Asrımıza yön veren, hayatı imanı kurtarma mücadelesi ile geçen Bediüzzaman’ın  şiirleştirilmiş, ilahi olarak da müzik severlere servis edilen spot sözleri vardır. "Fâniyim, fâni olanı istemem. Âcizim, âciz olanı istemem. Ruhumu Rahman'a teslim eyledim, gayr istemem. İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim. Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim."  Der. Üstad insanın özünü anlattığı bu sözlerinde “İnsan fani ve aciz olduğundan, fanilerle ve acizlerle tatmin olmaz ve olanları istemez, ancak “bir yâr-ı bâki” ister. Kendisini rahmetiyle yaratan, besleyip büyüten, “mevcudatı  umumen” onun ihtiyacına uygun şekilde terbiye edip ona hizmet ettiren Rahmân’a ruhunu feda eder, yani O’na karşı sonsuz bir şükür ve muhabbet besler, O’nun uğrunda her şeyini feda etmeye hazır hale gelir… Hiçlik, fanilik unutulurda insan ölmeyecekmiş gibi davranır mı? Gördüğüm şu ki, çoğumuz böyleyiz. Evet, Efendimiz(sav) hiç ölmeyecekmiş gibi dünya, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışmamız gerektiğini hadisinde belirtir ancak, dünyanın ahiretimizin tarlası olduğunu da unutmamak gerek. “Faniliğin yeryüzüne yayılmasında gelecek kuşaklar adına da faydalar vardır. Her nesil kendi mimarisini, kendi zamanına göre geliştirse, bu durum, zamanın ruhunu okumak anlamına da gelmez mi? Dünya bir köprü hükmündedir, köprüde öyle kalıcı eserler vücuda getirmek ne kadar insan fıtratına uygun düşer? Ama insan kendi fıtratından saptı mıydı en canavardan daha korkunç bir şekle bürünür. Allah birçok şehri, her şeyiyle birlikte yerin dibine batırmış, yok etmiştir. Sanat eseridir deyip onları atlamamıştır. Sanat, Sani’ (güzel) olanın yeryüzündeki tecellisidir; yoksa ilahlığa kalkışmanın bir aracı değildir. Mısır Piramitleri neyi simgeler? Krallar öldükten sonra da krallıkları devam etsin diye, bunca zavallı kölelerin kanı üzerine kurulmuş kral mezarlıklarıdır. BEKA DUYGUSU İnsan aslında beka duygusuyla yaratılmış bir varlıktır. Ne var ki, o, bu beka duygusunu yanlış bir şekilde, bu dünyada tatmin etmek istiyor ve dünyasını buna göre şekillendiriyor. Oysa kısa zaman içinde kendisi yok olup faniliğe karışıyor. Bu çelişkili hayat onu yoruyor ve bu yorgunluğunu da farklı bir biçimde gidermeye çalışıyor. Gerçekten insan, fıtratına uygun davranmayarak müthiş bir yorgunluk sergiliyor. Kavga, fıtrat sapmasının adıdır ve fıtratından sapanların kavgası hiç eksik olmayacaktır. Şehirlerimiz, aynı zamanda fıtratımızın da aynalarıdır; orada kendimizi görebiliyor, ruhumuza ayna tutabiliyorsak huzurluyuz, göremiyorsak huzursuz…”(Ali Taş) ZAKKUM VE TUBA AĞACI Evet insan hırsları, aşkları, doyumsuzlukları, mala ve makama düşkünlüğü ile acayip bir varlık, kendi bilir ki ölümlü ancak ölmeyecekmiş gibi davranır, hesap gününün var olduğunu bilir ama inkar edercesine günahlar içindedir. Aslında en yüce duygulara da sahiptirler,bazen  iyilik perisini de geçerler bazen şeytana şapkasını ters de giydirirler.  Bu halini çiğ süt emmesine bağlasalarda aslı yoktur. Ama içtiği sütün helal  ya da haram olması bu halinde etkendir. Sonuç olarak diyeceğim şu ki!” İnsanlar Kuran’ın ifadesi ile meleklerden daha üstün olabildikleri gibi, hayvanlardan daha da aşağı olabilirler. Terbiyel edilmemiş nefisleri dünyayı temsil ederken, vicdanları ile ahiret hayatının çekirdeği hükmündedirler. Bu nedenle insanın çift çekirdekli olduğun söyler Bediüzzaman, Tuba Ağacı ile Zakkum Ağacının çekirdekleri onda yeşerir. Bunun sonucu olarak ya vicdanlıdırlar ya da nefis düşkünüdürler. İşte Ramazan’da oruç tutmamızın en güzel yanı da bu olsa gerek. Şu güzel günler nefsin hiç işine gelmiyor çünkü terbiye edilmeyi sevmiyor ama öbür taraftan iman çekirdeğimiz daha fazla yeşeriyor. Kafanız karışmadı değil mi? Yazdıklarımı tefekkür edin, önce kendinize bakın, sonra yakın ve uzak çevrenize savaş çıkartanlara, silah tüccarlarına, uyuşturucu baronlarına ne demek istediğimi anlarsınız. Ey insan diyor Bediüzzaman; “Sen, çendan nefsin ve sûretin itibâriyle hiç hükmündesin, fakat vazife ve mertebe noktasında, sen şu haşmetli kâinatın dikkatli bir seyircisi, şu hikmetli mevcudâtın belâgatlı bir lisân-ı nâtıkı ve şu kitâb-ı âlemin anlayışlı bir mütâlâacısı ve şu tesbih eden mahlûkatın hayretli bir nâzırı ve şu ibâdet eden masnuâtın hürmetli bir ustabaşısı hükmündesin…” Kalın sağlıcakla.