Şehit ifadesi Kuran’da geçen önemli kavramlardan birisidir. Şehitlik inancı Müslümanlarda, tarih boyunca Türk-İslam ordularını harekete geçiren, cihat etme fikrini besleyen bir dinamik, bir manevi güç olmuştur. Arapça’dan dilimize girmiştir. Anlamı
“görmek” demektir. Neyi, kimi görmek? Tabi ki de Allah’ı görmek, ona gitmek, onun uğruna kendini feda etmek. Türkçemizde kullanılan
“şahit olmak, şahadet kelimesi, şüheda” gibi kelimelerde aynı kelimeden gelmektedir. Yani şehit demek, şahadet uğruna, tevhit inancı uğrunda savaşarak ölen kimse demektir. İstiklal Marşımızda geçen
, “Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli-
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli” mısrasında geçtiği gibi Dinin yaşayabilmesi vatanın olmasına, vatan üzerinde milletin olabilmesine ve milletin kolektif müşterek teşkilatı olan devletin yaşatılabilmesine bağlıdır. Bu nedenle “önce vatan” denmiştir. Vatanı yaşatmak, dini yaşatmak olarak kabul edilmiştir. Bunun için de cihat etme fikri öne çıkmıştır. Sultan Alparslan’dan, Fatih Sultan Mehmet Han’a kadar cihadın amacı: “imtisali cahidufillah olup niyetim. Ehli küffarı serteser kahreylemektir niyetim…” şeklinde özetlenmiştir. Kuran’da
“şehit” kavramından övgü ile bahsedilir. Cihat-savaş kavramıyla birlikte anılır. Allah ve O’nun dini uğrunda cihat edenler, canlarını çekinmeden verenler cennetle müjdelenirler. Kuran ve hadislerde geçen bazı şehit yaklaşımlarına örnek olarak şunları görüyoruz. Allah (cc) yolunda öldürülen şehittir.
Şehit; nefsini Allah’a satıp, Allah (cc) yolunda savaşandır.
Şehit; Allah’a verdiği sözde durandır
Zulüme engel olurken öldürülen Şehitlerin “efendisi” olur.
Şehit; zulmen öldürülen kişidir.
Şehit; Cenab-ı Hakk’ın meleklerine karşı övündüğü kişidir
Şehitlik en şerefli ölümdür
Şehitlik; neticesi cennet olan “büyük kurtuluştur.”
İlim öğrenirken vefat eden şehittir.
Gurbette iken öldürülen veya ölen şehittir.
Bazı hastalık veya musibetlerle vefat eden şehittir.
Emin, dürüst, Müslüman tacir şehitlerledir.
Terör nedeniyle her gün beş on şehit gelmektedir. Bu normal değildir. Savaşta esas olan şehit olmak değil gazi olmaktır. Ölmek değil, öldürmektir.
Şehitleri Allaha sunulmuş kurbanlar olarak görerek bu kadar çok şehit verilmesini normal görmek, tepkisiz kalmak doğru değildir. Son altı ayda gelen şehit sayısı hepimizin canını sıkmaktadır. Bu durumu; “Neden bu kadar şehit veriyoruz” diye sorgulamamız gerektirmektedir. Mücadelede planlama hatası mı, içerdeki hainler mi, kuvvetlerimizin eksik eğitimleri mi, yoksa bedava cennete gitme gibi cihat ve şehitlik inancımızda oluşmuş yanlış algılar mı?
Asker ve polislerimize cihat-ve şehitlik inancının doğru işlenmesi onların direncini artıracaktır. Mücadele, savaş azimlerini alevlendirecektir. Ölümüne savaşarak, savaşı kazanmaları neticesini doğuracaktır. Tıpkı Mustafa Kemal’in,25 Nisan 1915 günü,Conkbayırında 57’nci Piyade Alayına vermiş olduğu;
“Ben size taaruzu değil ölmeyi emrediyorum…(ölümüne savaşmayı)” dediği gibi. Ölümden korkanlar savaşamaz. Ölümü öldürmenin yolu ise cihat ve şehitlik inancıdır.
Bu kadar şehit vermemizin açık gizli sebeplerini, her yönü ile araştırmak, sorgulamak, çözüm bulmak zorundayız. Yoksa dünyaya rezil oluruz. Oturup ağlamakla bir yere varamayız.