Gökyüzü,  dünyada bütün renkleri üzerinde taşıyan  her yeri kuşatan bir hale sahip. Doğanın muhteşem rengini ve hallerini yansıtmak bir yana dursun, insanın duygularına tercüman olan bir yapısı var. Bazen güneş bulutların ardına saklandığında tozlu raflara kaldırılan umudu yansıtıyor gibi, kızıl ve mavi renklerin karışımını aldığında ise hiddeti ve sakinliği yansıtıyor, tamamen bulanık bir gökyüzü olduğunda bütün hüzünleri yansıtan bir hali var. Bazen âşık bir insanın bulutlara arkadaşlık etmesi, bazen naif bir hanımefendinin raksını yansıtması gibi, bazen bir battaniye gibi ruhumuzu ısıtan bir şey. Hemen herkese göre değişir ve çeşitli duygulara tercüman olur gökyüzü. Ey gökyüzü! Kim bilir kaç kişi sana baktığında içi sıcacık, gönlü genişleyen ve mutlu olan ya da uzaklara dalan ve düşünen kısacası duygularının her halini görebilen bir haldedir. Kocaman yüreği olan gökyüzüm,  gel tüm hallere eşlik et. En çok da aşka eşlik et. Sevince, heyecana ve tarif edilemez duygulara eşlik et. Sanırım sevmek, gökyüzü kadar yürekli ve içten. Aşkın hiddetli ve bazen sakin hali senin renginde nadide şekilde işlenir ki sana baktığında aşıklar güç alır senden. Sen pamuk gibiyken  aşıklar senin kollarına huzur bulurlar.  Sevdiği bir kadının naifliğini ince bulutların hallerinde görür aşık. Nereye kime ve neye baksa sevdiğini görür ama gökyüzüne baktığında sevdiğini bir başka görür.   Sevmek, tüm renkleriyle sevdiğini kabullenmek. Her anını gökyüzünde raks edercesine yaşamak. Raks edecek ve sevgiyi yüreğinde ve gökyüzü kadar derin hissettirecek bir sevgin var mı?  Koşulsuz ve hesapsız sahip çıkabileceğin bir hayat arkadaşın var mı? Ya da aşkını ve sevgini bir gökyüzüne benzetebilecek kadar anlamlı bir bakış açın var mı? Söyle dostum var mı? Şu hızlıca akıp giden dünyada hayatında unutamayacak  kadar kıymet verdiğin bir gökyüzün var mı? Varsa her sabah şu sözü hatırla ve şükret bu duruma “ Sabah kalktığında hayatta olmanın nasıl bir ayrıcalık olduğunu düşün, nefes almanın ve sevmenin.” ( M.Aurelius).