Yerel seçimlere çok az bir zaman kaldı. Son haftaya girmek üzereyiz. Cumhur ittifakının büyükşehir Belediyesi başkan adayı Hayrettin Güngör seçimlerin son toplantısında basınla bir araya geldi. Yaklaşık iki saat süren uzun bir toplantıda Güngör: Genel olarak kendi öz geçmişinden bahsetti. Daha önce de yapılan toplantıda projelerini açıklamıştı! Soru cevap bölümü uzun sürmedi. Birkaç cevapla son buldu. Türkiye genelinde genel seçim siyaseti yapılırken ilimizde İki ittifakın adayları hep yerel siyaset konuşmakta, projelerden bahsederek halkın atacağı oyu kendi lehine çevirmeye çalışmaktalar. Buda Avrupa vari bir seçim süreci. Hayrettin Güngör’ün basın toplantısına katıldığım için bu toplantıdan bahsetmek istiyorum: Güngör yıllarını yüksek devlet kademelerinde geçirmiş bir bürokrat. 24 Kasımda Sn. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Hayrettin Güngör’ü Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi başkan adayı olarak tanıttı. Daha sonra hep birlikte tanıdık. Bürokrat la siyaseti aynı kaba koymak oldukça zordu. Çünkü Bürokratlık daha çok masa başında yapılan bir görev. Ama siyaset öyle değil. Alan hâkimiyetine sahip olmak, konuştuğunu dinletmek ve etkilemek ayrı bir meziyet. O meziyetin herkeste bulunduğu söylenemez. Allah vergisi. Güngör, son toplantıda eski görevden bahsetse de, daha çok seminere benziyordu! Güngör’ün bilhassa mikrofon hâkimiyeti ile birlikte siyaset dilini öğrenmiş bir aday olarak karşımızdaydı.
Diğer taraftan:
Yıllardır toplumumuzun farklı kesimlerinde ülkemizin demokratik hayatı yeterince tekâmül etmediği, özgürlükler ve insan hakları konusunda istenilen seviyenin yakalanamadığı konusunda şikâyetler konuşulur. Evet, ülkemizin bu konularda ciddi sıkıntıları olabilir. Ancak bu durumun sonuçlarını sadece siyasi iktidarlara fatura ederek sonuç beklemek, yada çözüm üretmek mümkün değildir. Çünkü demokratik oluşumu kültürel ve sosyolojik dinamiklerle birlikte düşünmek zorundayız.
Bir kere, geleneksel sağ yada sol tanımı gözüyle Türkiye tanımı cemaatçi toplumdan güç almaktadır. Daha açık anlatmak gerekirse sağ tanımı içerisinde yer alan farklı grupların, anlayışları sol içinde yer alan farlı ideolojik tonlardaki hizipçilerin, grupların tepkileri ve refleksleri aynı zamanda genel olarak cemaatçi bir sosyolojinin ürünüdür.
Şimdi ilimizde hem sağ hem de sol partilerin genel olarak cemaatçi anlayıştan güç aldıkları için farklı yorumlar yapsalar da aslında farklı bir siyaset güttükleri de söylenemez.
Genel başkanlar yüksek tonda siyaset yapmaktalar. Taban toplumunda farklı bir görüş ve ideolojinin olmadığı bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kahramanmaraş’ta Cumhur ittifakının Ak Parti adayı Güngör ile millet ittifakının CHP adayı Öztunç arasında farklı bir proje ve siyaset gözlemlenmiyor.
Geçmişte ve bugün yaşanan tecrübeler bize gösterdi ki, dünün iktidar mahallesinin sakinleriyle bu günün iktidar mahalle sakinleri arasında fazla bir farkın olmadığı görüldü. Son yerel seçimlerde anlaşılacağı üzere sağcılarla solcular arasında önemli bir bölümü arasında fark bulunmamaktadır.
Şunu kabul etmek gerekiyor, laik ve dindar mahallelerinde sadece kendileri için özgürlük talebinde bulunduğu bir toplumda, çağdaş anlamda bir demokrasiyi elde etmek mümkün değil, ancak tüm toplumları kabul ederek gerçek bir demokrasi elde edebiliriz.
Günümüzde ve doğru olanı, milliyetçi de solcu anlayışında giderek ayni minvalde yer aldıkları görülmekte. İşte bu iki ittifak siyasi partileri birbirlerini yaklaştırmaktadır.
Sonuç olarak, demokrasinin, bir din sorunu değil, bir gelişmişlik sorunu olarak, bütün Dünya dinleri ve ülkeleri tarafından paylaşılacak bir rejim olduğunu biliyoruz. Yakın komşularımız, Mısır başta olmak üzere en sonda Venezüella’da ve Yeni Zelanda’da yaşananları hep birlikte tanık oluyoruz.