmadı, der güler.