Maraş Ağzı Köroğlu’nun anlatıcısı tam bir meddahtır. Elinde asası, omuzunda havlusuyla. Gelir oturur sandalyesine. Şöyle bir süzer etrafını. Asasını “Tak tak!” vurur masaya. Dinleyicilerin hazır beklediğini anlayınca sorar:”Nerede kalmıştık?” Dinleyiciler söyler kalınan yeri. Çünkü anlatı bir önceki gece heyecanlı bir yerde kesilmiştir. Meddah kaldığı yerden başlar anlatıya. Anlatıcının elindeki asa bazen saz olur. Meddahımız telden söyler o demlerde. Bazen ara verir. Kalkar sandalyeden. Elinde şapkasıyla kahveyi turlar. Herkes 25 kuruş, 50 kuruş, 1 lira gönlünden kopanı atar şapkaya. Anlatıcı gelir oturur sandalyesine. Kaldığı yerden devam eder. Bu öyle bir anlatış ki dinleyiciler olayın akışına kaptırırlar kendilerini.Herkes can kulağıyla dinlemektedir. Sessizlik. Sinek sızlasa duyulacak derecede. Anlatıcının dili damağı kurumuştur. O zaman “Tak tak!” vurur asayı masaya : “ Bu, Omar’dangelmiyor,damardan geliyor.” Kahveci Şerif almıştır mesajı. Koşturur. Suyunu,çayını yetiştirir meddahımızın. “Öyle bir anlatış ki...” dedik. İki örnek verelim. Maraş’a misafireten gelen biri, bir akşam Köroğlu hikayesine takılır bir kahvede. Fırıldak namıyle maruf Ökkeş anlatıyordur. Bizim muhterem, ikinci akşam, üçüncü akşam gelir kahveye . Köroğlu zindandadır. Ökkeş uzattıkça uzatır.Köroğlu zindandan ne zaman çıkacak? Belli değil. Adamcağız dönecek köyüne, dönemiyor. Köroğlu’nun zindandan çıkmasını beklemede...Dördüncü akşam bizimki kahveden içeri girer. Fırıldak Ökkeş’in masasına 50 lirayı fırlatıp atar.Şöyle der: -Ulan Ökkeş! Şu parayı al. Köroğlu’nu bu gün de zindandan çıkarmazsan gerisini sen düşün... Zamanın Maraş Valisi İbrahim Öztürk bir akşam gelir bu kahveye. Köroğlu hikayesini dinler. Artık hikaye bitinceye kadar her akşam kahvenin müdavimi olur. Herkes anlatıcının şapkasına 25 kuruş, 50 kuruş bırakırken Vali, 5 lira verir her akşam. Maraş Ağzı Köroğlu, bilindiği üzere on iki bölüm. Ama her bir bölüm bir bütünün parçaları. Bölüm başlarındaki döşemelerde okunan destanlar, koşmalar, ağıtlar anlatıya ayrı bir güzellik katıyor.Arada meddahın olayın akışını kesip değişik hikayeler anlatması anlatıyı daha ilgi çekici kılıyor. Maraş Ağzı Köroğlu’nda bazı halk ağzı kelime grupları, deyimler, atasözleri yerli yerinde kullanılmış. Örneklendirelim. Deyimler: Başgöz etmek, ağzının suyu akmak, carhadan devrilmek, dalap olmak, al Allah kulunu;zapteyle delini, kabacırmık kuşu gibi ötüşmek, iki basıp bir sıçramak, ya harmana; ya göle, zangır zangır titremek, taş üstünde taş; omuz üstünde baş bırakmamak,dam deyip darı dememek, arabı uyanmak, sinek sıçmaz yer, karnı doymadan “Yarabbi şükür!” diyenin, bıyık yülümek, derviş dövse “Eline sağlık”; sövse “Diline sağlık” demek, delinin uyklaması da deli olur;sayıklaması da... Atasözleri: İti öldürene sürüdürler, hatırda kalmaz; satırda kalır, ayının 40 türküsü var; kırkı da armut üstüne, bülbülün üç türküsü var; üçü de gül üstüne... Maraş Ağzı Köroğlu, sözlük kısmıyle birlikte 365 sayfa. Kitabın son bölümünde Meşhur Köroğlu Hikayesi tıpkı basımıyle yer alıyor. Hemen devamında 1330 tarihli bu hikayenin günümüz alfabesiyle yazılmışı var. Meşhur Köroğlu Hikayesi’ni bu günkü alfabeye aktaran Yaşar Alpaslan. Burada bir hususa da dikkat çekmek istiyorum. Meşhur Köroğlu Hikayesi günümüz Türkçesine aktarılmamış. Osmanlıcadan günümüz Türkçesine aktarma sözkonusu değil. Yapılan Arap alfabesiyle (eski yazıyle) yazılan metni günümüz alfabesiyle (yeni yazıyle) yazmak. Maraş Ağzı Köroğlu, Meşhur Köroğlu Hikayesi’yle birlikte bir bütünlük oluşturmuş. Tam tamına 410 sayfalık bir kitap ortaya çıkmış. Maraş Ağzı Köroğlu’nu en son sanal ortamda okumuştum. Şimdi aynı siteye ulaşamadım. Aldığım notlardan bölük pörçük bu kadarını toparlayabildim. Maraş Ağzı Köroğlu’nu hazırlayan Hacı Ali Özturan’a, Meşhur Köroğlu Hikayesi’ni tıpkı basımıyle günümüz alfabesine aktaran Yaşar Alpaslan’a,Serdar Akar’a ve kitabın yayınında emeği geçen herkese en kalbi duygularla teşekkür ederim.