Unutma ki, ağzında bal olan arının, kuyruğunda da iğnesi vardır. John Lyly   Padişahın biri, tebdili kıyafet gezmeye karar vermiş. Yanına baş vezirini alıp yola çıkmış. Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüşler. Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş. Padişah ihtiyari selamlamış: "Selamünaleyküm ey piri fani..." "Aleykümselâm ey serdarı cihan" Padişah sormuş. "Altılarda ne yaptın?" "Altıya altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor..." Padişah gene sormuş. "Geceleri kalkmadın mı?" "Kalktık... Lakin ellere yaradı..." Padişah gülmüş. "Bir kaz göndersem yolar mısın?" "Emriniz olur." "Padişahla baş vezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar. Padişah baş vezire dönmüş. "Ne konuştuğumuzu anladın mı?" "Hayır padişahım." Padişah sinirlenmiş. "Bu akşama kadar ne konuştuğumuzu anlamazsan kelleni alırım." Korkuya kapılan baş vezir, padişahı saraya bıraktıktan sonra telaşla dere kenarına dönmüş. Bakmış adam hâlâ orada çalışıyor... "Ne konuştunuz siz padişahla, hiçbir şey anlamadım." Adam, baş veziri söyle bir süzmüş: "Kusura bakma ama senin bu sorunu cevaplamam için yüz altın alırım." Baş vezir, yüz altın vermiş. "Sen padişahı, serdarı cihan, diye selamladın. Nereden anladın padişah olduğunu." "Ben dericiyim. Onun sırtındaki kürkü padişahtan başkası giyemezdi." Vezir kafasını kaşımış. "Peki, altılara altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor ne demek?" Adam, bu soruya cevap vermek için de bir yüz altın daha almış. "Padişah, 'altı aylık yaz döneminde çalışmadın mı ki, kış günü çalışıyorsun?' diye sordu. Ben de, yalnızca altı ay değil, altı ay da çalışmazsak, yemek bulamıyoruz," dedim. Vezir bir soru daha sormuş... "Geceleri kalkmadın mı ne demek?" Adam yüz altın daha almış. "Çocukların yok mu? diye sordu. Var, ama hepsi kız. Evlendiler, başkasına yaradılar, dedim" Vezir gene kafasını sallamış. "Bir de kaz gönderirsem dedi, o ne demek?" Adam gülmüş: "Onu da sen bul artık..."