İlk önce 'Gravür'e bir açıklama getirmek gerekmektedir:Gravür tekniği, sert plakaları (metal, ahşap, plastik) kazıyarak veya oyarakoluşturulan kalıplardan alınan baskı tekniğidir. Teknik olarak böyledir elbetgravür, ama bu tabii ki yeterli değil. Çünkü önemli olan salt teknik değilgravürü ayakta tutan ve onu giderek de sanatın çoğaltılabilirliliği veyaygınlaştırılabilirliliği içine yerleştirerek; bir anlamda gerçek sanatyapıtlarının dolaşım kolaylığını doğuran yönü... Bu kolay ve gerekli olanaçılımının ötesinde 'gravür' yaratıcı bir dinamizm sonrasında gelen biruygulama aracıdır sadece. Nasıl fırça klasik yaratma tekniğinin aracıysaboyayla birlikte tuval yüzeyine veya kağıda uygulanıyorsa, gravür de uygulanan tekniklerlesonuçta ortaya sanat eserinin basımını gerçekleştiren bir teknik ayrıntı olarakkalmaktadır, görülmektedir. Elbette teknik özgünlük ve mükemmellik gravürünömrü ve kalıcılığı noktasında önemli ayraçları da içinde barındırmaktadır. Onunda bilinmesi gerekmektedir. Ama aslolan 'yaratma' edimidir. Yaratma edimini deancak gerçek anlamda yaratıcı sanatçı gerçekleştirecektir. Özgün bir buluşu,bileşeni, kültürü ve coşkusu olmayan bir sanatçının ortaya koyduğu çalışma, herne kadar üstün bir teknik bağlamında da gerçekleşse, çok büyük bir önem ifadeetmeyecektir. Demek ki önemli olan yaratıcılık orjinalitesi bağlamında gelişenve sürdürülen bir teknik özgünlük ve çabadır. Her iki bileşen ortak bir noktadabirleştiğinde ortaya kalıcı ve evrensel nitelikli eserler çıkacaktır.
Gravürü nasıl anlamak lazım. Evet belki orta gelirgrubuna seslenen yönelimiyle gravür insanlara görsel anlatının ulaşmasınoktasında yeni açılımlar sundu. Bu elbet iyi de oldu, ama gravürün tanımı vegerçek boyutları elbet bununla sınırlı değil. Çünkü o da bütün özgün sanatlargibi yaratıcısının özgün, kuşatıcı dinamiklerini barındırıyor içinde. Birüslubu, bir biçim diyalektiğini, giderek coşkuyu, ruhu ve kültürü barındırıyor;insanlık durumunu ve dramını bir oluş serüveni halinde ve figürlü figürsüzkompozisyonlarının dinamizminde olguların ve kavramların açılımlarını, görselbir alan yaratarak ortaya seriyor. Bunun çoğaltılabilir olması, bunun dahauygun fiyatlarla beğenisi olan insanların evine girmesi sevinilecek bir olaydırancak ..
Doğu'da yaklaşık olarak 2000 yıldır bilinen gravür sanatıBatı'da ancak 1400 yıllık bir tarihe sahiptir. Biliyoruz ki Türkiye'de de busanatın temel işlemleri olan, oyma, kesme, kazıma yöntemleri ağaç ve taşşekillendirme, metal oyma ve süsleme teknikleri binlerce yıldan berikullanılmaktadır. Yine Türkiye'nin 15. yüzyıldan beri resim sanatının şu ya dabu şekilde içinde yeralması bu sanatla karşılaşmasını, hem de ciddi anlamla busanata başvurmasını doğurmuştur. Din adamları, seyyahlar ve sanatçıların Bizansdöneminden beri bu topraklarda resim yoluyla gravür yöntemlerine başvurarakgördüklerini tespit etme, belgeleme ve tanıtma çabaları içine girmişlerdir.Özellikle başta istanbul'un o güzelim pitoresk yapısından dolayı yabancıseyyahların ilgi odağı olmuş ve birçok farklı gravürün de yapılmasına bu durumzemin hazırlamıştır. İstanbul'un şehir manzaraları, şehrin topografikgörüntüsü, anıtlar, camiler, sokaklar, limanlar; birçok sanatçınıngravürlerinin konusunu teşkil etmiştir... Bu mekanlar gravürün o özgün baskıtekniği içinde ölümsüzlüğün ortak görsel alanına taşınmıştır durmaksızın veuzun yüzyıllar...
Osmanlı ülkesinin büyülü ve mistik görünümünü gravürüngizemli yüzeyine taşıyan birçok yabancı mevcuttu 17. yüzyılda özellikle.Cornelis Van Bruyn, Bartlett, Tomas Allom bunlardan sadece birkaçıdır...Yabancı sanatçılar dışında Batı tarzı resim ve gravür yapan sanatçılarkonusunda fazla bilgimiz yoktur maalesef... Ama İbrahim Müteferrika'nın Kitab-ıHindi Garbi adlı eserinin gravür tekniklerle hazırlanmış bir eser olduğunubiliyoruz ve bu eserin çok önemli bir kaynak oluşturduğunu da Türkgravürcülüğünün tarihinde kabul ediyoruz. Ve yine biliyoruz ki uzun yüzyıllargravür fotoğrafın o belgesel ve gerçeklikler boyutunu oluşturarak boşluğudoldurdu. Ve belgesel nitelikli bir açılımın ucunda yeraldı.. Ama 19. yüzyılınsonunda fotoğrafın icadı bir anlamda gravürün de biçim değiştirmek, anlamıüzerinde düşünmek gibi bir zorunluluğu doğurdu. Fotoğrafın gittikçeyaygınlaşması gravürün daha bir sanatsal kimliğin içine girmesine sebepolmuştur... Öyleki Abdülaziz, Abdülmecit, Abdülhamit zamanlarında gelip geçenkonuk sanatçıların sarayatölyelerinde gravür tekniğinde yaptıkları çalışmalarabelirgin bir resim merakı yanısıra gravürün minyatüre yakın bir teknik vebelgeleyicilik özelliğini de içinde barındırması yatıyordu...
Zamanla ilgisi azalan gravürün belki Cumhuriyet dönemindetekrar revaç bulması kurulan yenli kurumlarla ilgili bir boyut içindeoluşmuştur... Kurulan enstitüler, sanat mektepleri ve burada uygulanan gravürteknikleri bu sanatın öğrenilmesini bilinçli ve gerçek boyutlarıyla gravüryöntemlerinin atölyelerde öğrenilmesini ve yeni yol ve anlam bulmasınıböylelikle doğurmuştur. Bu da günümüze kadar artarak devam edecek olan birdinamizminin adeta başlangıcını teşkil etmiştir.