Çağımızda kalkınmanın yolu bilim ve teknolojiye dayalı ekonomi modellerinden geçiyor. Bu modelleri hayata geçirmek ise bilginin üretimi, koruması, katma değeri yüksek ileri teknolojik ürünlere dönüşmesi ve bu ürünlerin dünya ile buluşturulması, süreçlerinin işler hale getirilmesi ile mümkündür.
Araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin, patentlerin üniversiteden sanayiye teknoloji transferlerinin makroekonomik etkileri özellikle, gelişmiş ekonomilerde öne çıkmaktadır. Çağımızda araştırma-geliştirme (AR-GE) faaliyetlerine yapılan yatırımlar, bir gelişmişlik göstergesi olduğu gibi sürdürülebilir kalkınmanın da ön koşuludur.
Hal böyleyken, üniversitelerde de bilimi yalnızca bilimsel ilgi adına yapan, içine kapanık, klasik zihniyetin yerini, toplum için üreten ve bilgiyi somut çıktılarıyla değerlendiren yapılar olmalıdır.
Nitekim üniversiteler girişimcilik endeksleriyle, araştırma üniversite kriterleri ile değerlendirilmeye tabii tutulmaya başlamış, öğretim elemanları patent ve ürün odaklı araştırmalara yönelmiş bulunmaktalar.
Ancak bunların yeterli olmadığı yaşamakta olduğumuz korona virüs te farkına vardık.
Halbuki; üniversitelerimiz yalnız diploma veren birer kurum olmaktan çıkıp yeni buluşlarla kendisinden söz ettiren ülke ekonomisine katkıda bulunan kurumlar olmalıydı?
Üniversitelerimizin birçoğunda, ülkemizin kıt imkanlarına rağmen Teknokent ve gelişmiş laboratuvarlar kuruldu. Üniversitelere ayrılan kaynak her yıl artırılıyor. Ama bazı üniversitelerimiz diplomalı işsiz yarattı.
Yükseköğretim kurumlarımıza yıllarca ayrılan kaynağın artmasına rağmen, üniversitelere bu yatırımların ne olduğu sorulmadı.
Gördüğümüz kadarıyla yükseköğretim kurumlarımızın diploma vermekten çıkıp bilim, ilim ve nekrolojik buluşlarıyla isimlerinden söz ettirmeleri gerekiyordu?
+++
Dünyanın başında “küresel musibet” ister umduğumuz gibi kısa sürsün, isterse korktuğumuz gibi uzun sürsün. Er veya geç bu ortadan kalkacaktır. Bu süreçte, mecburiyetten okullara online eğitim verilebildiğini, birçok işin evden yapılabildiğini gördük. Bunun yanında, işlerin işleyiş biçiminin değişeceğini bu hastalıktan sonra dünya yeniden dizayn edileceği konuşuluyor!
+++
Bunun yanında: son yılarda savunma sanayisinde gelişmeler oldu ve kendi silahımızın büyük bir kısmını yapar hale geldik. Bunun en bariz örneği; İdlib'te hava sahasının uçaklara kapalı olması nedeniyle, Türk birliklerinin Suriye topraklarında, yalnız karadan müdahale hakkı vardı. Sıkıntılı bir sürece girilmişti ama öyle olmadı.
Kendi silahını kendin yap kampanyalarının sonucu olarak kendi silah ve araç gereçleriyle rejimine karşı yapılan kısa yoğunlukta gerçekleşen savaşı, bizim lehimize döndüğünü gördük. Buda İHA ve SİHA sayesinde oldu.
İşte bu modern silahları, bizim müteşebbis insanlarımız üretti. Biz büyük bir devletiz, genç nüfusa ve Mucizeler yaratma yeteneğine sahibiz.