Gönül ve ruh dünyamızı aydınlatan büyüklerimizi unutmamak adınaO zatların,miladi ve hicri tarihlerinegöre; doğum ve vefat yıldönümleri geldiğinde hayatlarına dair kısa bilgileri derleyerekher Cumartesigünü bu köşede yazmaktayım. Bu hafta ki gönül dünyamızı aydınlatan mümtaz şahsiyetlerden bazıları:

BEKİR SITKI SEZGİN

1 Temmuz 1936 tarihinde İstanbul'un Şehremini semtinde doğdu. Beş yaşında Kuran’ı hıfzetti. Farklı makamlarda birçok şarkı, İlahi, durak, saz semaisi, peşrev ve Mevlevi ayini besteledi. 1973 yılında İzmir Radyosunda “Klasik koro şefi” oldu. İstanbul Radyosu ses sanatkarlığı yanı sıra TRT merkez denetleme kurulu üyeliğini yaptı. 10 Eylül 1996 günü ebedi aleme irtihal etti. Rahmetli, Haluk Dursun Hoca, vefatına dair bir hatırayı şöyle anlatır: “Kazaskerde, minaresi bile görülmeyecek kadar uzak olan bir camiden öyle bir salâ veriliyordu ki gönül gözü, can kulağı açık olan herkese "bu cenazeye gelin" diyordu... O ne içten okuyuş, o neoturaklı sesti! Sesi takip ederek camiyi buldum. Kapıda ilk gördüğüm kişi, HafızSami Özer'in okuduğu Uşşak-Hüseyni ezgisindeki salâyı huşu içinde dinleyen Tuğrul İnançer'di. Cami avlusunda ilim ve musiki dünyamızın tanınmış simaları, gözleri musalla taşında, kulakları salâda sessizce duruyorlardı.Cenaze namazını kıldık, arkasından muhterem Ömer Tuğrul İnançer, tam ehl-i hâle hitap ederek, Baki’den beyitlerle süslenmiş, kalbî, hasbî ve derunî bir konuşma yaptı. Bekir Bey hafızlıktan yetişmiş hem dinî, hem lâ dini bu işin ilmini yapmış, hakkını vermiş, hem okumuş, hem yazmış bir Er kişiydi, Allah Rahmet eylesin...“

EBÛ-L HASAN HARAKÂNİ

Takrîben hicrî 352 (M. 963) senesinde Bistam’ın kuzeyindeki Harakan köyünde, çiftçilik yapan bir âilenin evlâdı olarak dünyaya geldi. Daha sonra kendisi de ziraatle meşgul oldu. Dînine ve ibadetlerine düşkünlüğü, nefsiyle mücâhedesi ve dâimî zikir ve murâkabe hâlinde bulunması sebebiyle, kendisine “Şeyhü’l-Asr”, yani “Asrının Şeyhi” denildi. Pek çok kerâmetleri ve hâlleri müşâhede edilirdi. Zamanındaki bütün Hak dostları ona hayran kalmış ve pek çok medh ü senâlarda bulunmuşlardır.İbn-i Sînâ da Harakānî Hazretlerini ziyaret edip onun tesirinde kalanlardandır. Harakānî Hazretleri vefâtı yaklaşınca: “Kabrimi otuz arşın derinlikte kazın, çünkü şu toprak Bistam toprağından yüksektir. Yatacağım toprağın, Bâyezîd Hazretleri’nin kabr-i şerîfinden yüksek olması câiz değildir, edebe de uymaz.” buyurdu ve bir müddet sonra vefât etti. Vefâtı hicrî 425 senesi Aşure günü (Miladi 11 Aralık 1033) idi. Kabr-i şerîflerinin İran’ın Bistam kasabasının 12 km uzağındaki Harakan kasabasında olduğu rivâyet edilir. Bâzı rivâyetlere göre ise Ebû’l-Hasan Harakānî Hazretleri İslâm ordusunda cihâda çıkıp Kars yakınlarında şehîd düşmüş ve oraya defnedilmiştir. Bugün Kars’ta ona izâfe edilen bir makam-türbe mevcuttur.

İSMAİL GASPIRALI

Türk dünyasındaki millî uyanış hareketinin öncülerindendi.1851 Yılında, Kırım’ın Bahçesaray- Avcıköy'de dünyaya geldi. Soyadını Kırım’daki Gaspra şehrinden alır. Moskova Askeri Lisesi'nde okurken, orada başka ülkelerden gelen Türk öğrencilerle tanışır.1867'de altıncı sınıfta iken, Türklerin tek hür ülkesi olan Osmanlı İmparatorluğu'na gitmeyi ve o sıralardaki Girit savaşına katılmayı kafasına koyar. Bir kayıkta kırk beş gün kürek çektikten sonra Don nehrini geçerek Odesa'ya gelir, ancak pasaportu olmadığı için Ruslar tarafından yakalanarak Bahçesaray'a gönderilir. Bu olaydan sonra Gaspıralı bir daha Moskova'ya dönmez.  Menli Giray'ın kurduğu medresede Rusça dersleri vermeye başlar. On sekiz yaşındaki bu delikanlının tek ülküsü; bütün Türk dünyası için, İstanbul Türkçesini esas alan ortak bir Türkçe kurmak ve Türkler arasındaki birlik şuurunu uyandırmaktı.1871 yılında Paris'e gider, batı medeniyetini tanır ve inceler. 1874'de İstanbul'a gelir. Ceride-i Askeriye'de tercüman olarak çalışır. 1878'de Bahçesaray belediye reisi seçilir.63 yaşında 11 Eylül 1914 Cuma günü Bahcesaray'da vefat eder. Mengligiray Han türbesi yakınına toprağa verilir. Unesco, vefatının 100. Yıldönümü 2014 yılının “İsmail Gaspıralı’yı anma yılı” ilan etmişti.