Eski Türkler'de resim sanatının doğuşu, bozkır kültürününbaşlangıcına kadar geri gider. Proto-Türk devri ve Hun devrinde, Türkler içinkendine özgülük yanı da olan resimden, daha doğrusu tasvir sanatından söz edebiliriz.

En erken devirlerden itibaren görülen kaya resimleri(petroglif), kaya ve mağara yüzeyleri üzerine yapılmışlardır. Bunlardanbazıları boya ile yapılmış, bazıları da kazıma ve çizme yoluylagerçekleştirilmiştir.

Kaya resimleri, Orta ve İç Asya'da miladdan önceki binyıllardan, M.S.14. ve15.yüz- yıllara kadar çok çeşitli konuları kapsar.Özellikle, erken tarihli örneklerde, av kültürü ve sembolizmini yansıtanresimler egemendir. Bu resimlerin bazılarında sembolik anlamları ihtiva eden "hayvan mücadele sahneleri"ninproto-tiplerini ve sonraki bazı örneklerini meydana getiren birbirleriylemücadele eden hayvan figürlerine rastlıyoruz. Zıt kavramların mücadelesini(iyi, kötü, aydınlık, karanlık vb.) sembolize eden bu mücadele sahneleri,insan-hayvan mücadele sahneleriyle beraber, tarih öncesi devirlerdeki"hayvan-ata" inancı ve "hayvan biçimine girme" teması ileilgilidir.

Kaya resimlerinde ayrıca, süvari tasvirleri, savaşaninsan figürleri, arabalı çadır tasvirleri, bazen kuyruğu düğümlü,"moncuk" denilen püskül süslemeli at tasvirleri, kurt, dağ keçisi,geyik vb. çeşitli sembolik ve mitolojik anlamlara sahip hayvanlarla ilgilikompozisyonlar, dinî inançlar ve günlük hayata ait sahneler vb. çeşitliunsurlar yer almaktadır.

Kaya resimlerinin en erken örnekleri, Orta Asya'daMezolitik veya erken Neolitik devirlere ait olarak bulunmuştur. Bu kayaresimleri arasında, özellikle Güney Özbekisan'daki, Za- raut Kamar mağarasındave Doğu Pamirler'daki Sakta (Shakhta) mağarasında yer alan resimler önemlidir.

Göktürk kaya resimleri ise, pek fazla bir değişikliğeuğramaksızın sürmekteydi. Orhon ve Tula bölgesindeki pek çok örnek bunudoğrular. Ancak, Göktürk devri kaya resimleri Trans-Baykal, Güney Sibirya veYakutistan'a kadar olan çok çeşitli bölgelere yayılmıştır. Bu re- simlerde dahaçok, av ve süvari resimleri mevcuttur.

Eski Türk resminin asıl temsilcileri, sanata çok ilgiliolan, Uygur Türkleridir. Klasik Uygur resim üslûbu IX. yy.'da başlar ve XIII.yy.'a kadar varlığını devam ettirir. Daha sonra gelen ve XV. yy.'a kadar devameden dönemde, yabancı tesirler artar ve klasik üslûp kaybolur.

Uygur resim sanatının genel ifadesi, İç Asya Türksanatının etkisiyle ortaya çıkmıştır. Her ne kadar Büyük İskender ile birliktegelen Helenistik üslûbun, ışık-gölge ile hacimleri meydana çıkarma tekniği birmüddet söz konusu olmuşsa da, bu kesinti devresinden sonra yine Orta Asya'nınİç Asya'dan devraldığı üslûp devam etmiştir. Bu üslûp, özellikle kayaresimlerine dayanan çizgi tarzının hakim olduğu ifadeyi tercih ediyordu.

Bazen yaldızın da kullanıldığı resimlerde, klasik Uygurdevrinde kırmızı renk, gök rengi ve yeşil kullanılıyordu. Renkler çoğu kezparlak ve canlıydı.

Uygur resim sanatında kompozisyonlar, kaya tapınaklarınınduvar yüzeylerine olduğu gibi, ipek kumaşlar üzerine, ahşap materyal ve kâğıtüzerine de yaygın olarak yapılıyordu. Duvar resimlerinde doğal boyalarkullanılıyordu. Resimler bazen doğrudan doğruya, düzleştirilmiş duvar üzerine,bazen de yaş sıva üzerine uygulanıyordu. Boyalar bazen, tempera tekniği kullanılarakelde ediliyordu.

Anlaşılacağı üzere, resimlerde çok çeşitli konular yeralmaktadır. Bunların başında dinî sahneler gelir. Dinî sahnelerin büyük birçoğunluğu da Budha'yı, Budha'nın öğretisini, yaşantısını ve diğer Budistilâhları tasvir eder. Bu arada, Türklerce kabul edilen Maniheizm ve diğerdinlere ait konuları içeren resimlere de rastlanır. Aynı zamanda, sembolikçiçek tasvirleri ve hayvan tasvirleri de önemli bir yer tutar. Bu konularındışında, günlük yaşantı ile ilgili sahneler, çeşitli destan ve efsaneler, dinadamları, süvariler, prens ve prensesler de resimlerde yer alır. Bu resimlerinbir bölümünde portre anlayışının yer alması, Türk Sanat Tarihi bakımındanoldukça önemlidir.

İnsan yüzüne kişisel bir özellik vermek, yani portresanatı ilk defa 750 yılından sonra Türk duvar resimlerinde başlamıştır. Ozamana kadar insan vücudunun diğer kısımları gibi, yüz de şemalara göreçiziliyor ve resmin altına kişinin adı yazılarak ayırdediliyordu. Fresklerde,resimlerini yaptırmak isteyen kimseler tasvir ediliyor, böylece çeşitli insangrupları, Hind ve Çin rahipleri, Toharlar, İranlılar görülüyordu. Uygurlar,kendilerinden farklı insanlar üzerinde dikkatlerini toplayarak, bunları tiplereayırdılar ve kendilerini de daha belirli olarak görmeye başladılar. Bu durumonlara, portre sanatı yaratmak ve geliştirmek imkânını kazandırdı. Portrebenzerliği, aynı kıyafet ve duruştaki yan yana sıralanmış rahip resimlerindeaçıkça bellidir. Bunların yüzleri çeşitli insanları gösteriyor. Diğerresimlerde de kendini belli eden bu portre sanatı, kişisel düşünce ve şuurbakımından, çok önemli bir ilerlemeyi gösteriyor. Portre sanatının doğmasında,eski geleneklerin de rolü olmuştur.

Uygurlar zamanından kalan minyatürler, Maniheistkitaplarındaki sayfalardır. Bunlar kısmen dinî, kısmen dünyevî sahnelericanlandırırlar. Bunlardan başka büyük resimler, sayfalar ve sancaklar kalmıştırki, bunlar Mani mabetlerinde saklanır ve ayinlerde kullanılırdı. Bu Uygurminyatürleri, daha sonra İslâm minyatürlerinin kaynağı olmuştur.

Uygurlar, VII. yy.'da Budizm'i ve Bögü Kağan 762'de Manidinini kabul etmişti. Uygurlar'ın sanatı daha çok Budizm olmakla beraber, buiki dinin çerçevesinde gelişmiştir. Manihaî minyatürler Turfan ve Kansu'da,Orta İran (Pehlevî) veya Türk dilinde ya da iki dil karışık olarak yazılan dinîkitaplardadır. Bunların üslûp özellikleri, uzun zaman devam etmiştir. VIII.-IX.yy. lacivert zeminli minyatürlerde çizgi ve ışık gölge, aynı zamandakullanılmıştır. Bu Manihaî yazmalar, Hoça'da hüküm süren Uygur kağanlarına ithafediliyordu. Bögü Kağan'ın himayesiyle Mani dini yaşayabilmiş, Hoço, Kansu veÇin'de mabetler yaptırılmış, bu sayede Uygurlar'dan Manihaî minyatür veresimler kalmıştır.

Uygur sanat merkezleri, 768'de manastırların yapıldığı,kağanın sarayı bulunan kışlık merkez ve kutsal şehir Hoço, bunun kuzeyyakınında Bezeklik, doğu yakınında Tuyak, Bezeklik'in doğusunda Sengim,Hoça'nın kuzeyinde Turfan, Murtuk, Sassık Bulak, Yar Hoto, Sorçuk, Ming Öy, KumTura ve diğer şehirlerdir.