"Kafir bile olsan, hiç kimsenin kalbini kırma. Çünkü kalbi kırmak Allah´ü Teala´yı kırmaktır. Gönlü kırık zavallı garip birini görsen, yarasına merhem koy, yoldaşı ve yardımcısı ol."(H.A. Yesevi)   İnsanız ya ciğ süt emdiğimiz için, kırmaya, üzmeye, dökmeye meyilliyiz.  Yapılan iyilikleri unutur, kötülükleri hiç unutmayız. Bundan olsa gerek, ülkkeler, dinler, mezhepler özetle insanlık kırgın. Paylaşmayı, sevmeyi, hatta ağlamayı bile beceremiyoruz. Ahmet Yesevi büyüğümüz bir insanın kalbini kırmaz, Allah’u(cc) kırmaktır derken ne güzel tespit yapmış. Kalp Allah’ın evidir. Ne diyor Rabbimiz, yere göklere sığmam, müminin kalbine tecelli ederim buyuruyor. O halde kardeşlik varken, neyi paylaşamıyoruz. Açlık, Yokluk, Savaş…   KAYNAKLARI DOĞRU KULLANSAK Şu silahlara ayırdığımız parayı, mazlumlar, garipler, fakirler için ayırsak, dünyaya barış gelirdi ama işte beceremiyoruz. Çünkü biz sevmeyi bilmiyoruz… Bırakın onu, çöplere attığımız ekmek ve yiyeceklerin kıymetini bilsek, yine de dünyada açta ve açıkta kimse kalmayacaktı. Demek ki insanın enesini tasfiye etmek gerekiyor. Nefsin islahından söz ediyorum. İyi de nasıl başaracağız bu işi? Soru çok büyük ancak size basit bir cevap vereyim, Tapduk Emrenin dilindin. Mübarek diyor ki, kendini düzelt ki, toplum düzelsin. Öyle ya, insanın düzelmediği bir toplum düzelmez. Düzetmek için, iğneyi kendini batırmak gerek. Kendi hata ve kusurlarını görmek. Sonra yaratana sığınıp, Yarabbi beni bir saniye de olsa nefsimle baş başa bırakma diye ağlamak, yalvarmak gerek. Sahi bu günlerde Allah sevgisi veya korkusu ile gözlerinizden yaş geldi mi? Hemen yanıbaşınızdaki garibana bir tas çorba götürdün mü? Bunları yapamadıysan çaresizliğin karşısında nedamet duyudun mu? Cevabınız evet ise ver de elini öpeyim be mübarek… Neredeydin sen?   HAYIR MI CEVABIN Hayır mı  cevabın yoksa , o halde kalbini bir yokla. Vicdanınla, cüzdanın arasında mı sıkıştın yoksa. Yoksa,  yokluklar ülkesinde mi ikamet ediyorsun? Denize mi attılar, Yunus gibi! Yoksa Yusuf gibi bir Züleyha mı düştü peşine! Daha da kötüsü, benim gibi dünya kaçarken, koşup yakalamak mı istiyorsun … Hadi yorulma, bak babam da dedem de onun dedesi de koşturdu ama yakalayamadı. Oysa hemen  içinde güller ve bülbüller, sevdalılar sana el uzatmış, bekliyor… Sen gel vicdanının sesini dinle. Gönlü kırık zavallı garip birini görsen, yarasına merhem koy, yoldaşı ve yardımcısı ol. Şu son yaşanan acılara ne dersiniz ya! Şeytanlışmış, ayrılıkçılara bakın bir. Ahmet Taşgetiren ; “Şeytan ve şeytani güçler hala oynuyor birileriyle. Acıları ayrıştırmaya, sevinçleri ayrıştırmaya çalışıyorlar. İstiyorlar ki terör mikrobu geniş kitleleri etkilesin ve kitleler arası duygusal kopuşlar yaşansın..” Oysa biz bin yıldır kardeşiz ve inadına kardeş kalacağız. Seveceğiz birbirimizi, daha fazla saygı duyacağız, el verip, el alacağız insanlık adına Allah için… Ne diyelim, iyisiyli, kötüsüyle insanız biz işte. Kalın sağlıcakla.