Bilindiği gibi bir önceki Rektör döneminde KSÜ‘de soruşturma ve yargıya taşınma sayısı rekor seviyeye ulaşmıştı! Aynı Osmanlı dönemindeki fetret devri gibi bir süreç geçirdi KSÜ. Tabi ki bu en çok kurama ve her kesime zarar verdiği gibi kente de çok zarar verdi. Çok değerli akademisyenler ya istifa etti ya da başka üniversitelere gitti.
Üniversiteler olmadan asla büyük ve güçlü Türkiye sevdamızı gerçekleştiremeyiz. Bu yüzden Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana tüm iktidarların en büyük projelerinin başında üniversiteler geliyor. Örneğin; 2002’den bu yana 81 ilin tamamında üniversiteler kuruldu. Hatta birçok ilimizde birden fazla üniversiteler bulunmakta. Son olarak 13 üniversitenin iki ye bölünmesiyle bazı illere ikinci üniversite kuruldu… Bunun başında İstiklal Üniversitesi adı altında Kahramanmaraş’ta bulunmakta.
Peki, üniversiteler bu misyonlarını yeterince yerine getirebiliyorlar mı? Bu zaman içerisinde çok yara aldılar. İçlerine kapandılar. Ama en büyük umudumuz yine üniversitelerimizdir.
Çünkü bilim, teknoloji, araştırma, inavasyon ve en önde geleni de üretim. Üretim olmadan geleceği yakalamamız mümkün gözükmüyor.
KSÜ ve diğer yükseköğretim kurumlarının büyük bölümünde ciddi hedeflerinin olmaması ve eldeki Teknokent ile gelişmiş laboratuvarları yeteri kadar değerlendirildiği söylenemez…
Şimdi bir düşünelim… Her üniversite kendi bölgesindeki sanayi kuruluşlarının araştırma merkezi haline gelse ve şirketlerin AR-GE bütçeleri üniversitelere gitse, üniversiteler laboratuvarlarını şirketlere açsa, onlar için yeni buluşlar gerçekleştirse, başaralı şirket yöneticileri üniversitelerde dersler verse, buradan elde edilen gelirler üniversitelerin bütçesini oluştursa. Nasıl olur acaba?
İnsani değerleri yücelten, gelişime ivme kazandıran o katkının aynı zamanda anlaşılabilir ve pratiğe aktarabilir olması.
Değerli dostlar, bir öğretinin en büyük bileşenleri usul ve esas.
Dünyada yüzyıllardır devam eden tüm öğretilerin ritüeline bakın. Esası bilmeden ya da usule uymadan sürdürebilirlik mucizesine, düşüncenin pratik yaşama aktarılmasına ulaşmak mümkün olmuyor. Biz insanlara yüzyıllardır öğretilmeye çalışılan temel bilgelerin, esasın çerçevesinde ve usulün sistematiğinde olma nedeni budur.
+++
Yazının başında KSÜ fetret devri sona erdi demiştik. Bundan önce böyle bir süreç geçti. Ancak. Prof. Dr. Niyazi Can’ın rektör olarak atanmasıyla; kurumda birçok şey değişti. Bunun başında huzur ve barış geldi.
Rektör Can geçtiğimiz hafta Bugün Gazetesini ziyaret etti. Birçok konuyu gündeme getirdik. Hiç
bir şekilde gerçekleştirilmeyen; Vatandaş, STK, Bürokrasi ve siyasetçilerle bir türlü uyum sağlayamayan kendi dünyasıyla bile kavgalı olan yönetimler geldi ve geçti.
Geçtiğimiz yıl ülke genelinde dış kaynaktan gelen kriz yaşandı. Ülkemiz zor bir süreçten geçti. Büyük oranda atlatıldı. Şimdi kendimizi toparlama ve üretim aşamasına geldik. Alınan tasarruf tedbirlerinden üniversite de etkilendi. Rektör şu şekilde bunu izaha çalıştı: Gaziantep, Kayseri, Ankara ve İstanbul’da iş adamları üniversiteye katkı sağlamak ve fakülte binalarını yaptırmak için sıraya girdiklerini söyledi.
Kahramanmaraş’ta da bunu mutlaka gerçekleştirmeliyiz: Sivil toplum kuruluşları ve iş insanlarımızla üniversitenin ilimiz için ne kadar önemli olduğunu anlatmalıyız. Bu yılların eksiği olarak görmek gerekir dedi.
Kahramanmaraş diğer illerde olduğu gibi öğretime son derece önem verir. Daha önceleri üniversite yönetiminin iş dünyasından uzak durdular. Yatırımlar hep orta dereceli okular yaptırmakla yetindiler. Ancak: İşadamımız Abdülkadir Kurtul İlahiyat fakültesini yaptırarak ilkleri yaşattı. Ancak ikincisi gelmedi. Baş nedeni Rektör ve yönetimi kendi sırça köşkten çıkmadılar da ondan.
Sonuç olarak: Eğer bir kurum yeteri kadar görevini yapamıyor veya aksatıyorsa, bu hem o kuruma hem iline ve ülkeye zarar vermekte olduğunun bilinci içerisinde olmalı. Son olarak; Rektör Niyazi Can’ın atanmasıyla yılların kısır döngüsünün değişeceğine de inanıyoruz.