Doğal güzellik sanateserinin olmazsa olmaz koşulu değildir. Sanatın özünde sürekli devinim içindeolmak ve evrim geçirmek vardır. Sanatta değişmeyecek tek yasa değişimdir, buuygulanmadığı takdirde sanat dolayısıyla uygarlık uykuya dalar.

 

Doğadakigüzelliklerin aslına uygun taklit edilerek resmedilmesi yüzyıllarca geridekaldı. Sanat, güzelliği olduğu gibi tesbit etme görevini, ressamdanfotografçıya kaydırdı. Ressam görüntüleri kendi sanatsal yaklaşımıylabetimlemeye girdi. Zaman içinde benzer duygu fotograf sanatçısına da bulaştı, oda görüntüleri kurgulamaya, müdahale etmeye, bir anlamda soyutlamaya başladı.Sonuçta sanatçı farklı  düşünmeye,bildiklerini, duyduklarını, gördüklerini yeniden değerlendirmeye, güzellik veçirkinlik yasalarını, önyargılarını yeni formlarla, renklerle, renk tonlarıyla,dokularla,  yeni malzemelerle tekrartekrar kurgulamaya, yorumlamaya, betimlemeye girdi.

 

Gerçek sanatçı biravcıdır. Sözünü ettiğimiz av türü oltayı suya bırakıp saatlerce suya bakmak vetesadüfen yeme vuracak avı beklemek değildir. “Sanat bir Sürek Avıdır”. Bugününgerçek sanatçısı ve onun üretme çabasında olduğu gerçek sanat eseri,alışılmıştan farklı bakış açısı, farklı düşünce boyutu, bilinç, sorumlulukistiyor. Yapılmışların tekrarına duyulan tepki geçmişe nazaran dahaşiddetlendi.       Geleceğe ışık tutacak,geçmişi ve bugünü tartacak-değerlendirecek modern sanatçı sokaktaki insandandaha duyarlı, daha uyanık, daha heyecanlı, daha farklı ve ayrıcalıklı bir insantipidir. Bu farklılığı yaratacak olan sanatçının dış görünüşü, saçı, giysisi,dili değil iç dünyaya yaptığı yolculuklardır. Bu maceralı yolculuk boyuncasanatçı sürekli bilinenden daha yeniyi, daha farklıyı arayacak, izleyenlerineyeni yorumlar önerecek, yeni ve farklı kavramlar getirecek, yeni açılar, yeniyollar açacak, bir bilim adamından farksız olarak sürekli araştıracak, bulacak,bulduklarını tesbit edecek, sanatsevere teslim edecek, sonra tekrar yolakoyulacaktır. Durmadan yolculuk, durmadan av, sürekli av…

 

Sanatın olmazsaolmazlarından estetik zaman içinde objektivizmden subjektivizme kaydı.

 

Sanatçı gördükleriile hesaplaşma içine girdi, her birini daha yoğun hissetmeye, onlarlabütünleşmeye, ruhsal iletişim kurmaya başladı. Algıladıklarından hareketle de içine girdiği dürtü ile eserlerinesoyutlama, farklı ifade ve  yorumgetirmeye başladı.  Öncül kaygısıalışageldiği klasik anlamdaki estetikten çıktı. Estetiğe de modern yorum hattayorumlar getirdi. Baktıklarına iç gözleriyle bakmaya başladı.     İç gözleriyle gördüklerini,hissettiklerini, yorumladıklarını dışarıya soyutlama yoluyla aktarmaya başladı. Bu noktadan sonra artıkdevreye kavram değişikliği girmiştir.

 

Modern sanatçınınürettiğine dünya gözüyle, doğa yasalarıyla bakmaya devam edersenizanlayamazsınız, önce yeni yasaları tanımak ve alışmak durumundasınız, bunlarsoyut sanat dünyasının yasalarıdır.

 

Karşımızda durantabloda gördüğümüz çiçekler bahçede gördüğümüz çiçeklere tıpatıp benziyorsa negüzel çiçekler diyecek vazoya çiçek aldığınız gibi vazoyu koyduğunuz büfeninüzerine asmak için de çiçek tablosu alacaksınız. Dış gözümüz çiçekleri hementanımıştır, akrabalık hissetmiştir, yorulmadan algılamış, kabullenmiştir. Klasik sanattan farklı olarak bugünün çağdaşsanatına göre bu örnekte duyduğumuz haz bir sanat eserinden alınması önerilenhazdan ziyade bir tanıdıkla rastlaşmaktan duyduğumuz hazdır. Biçim ve rengiduyu organlarımızdan sadece biri yardımıyla algılamışızdır, bize hediye edilendiğer organlarımıza gerek bile duymamışızdır. 

 

Alıştığımız görüntüdenhatta renklerden farklı çağdaş, soyut bir çiçek resmine bakarken sadece dışgözlerimiz değil iç gözlerimiz, beynimiz ve diğer duyularımız da devreye girerler. Çözümleme merakıyla içgözlerimize başvurmak durumundayız. Bulmacanın çözümünde İç gözlerimiz dışgözlerimize destek olacaklar ve belki de kısa bir süre sonra değil sadece yenive farklı görüntüsünü algılamak fazladan çiçeklerin kokusunu da duymayabaşlayacaksınız, karşınızdaki yapıt size alışılmadık biçim ve rengiyle değişikduygular, algılar, sanal kokular ve tadlar vermeye başlayacak, geçmişe vegeleceğe yolculuk çıkacaksınız, dalıp gideceksiniiz. Çağdaş sanatçının klasikdönem sanatçısı ile arasındaki en önemli fark budur, aslına bakarsanız çağdaşve gerçek sanatçının işi günden güne çok daha fazla zorlaşmıştır.

 

Bugünün insanınınbeklentileri bundan birkaç yüz yıl önceki insanın beklentilerinden farklıdır.Sadece gözüne hitap etmenizin karşılığı ucuzdur.

 

Orta karar sanatçının enerji kaynağı doğada yaratılmışolanda var olan enerjidir, o enerjiden çekmeye gayret eder, başarılıolabildiğince de resmi haz verir ama asla yaratılmış natürel güzelliğiniçindeki tüm enerjiyi çekemez, çekebildiği belki onun küçük bir bölümüdür.Profesyonel çağdaş üst seviye sanatçı ise ruhsal bir süreç içine girmek,üretmek zorunda olduğu gerçek sanat eseri için gereken enerjiyi kendi içindearamak, enerji üretmek ve bu enerjiyi yapıtına sıcak sıcak akıtmak zorundadır.Başarı hem kabiliyet hem bilgi hem tecrübe hem ter isteyecektir.

 

Bir sonraki aşamada sanat eseri izleyici ile buluşacak,kaçış noktalarında birbirlerini yakaladıkları takdirde ilişki doğacak, el eletutuşulacak, ortak haz oluşacak, karşılıklı enerji akışı yaşanacaktır. Sanateserinin bunu her izleyici ile gerçekleştirebilmesi imkansızdır vebeklenmez.  Bu elele tutuşma karşılıklıempatinin yaratılmasından türeyecektir. Alışmak, tanımak, sevmek bir zaman süreci ister. Sanatçının eseriürettikten sonra bıraktığı noktadan itibaren sanat eserini siz, onu satın alanveya seyreden, onunla bütünleşen siz, içinizdekigüzellikleri-çirkinlikleri-korkuları-coşkuları-geçmiş ve geleceği esereaktaracaksınız, ikiniz de yaşayan varlıklarsınız, çiçek resminden alınan keyifanlık ve kısa süreli flört iken açıklamaya çalıştığım çağdaş sanat eserindenalınacaklar tutkulu, derinlikli, uzun süreli olacaktır, derece dereceyükselecektir ve eser sizin yakınınız, kalıcı sevgiliniz olacaktır.

 

Picasso gibi bir dahinin ilkel sanat eserlerindenetkilenmesi boşuna değildir. Koyulduğu serüvende değişik kıtalarda yaşamışilkel veya antik çağ uygarlıklarında soyut sanat yapıldığını görmüştür. Değişiktoplumların kaligrafi sanatlarında da soyutu görmüş hayran olmuştur. Grek-Romamedeniyetlerinde sanatın soyuttan uzaklaştığını ve uzun süredir de soyuttankaçındığını düşünmüş ve batı sanatının tekrar soyuta dönüşüne öncülük edenlerinbaşında yer almıştır.  Kavranması basitolanın yanına kübist tarzdaki ilk yapıtlarını koyduğunda izleyiciler şokgeçirmiş ama zamanla bağ kurabildiklerinde, anlamı-mesajı aldıklarında, sanatınevrimi içindeki değerini fark ettiklerinde tepkileri hayranlığa, sahiplenmedürtüsüne dönüşmüştür.

 

İnsanoğlu savaş-yıkım-yoksulluk-doğal afet dönemlerindeyoğun korku içine girmiş saklanacak bir çatı altı aramıştır. Bu çatı çoğunluklaiçe dönüş, bilinmeze, korkulana yakarma veya sanat yoluyladuygularını-beklentilerini ifade etme olmuştur. Halı dokuyan genç kız için de,hayali uzaylılar ve uzay araçları çizen için de, kan içen vampir masallarıyazan için de, sanat eseri üreten sanatçı için de özdeki nedenler benzerdir.Korkulanı-bilinmezi içgüdüsel betimleme, soyutlama yoluyla, kendisi çizdiği veürettiği için korkmasına gerek kalmayacak hatta hayranı olacaktır. Bilinmezekendi yüklediği biçim ve anlam, içinden çıkabileceği, çözümleyebileceği,benimseyebileceği, sığınabileceği, enerji çekebileceği  bir nesneye dönüşmüş olacaktır. Fizikselboyuttaki geometrik düzen ve altın oran arayışının getirdiği huzura, tinselboyutta başka oranları, gizleri katacak ve alıştıkça onlarda da huzurubulacaktır.

 

Ne gariptir ki ilkel insanla çağdaş insan, binlerce yılsonra, önlenemez iç dürtüler nedeniyle, akıl-mantık-zihin-bilim boyutundanuzaklaşıp daha farklı bir boyutta, soyutta buluşmaktadır.

 

Dünya gerçeklerinin acımasızlığı, materiyelizminbıktırıcılığı insanoğlunu huzur bulduğu soyut sanata çekmektedir. Antik çağınplastik sanatçıları nesneleri maddi gerçeklikleri ve bireysellikleri  içinde kopyalamaya çalışırken modern çağplastik sanatçıları soyutlama yoluyla zaman-mekân-nesne üçlüsünden önceliklemekânı bastırmakta, perspektif, gölge, ışık ve oran yaratma kaygısındanuzaklaşıp boyutu çoğaltmaya çabalamaktadır. Böylece düz bir satıhta yer alaneserlerine üçüncü, dördüncü boyutu ve ek olarak ta özellikle zaman boyutunu vetinsel boyutu nasıl ekleyebileceklerinin uğraşını vermektedirler.Her zamanolduğu gibi yine sembollere başvurmakta, sırasında mitolojiden ödünç almakta,esere güç, farklı anlamlarda güzellik, görsel şıklık katmaktadırlar.

 

Her sanatçının sanatseverlere sorumluluğu olduğu gibi diğersanatçılara, koleksiyonerlere ve sanat profesyonellerine karşı da ciddisorumlulukları vardır. Sanatın insana vermek zorunda olduğu yaşama sevinci,özgürlük duygusu, heyecan duygusu vardır. Bunları sanattan elde ettiğinihisseden sanat izleyicisi zaman içinde sanat koleksiyoncusuna dönüşecektir.Beğendiği sanatçıların eserlerine sahip olmak, o eserlerle yaşamayı istemekanlamındaki koleksiyonculuğun motorunun adı tutkudur. Sanatçının ödevisanatseverin sanata, yaşama, doğaya, bitkiye, hayvana, insana daha tutkuluolmasına katkıda bulunmaktır. Sanat yaparken sanatçının kendisini insandan,insanlıktan, doğadan, dünyadan soyutlaması mümkün değildir.  Hepimizin ortak sorumluluğu dünyayı dahayaşanılabilir kılmaktır.

 

“Ünsal Bahtiyar”.. “bir Sürek Avcısı”. (Derleyen  Ümit PARSIL Kültür Sanat Servisi).