İnsanın kendisi ezilmeye görsün, ezildikten sonra toparlanmak bir ömür sürüyor. İnsanın varlığı doğumuyla başlıyor ve ölene kadar devam ediyor. İnsan kendisini ait hissetmek istiyor bu dünyada. Ait olduğunu hissetmezse savunmasız ve yapayalnız kalıyor. Kendini güvende hissedememek ve bu çaresizliği yaşamak insana ağır geliyor ve bundan dolayı en çok da duygularının yani en derininin ortaya çıkmasından şiddetle kaçınıyor. Varlığını hissedemeyen ve duygularını yok sayan insanlar hayatta kalmak adına bazı şeylere sığınıyor. Mesela; güç, para, mevki... Kendini toplumda güçlü şekilde anımsatmak ve var olmak adına yaptıkları şeyler. Kendimin derin yanını kimseye göstermeyeyim eğer gösterirsem kendimi çaresiz hissederim diyerek güce kontrollü şekilde sığınırlar. Çevrenizde “ güç delisi” olmuş kişilerin çoğu, zamanında başkaları tarafından hor görülmüş ya da her zaman sırtı sıvazlanmıştır. Alışmışlardır bu yaşama. Kendi dünyalarında bunu normal sanmışlardır. Onlar hakları alınmış, bütün dünyanın onlara karşı olduğu, savunmasız kimsesizler ordusu. Bu ifade onların sığındığı tek cümle olabilir bazen. Sanırsınız ki, dünyadaki tek derdimiz onların “ellerinden alınmış hakları” ve bu hakları kazanmak uğruna savaşmaları. Bu cümlelerden güç alırlar ve bu acınası halle “herkesi ezmek mübahtır” anlayışla devam ederler. Toplumdaki yerini korumak için “ kurban” rolünü oynarlar ve her işlerini bu psikolojiyle yaptırırlar. Şaşırtıcıdır ki ezerek de bir yerlere gelirler ve toplumda saygın kişiler olurlar. İster kurban ister güç delisi diyelim bu insanların geçmişlerinde son derece derin çözülememiş mevzuları vardır. Ayakta kalmak adına böyle savaşmayı uygun görürler. Aslında bir yanılsamadır. Ne güçleri güçtür ne de toplumdaki konumları onlara aittir. Gücün kölesi haline gelmiş ve kendini '' güçlü olmak '' ile var etmeye çalışan ve bunu yanılsamalarını yaşarlar. Güç yanılsamasının diğer türü ise; başkaları tarafından “biricik hep biricik” yetiştirilmiş ve “ küçük dağları ben yarattım.” cümlesini layıkıyla yerine getiren insanlardır. Bunlar da zamanında bu algıyla büyütülmüştür ve dünyanın hakimi sanmaya alıştırılmışlardır. Benliklerini hep bu şekilde korumuşlardır. Öyle ki başkalarına direktif vermeyi severler. Kendilerinden başka doğruları kabul etmezler. Başkası bana itaat edecek ve benim gücümden daha ötesi yok konumuna gelirler. Öyle ya da böyle her iki tür insan da “ güç delisi” ya da“ kurban” rolündeki insanların iç dünyalarında derin bir acizlik var. Bu acizlikleriyle yüzleşen yani duygularına önem verebilen ve bu acıyla yüzleşmeyi kabul eden insanlar bu durumları aşabiliyorlar. Ya aşmak istemeyenlere ne oluyor? Onlar bu durumun sevdalısı oluyor ve gücünü hakim kılmaya devam ediyor. Hayatı başkalarına zindan etmekle devam ediyorlar. Bu durum da artık “ güç budalası” haline geliyor ve istedikçe istiyorlar. Kendinizi bu “ güç budalası” olmuşlardan korumak adına her türlü şeyleri yapabilirsiniz çünkü hayat bu insanları çekmek için çok kısa. Kalın sağlıcakla.