Akdeniz Bölgesinin en doğusundaki ildir Kahramanmaraş. Kuzeyde Sivas, kuzeydoğuda Malatya, doğuda Adıyaman, güneyde Gaziantep ve Osmaniye, batıda Adana, kuzeybatıda Kayseri illeri ile komşudur. Kent merkezi 37 derece 35 dakika enlem ve 36 derece 56 dakika boylamdadır. İlin merkezde Onikişubat ve Dulkadiroğlu ile birlikte Afşin, Andırın, Çağlayancerit, Ekinözü, Elbistan, Göksun, Nurhak, Pazarcık ve Türkoğlu olmak üzere on bir ilçesi bulunmaktadır. 2014’e girerken elli iki beldesi ve dört yüz yetmiş altı köyü vardı. Bu beldeler ve köyler 2014 yerel seçimlerinden sonra Kahramanmaraş Büyükşehir yapıldığı için mahalleye dönüşmüştür. Bu tarih öncesinde Merkez ilçe 3 916 km2, il yüzölçümü ise 14 346 km2 idi. Ancak 2012 yılında kabul edilen ve 2014 seçimlerinde uygulamaya konulan yasayla Büyük Şehir yapılan Kahramanmaraş’ta Merkez İlçe Dulkadiroğlu ve Onikişubat olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Dulkadiroğlu ilçesine Pazarcık ilçesinden alınan dokuz köy katılmıştır. İL GENELİNE BİR BAKIŞ Geçmişine bakıldığında Maraş bir kaleler beldesidir diyebiliriz. Gerek Mezopotamya Kültepe arasına denk gelen yolda gerekse özellikle Çukurova Andırın Göksun yolunda olmak üzere ellinin üzerinde irili ufaklı kaleleri olan bir ildir Maraş. Kuşkusuz en büyük kale kent merkezindeki Maraş kalesidir. Evliya Çelebi’nin belirttiğine göre o zaman yüz evden oluşan bir mahalle varmış içinde. Bu kale aslında bir Hitit Höyüğü üzerine kurulu olduğu halde yıllarca önemi göz ardı edilerek hoyratça kullanılmış olup bugünlerde ise incelenmesi ve korunması gereken bir hazine olduğu görüşü ağır basmaya başlamıştır. Yine de arkeolojik bir inceleme bir türlü yapılmamaktadır. Andırın ilçesinde çok sayıda kale bulunmaktadır. 2009 yılında 27 adet kale saptanmıştır. Bu sayı daha da artabilir. Son derece engebeli sarp yamaçlara kurulmuş Andırın kaleleri birbirini görerek iletişim olanağı sağlayacak biçimde konuşlanmış bulunuyor. Bu kaleler ortaçağda kervanları ve kervansarayları korumada önemli bir yere sahipti. Haştırın, Geben, Azgıt, ve Afşin Hurman kalelerinin çarpıcı ve çok etkileyici bir görünümleri bulunmaktadır. Bunların yanında Pazarcık Köroğlu kalesi, Türkoğlu Orçin (Doluca) kalesi, Elbistan Kız kalesi kalelerimizin ünlülerindendir. Maraş kaleler ülkesi olduğu gibi aynı zamanda höyükler ülkesidir. 250 dolayında höyük bulunmaktadır. İşin doğrusu Maraş’taki kalelerin ve höyüklerin tam bir sayımı yapılamamıştır. Bu höyükler ya ilk günlerinden beri keşfedilmeyi beklemektedir ya da soyguncuların insafına bırakılmış gibidir. Domuztepe Höyüğü gibi incelemeye alınanlar biri ikiyi geçmez. Maraş’ta çok önemli mağaralar gün ışığına çıkartılmaktadır. 2008 yılında Döngel, Savruk, Gümüşkaya, Tekir Ardıçsuyu ve Ayranpınarı Subatan mağaralarında çalışmalar başlatılmıştır. Bunlardan Döngel Direkli mağarasında bulunan pişmiş topraktan yapılmış bir küçük Ana Tanrıça heykelinin günümüzden on sekiz bin yıl önce yapıldığı saptanmıştır. Bu da bize Maraş’taki höyüklerin, mağaraların incelenmesi ile insanlık tarihine parlak ışıklar sunulacağını göstermektedir. Maraş gerçekten birçok konularda el değmemiş hazinelerle doludur. ANILARDA KALAN MARAŞ ÜNLÜLERİ ASLAN BEY Kurtuluş Savaşının bölgemizin en ünlü kahramanının yararlıklarını başkaca yazılarımızda anlatmaya çalıştık. Bu yazıda onu bir çocuk gözüyle nasıl tanıdığımı anlatmaya çalışacağım. Aslanbey’in iki oğlu da arkadaşımdı. İlkokulu da birlikte okuduk. Aynı mahallede oturduk yıllarca. İki metreyi aşkın boyu, en azından yüz yirmi kiloluk cüssesiyle bir dev adamdı. Onu sokakta, evde hiç yüksek sesle konuşurken görmedim. Çok güçlü idi. İki atı vardı, bir kez atlar birbirine girmişti. O atların arasına girdi ve birini göğsünde yakalayarak geriye doğru itti. Atın umarsız kalarak Aslan Beye boyun eğdiğini gördüm. Yardımsever biri idi. Köyünden birçok kızın çeyizini onun dizdiğini anımsıyorum. Eşi Nazmiye teyze de dünya iyisi bir hanımdı. Evi sürekli konuklarla dolardı. Kurtuluş Savaşımızın bu büyük gazisinin dış görünüşüne, yaptığı onca kahramanlıklara karşın o derecede sevecen ve saygılı oluşunu bir başka kişide görmenin olanaksız olduğunu sanıyorum. ONBAŞI OSMAN Onbaşı Osman Kurtuluş Savaşında kaleye bayrağımızı diken yiğit bir kahramandır. Yoksul bir adam olarak tanıdım onu ben küçükken. Dahası çocuklar küçük taşlar atarak onu kızdırırlarken görmüştüm ilkin. İlkokul beşinci sınıfta idim. Kendisini taşlayan çocuklara bağırdıkça çocuklar daha bir saldırıya geçiyorlardı. O, ben Kurtuluş Savaşı kahramanıyım, ben kaleye bayrağı dikenim, diyordu ama çocuklar onu hiç dinlemiyorlardı.  Eskiden az bir açığınız varsa sizinle hemen dalga geçmeye başlarlardı. Ben onun yalan söylediğini düşünmüştüm. Ama büyüklerime sorduğumda Osman Onbaşının söylediğinin gerçek olduğunu öğrendim. Ona karşı bir kötü eylemim olmamıştı ama yaşıtım olan çocukları engelleyebileceğimi düşünerek sonradan çok üzüldüğümü belirtmek isterim. Maraşlı Kurtuluş Savaşında ölmüş, yaralanmış, sakat kalmış ama düşmanı kovmasını bilmişti. Buna karşın benim bildiğim savaş kahramanlarının nerdeyse tamamı huzurlu bir yaşam sürememiş, günleri hep yoksulluk içinde geçmiştir. Osman Onbaşı da onlardan biridir.