(Fransızların memleketi işgal edeceği haberini duyan Kör Tayyar, Yusuf Kenan Oğlu Tayyar Bağdatlı, şehri sokak sokak gezerek, düşmanın kurşununun Müslümana geçmeyeceğini söyleyip halkı cesaretlendirir, halkı savaşa çağırır.

Kör Tayyar’ın sesi, uzaktan gelmeye başlar. Sonra Tayyar sahneye girer. Kör Tayyar’ın üzerinde sadece uzun bir don vardır.)

Kör Tayyar– Ey Müslümanlar! Fransız gâvırı Maraş’ı işgal edecekmiş. Korkmayın, neyiniz var, neyiniz yok alıp sokağa çıkın. Gâvırdan korkmayın. Gâvırın kurşunu Müslümana geçmez. Aha ben çılbandım, vursunlar bahalım.

 (İnsanlar bu bağırtıyla sokağa çıkar. Kör Tayyar’ı çıplak gören halk çok şaşırır. Bir evin duluğunda -duvar dibi- iki bayan hayret ve üzüntüyle konuşuyor.)

Bayanlardan Biri– Anam herif delirik mi ne? Allah sahabına yardım etsin.

Diğer Bayan– Duymadıı dediğini? Fransız gelici deyi çılbanmış.

Sokaktan Biri– Tayyar, bu ne hal? Cıbıldak olmuşsun.

Kör Tayyar– Ede, vatan bizi böyle cıbıldak yaptı. Sokakları gezip Maraşlı edeleri, bacıları dövüşe çağırıyim.

İmanımız varsa Allah bizimle. Şimdi Ermeni mahallelerinini de böyle gezecem. Evel Allah imanımın gücüyle gâvırın kurşunu bana geçmiyecek. Şahit olun.

(Sokağa telaşla biri girer.)

Sokaktan Biri– Ede duydunuz mu? Şeyhadil’den bir zurba (kalabalık) Fransız eskeri şehre girmiş.

(Kör Tayyar gelene kulak kabartır.)

Kör Tayyar– Fransız gelmiş öyle mi? Aha işte bana iş düştü. Şimdi mahalle mahalle gezicim. Hem de gâvır eskerlerinin karşısında böyle dolaşıcım.

Onların kurşunu Kör Tayyar’a geçmez.

(Der ve oradan uzaklaşır. Perde kapanır.)

(Perde açılır. Kör Tayyar Uzunoluk’ta bağırıyor. Kör Tayyar’ın boynunda Kur’ân, çıplak sırtında kara bir martin tüfek ve fişeklik, elinde pala. Etrafında insanlar Tayyar’a bakıyor.)

Kör Tayyar– Küçükçavuşlu’da kiliseyi yaktım. Ondan sonra, aha bu martini bana verdiler.

Dün gece Boğazkesen’de (bir bölge adı) Fransız eskerleri geziyodu. Hemen Ağdere’ye atlayıp bir gayayı siper aldım. Üç eskeri de orada mıhladım.

(Bu ara bir gürültü duyulur. Ermeni askerler sahneye yaklaşır. Kör Tayyar’ın etrafında kimse kalmaz. Tayyar bağırır.)

Kör Tayyar– Ulan Ermeni kefereleri, Fransız’ı görünce ibiğiniz kalktı. (Derken birkaç el silah sesi duyulur.) Elinizdeki makineli tüfekler de toplarınız da Kör Tayyar’a işlemez.

(Tayyar hiddetle çıplak göğsüne vurur. Ermeni ve Fransız askerler Tayyar’ı kurşunlamaya devam eder. Tayyar ayakta; bağırmaya devam eder.)

Benim sahabım Allah. Kurşunlarınızdan beni Allah korur. Kurşununuz bana geçmez!

(Kör Tayyar bağırırken perde kapanır. Kör Tayyar, Maraş’ın kurtuluşundan sonra Antep’te, Kilis ve Antakya’da savaşa katılır.)

Not: Şahitleriyle noterde tasdiklenmiş, yaşanmış bir olay.(Yalçın Özalp’in “Milli Mücadele’nin İlk Zaferi” adlı kitabından alınmıştır. Sayfa: 292)

DELİ MEHMET

 (Kozludere’nin Edikli Obası’ndan Deli Mehmet, Şeyhâdil cephesinde siperlerde Türklerle düşman arasında çarpışmalar devam ederken, cephe komutanı Süleyman Zülkadiroğlu’ndan silah ister. Ateş hattında düşman gözetleyen Zülkadiroğlu Süleyman, Deli Mehmet’in silah isteme ısrarına sinirlenir.)

Zülkadiroğlu Süleyman– Memmet, git başımdan. Sana verecek silah yok. Şimdi pusudayız. Bak, Fransız Şeyhâdil’den beri mezarlarımızı tepeleyerek geliyor. Pusuya yat, seni vururlar.

(Deli Mehmet, Zülkadiroğlu Süleyman’ın başından gitmez. Silah istemeye devam eder. Bu arada Fransız askeri karşı sipere yerleşir.)

Deli Mehmet– Bağ hele, sen komutan değel misin? Ben çete olup gâvırla dövüşücüm. Bana silah bul. Yoksa elindeki silahı ver.

(Zülkadir Süleyman daha da sinirlenir. Deli Mehmet’e düşman siperini göstererek:)

Zülkadir Süleyman– Memmet! Aha sana silah. Git gâvurun elinden silahı al, savaş!

(Deli Mehmet,  bu söz üzerine düşman siperinin yanındaki çalılıklara sürünerek gizlenir. Adeta nefes bile almaz. Avını gözetler. Düşman askeri, mermisini bitirip silahının mekanizmasına yeni mermi tarağını takarken, pusudan saniyeler içinde fırlar ve arslan gibi avının üzerine abanır. Uzun bir boğuşmadan sonra, düşman askerinin belindeki kasaturayı çekip, askerin boğazını keser ve aynı çabuklukla askerin mermilerini alır, mavzerini kuşanır. Hemen Zülkadiroğlu Süleyman’ın yanına gelir.)

Deli Mehmet– Sülo, bana deli mi dersin? Gördün mü gâvırdan hıncımı nasıl aldım?  Aha silahlandım. Bak, mermim biterse gelirim ha.

Zülkadiroğlu Süleyman– Deli Mehmet’im, kimin deli, kimin veli olduğunu Allah bilir. Haydi koluna kuvvet.