SERDAR YAKAR
Onikişubat Belediyesi
Kültür ve Sosyal İşler Müdürü
MUHAREBENİN ON BEŞİNCİ GÜNÜ
( 4 Şubat 1920)
Şark cephesinde birer müstahkem mevki halinde olan Kümbet kilisesi ve İytam haneye, Bulgurcu evine karşı harekât devam ediyordu. Pazarcık’tan Kılıç Ali kuvvetlerine yeni kuvvetlerin katıldığı bildirildi.
Diğer taraftan Aslan Bey’in emrindeki Göksun çeteleri, Ceneviz Mustafa emrindeki Bertiz Çeteleri ve Evliya Efendi kuvvetleri Kırklar Kilise’ni muhasara ettiler. Kilise ateşe verilerek ele geçereldi. Düşman askerlerinden ve Ermeni komitacılarından çoğu çatışmalarda öldürüldü. Sağ kalanlardan bir kısmı Arasa Hanı’na kaçtılar.
Evliya Efendi ve kuvvetleri Bedesten’in etrafına mevzilendiler. Bütün güçleri ile Taşhan’a yüklendiler. Şehrin kuvvetli şekilde top ateşine tutulmasına aldırmayan Evliya kuvvetleri Taşhan’daki düşman kuvvetlerini sıkıştırdı.
Taşhan’da bulunan ve Fransız ordusunda görev yapan bazı Tunuslu askerlerin ellerinde beyaz bayrak sallayarak “Ene Müslim” diye seslenmesi üzerine ayağa kalkan Evliya Efendi Ermeni kurşunlarına maruz kaldı. Onunla birlikte Çeçen Şahin ve Hafız Ökkaş da şehit düştü.
Evliya Efendi’nin savaş içinde yerini doldurmak mümkün değildi. Verilen mücadelede hem maddi hem de manevi yönden çok büyük bir gayret göstermişti. Büyük bir kahraman olan Evliya efendi aynı zamanda ilim adamı idi. Neredeyse savaş boyunca hiç uyumadan, durmadan, dinlenmeden mücadele ediyordu. Onun ekibinde bulunanlar liderlerinden etkilenerek gözü kara birer mücahit haline gelmişlerdi. Evliya Efendi Allah’a mutlak bir teslimiyet içinde idi. Ölümü hiç dert etmiyordu.
Evliya Efendi’nin şehadeti Türklerin moralini çok bozdu. Savaşın başından beri üstün bir gayret gösteren, her cepheye yetişen Fransızların ve Ermenilerin korkulu rüyası haline gelen Evliya Efendi’nin şehit olması milli kuvvetlerin maneviyatını sarstı.
Evliya Efendi’nin şehadeti esnasında yanında bulunan Akçakoyunlu mahallesinden Yusuf Kebapçı olayı şu şekilde anlatıyor;
“Ben onun yanındaydım. Çarşıya inmiş kuyumcular çarşısında savaşa tutuşmuştuk. Bu arada iki taraf arasında bir Fransız askeri vuruldu. Vurulan bu asker Cezayirli bir Müslüman’mış. Arapça ‘Ene Müslim, biismiye Hasan’ diye inliyor ve kendisini kurtarmamızı istiyordu. Ama az önce bize kurşun attığı da ortada idi. Buna rağmen Evliya Efendi onu kurtarmak istedi. İyi Arapça bilirdi. “Gel” diye seslendi. Ama yaralı asker yerinden kımıldayamıyordu. O zaman Evliya Efendi onu çekip bizim siperlere almak için uzandığında uğursuz bir kurşunla vurulup şehit oldu.”
Bu olay üzerine Maraş’tan şu rapor yazıldı;
“Heyet-i Merkeziyeden Evliya Efendi kuvvetleri Ermenilerin mahsur bulunduğu dört beş noktayı muhasara ederek muvaffakıyetle taarruz harekâtına devam ederken kendisi ve fedakâr arkadaşlarından birkaçının şehit olması harekâtı sekteye uğrattı. Geri alınan mevziler terk edildiğinden Ermeniler tarafından tekrar zapt edildi. Evliya Efendi’nin şehadeti büyük bir kayıptır.
Şehit Evliya’nın oğlu Hasan Fehmi Evliya babasını şöylece anlatıyor;
“Savaş başlayınca babam silahını kuşandı. Annem ona itiraz etti;
“Efendi hep önde gidersin. Başına bir kaza gelirse ben iki çocukla ne yaparım?”
“Hanım hanım bana bak! Bu çete harbidir. Nizami asker harbi değildir. Yiğitlik göstermez önde gitmezsem arkama kimse düşmez. Ben çalışmam öteki çalışmazsa bu vatan kurtulmaz. Bugün Maraş kurtulmuş iki çocuğunu kurban et deseler, onları kurban etmekten çekinmem. Onları canım kadar severim, fakat vatanımı daha çok severim.” der.
Vatanın kurtuluşu için çete arkadaşları ile koşar. Maraş’ın hemen yarısını düşmandan temizler. Evliya’nın çetesi nereye varsa düşmanı bozguna uğratır. Harbin 16. gününde şehit düşer.
Böylece Babam şehit olurken annem 18 yaşında dul kalır. Ablam 2,5 yaşında ben de altı aylık yetim kalmışız. Babamın sağlığında evimizin karşısında dedemin evi yanarken bizim ev de yanmış. Oturacak bir yerimiz olmadığından bir akrabanın evine sığınmışız. Bu harbin kahramanları olan birçok hemşerimiz gibi.
Baba yok. Baba ocağı yok. Servet, sağmen yok. Bu harpte kim bizim kadar yanmıştır gösterebilir misiniz?
O zaman harpte evi yananlara ev verirlermiş. Harpten sonra bizim kimsemiz olmadığı, yol gösterenimiz de bulunmadığı için bize verecek ev kalmamış. Biz de kendi yurdumuzda muhacir olmuşuz. Okul çağından evvel kurtuluş bayramlarında beni her sene bir ilkokul önünde bayrağın altında merasime götürürlerdi. O zaman Maraş’ın evleri damdı. Maraşlı hanımlar kurtuluş bayramlarını bu damların süyüklerinden seyrederlerdi. Beni okulun önünde göğsümde istiklal madalyası ile görünce; “Gadanı alayım, Evliya Efendinin oğlu, Evliya Efendi’nin teberriği” diye uzaktan severlerdi. Bu asil Türk kadınları, analarımız, bacılarımız babama olan saygı ve sevgilerini onun hatırası önünde yürekten duygularını belirtirlerdi. Uzun kış geceleri ocak başında hep kahramanlık hikâyeleri dinleyerek büyüdüm. Babamın aziz kanının aktığı baba, dede yurdum vatanım Kahramanmaraşlı olmaktan da şeref duydum”
Evliya Efendi adı Maraş harbi sırasında bir efsane haline gelmiştir.
ÖNDEN GİDENLER:
EVLİYA EFENDİ
Şehid. Maraş Millî Mücadele tarihinin en büyük kahramanlarından. Maraş’ta 1880-1881’de doğdu. Babası Defter-i Hakani memuru Mustafa Bey, annesi Elife Hatundur. Ailenin Maraş’a yerleşme tarihi oldukça eskidir. Ortaasya’dan gelen Türkmen oymaklarından birine mensuptur. Acem üzerinden gelip Maraş’a yerleşmişlerdir. Muhtemelen Cerit aşiretinden olan ailenin ilk büyüğü bir Şeyh Efendidir. Dulkadirli beyleri bu şeyh efendi için bir tekke-zâviye yaptırmıştır. Acemli cami merkezli bir mahalle oluşturan ailenin “Evliya” lakabı alışı da bu tarikat şeyhine binaendir. Aileden çok sayıda ilim irfan sahibi çıkmış ve İstanbul’a kadar giderek hizmet etmiştir.
Evliya Efendi henüz beş yaşında iken Kuran-ı Kerim’i hatmeder. Rüştiye mektebini 1895’de bitirerek Bektutiye medresesi müderrisi Mehmet Mümtaz Efendi’den Arapça dersleri alır. 1900’de İstanbul’a giderek Fatih medresesine devam eder. Bu arada Hukuk eğitimi de alarak Evkaf mektebini bitirir. 1912’de Maraş Evkaf (vakıf) memurluğuna atanır. 1914’de Şerife hanımla evlenir. Kızı Muazzez 1918’de, oğlu Hasan Fehmi ise 1919-1920’de doğar.
Maraş’ta Evkaf memurluğu görevini ifa ederken şehir önce İngilizler, ardından da Fransızlar tarafından işgal edilir. Sütçü İmam olayının ardından Bayrak olayı da cereyan edince Fransızların gerçek niyetleri ortaya çıkar. Her Maraşlı Türk gibi bu durumu kabullenemeyen Evliya Efendi bir protesto metni hazırlayarak 447 kişiye imzalatır.
Protesto metni aynen şu şekildedir:
“Mütareke şartlarına aykırı olarak Maraş’ı işgal eden İngiliz kuvvetlerinin yerine Fransız kuvvetleri gelmiştir. Her iki kuvvetin de vazife ve yetki itibarı ile idareye müdahale hakkı yoktur. Yüzbaşı Andre sivil Vali olarak Maraş’a tayin edildiğinde kendisine hükümet binasından oda ayrılmıştır. Cuma günü kaleden Türk bayrağını indirerek halkın galeyana gelmesine sebep olmuştur. Birkaç gün evvel Maraş’a gelen General Keret kuvvetlerini fazlalaştırmıştır. Tayyareler, toplar getirerek şehri tahkim edeceğini bazı kişileri cezalandıracağını söylemiştir. Mahalli asayişle ilgili hiçbir olay olmadığı halde asker ve cephane sevk edilerek kiliselere yerleştirilmektedir. Şehir savaş sahası haline sokulmuştur.
Altı buçuk asırlık tarihe sahip yüce devletin kıymetli bir parçası olan ve yüzde doksanını Türklerin teşkil ettiği vilayetimizi Anavatandan ayırmak maksadı güdüldüğü anlaşılmıştır. Bu durum barış için yegâne düstur olarak görünen ve İtilaf devletlerince de kabul edilen Wilson Prensiplerinin 12. maddesine de aykırıdır. Türk milletinin kalbinde büyük bir heyecan uyandıran bu hareketi ve lüzumsuz yere askeri kuvvetler getirilmesini şiddetle protesto ederiz. Mütareke hükümlerine ve Wilson Prensiplerinin 12. maddesine riayet edilmesini, idareye müdahale edilmemesini, aksi takdirde sorumluluk kabul edilmeyeceğini arz ederiz.”
Bu protesto metni 17 Aralık’ta Maraş Mutasarrıflığına verilir. Mutasarrıflık ise 21 Aralık’ta General Keret’e gönderir. Protestodan bir sonuç alınamadığı gibi Fransızlar tarafından Ermenilerin silahlandırılmasına daha bir hız verilmeye başlanılır.
Evliya Efendi Maraş Müdafa-i Hukuk Cemiyetinin kurucuları arasında yer alarak kendi mahallesi olan Acemli semt başkanlığına seçilir. Şehri on bölgeye ayıran Maraş Müdafa-i Hukuk Cemiyetinin başkanlığına ise Arslan Bey seçilmiştir. Her bölge için ayrı bir yönetim kurulu oluşturulmuş ve yakın köylerin de bu yönetim kurulları tarafından sevk ve idare edilmesine karar verilmiştir.
General Keret 21 Ocak 1920 günü şehrin ileri gelenlerini karargahında toplamış ve yapılan görüşmelerin ardından bunlardan bir kısmını serbest bırakırken Mutasarrıf Vekili Cevdet Bey, Belediye Reisi Bekir Sıtkı, Jandarma Kumandanı İsmail Hakkı başta olmak üzere bazılarını da tutsak olarak karargahta alıkoymuştu.
Kendince Maraşlıya gözdağı veriyordu. Haber şehirde duyulduğunda havaya ateş açılarak beklenen işaret verildi. Artık geriye dönüşü olmayan bir mücadeleye girilmişti. İşareti alan Evliya Efendi hiç vakit kaybetmeden çetelerinin başına geçer. İlk iş olarak da kalenin arkasındaki küçük bir vadi içerisinde yer alan ve düşmanın en büyük karargahlarından biri olan Saint George kilisesini ablukaya alır. Burayı 20 Ermeni lejyoneri ve 50 Fransız askeri korumaktaydı.
Karşı komşusu Avedis Seferyan’ın emrindeki Ermeni lejyonerleri tarafından evi ateşe verilip yakılan Evliya Efendi çatışmalarda en başta yer alarak emri altındaki çetelere örnek olur. Yakın köylerden Maraş’a yardıma gelen çeteler Evliya Efendinin kahramanlığına hayran olur ve onun emrinde çatışmalara katılmak için can atarlar. Köylerden gelen bu takviye kuvvetlerle Şekerdere’deki Fransız karakoluna ve Şekerdere kilisesine karşı harekete geçilir. Ermeni lejyonerlerinin karargah olarak kullandıkları Avedis Seferyan’ın da evine bir baskın vererek Avedis kuvvetlerine büyük zayiat verdirilir.
Savaşın 7. günü olan 27 Ocak Salı günü Kanlıdere’den kışlaya çıkan yol üzerindeki Ermeni evleri Evliya Efendi kuvvetleri tarafından tamamen ateşe verilir. Abarabaşı, Şekerdere ve Zimyan mahallelerindeki Ermeni evleri de bu yangından nasibini alarak tamamen yanar.
Savaşın 8. ve 9. günlerinde Evliya Efendi kuvvetleri düşmana soluk aldırmaksızın çarpışmalara devam ederek bölgede Türkler üzerine ateş açılan ne kadar Ermeni evi ve kilisesi varsa ateşe verip yakarlar. Zaman zaman kendi bölgelerinden çıkıp kümbette zor durumda olan Kılıç Ali kuvvetlerine de yardıma koşarlar.
Savaşın onuncu günü olan 30 Ocak 1920 Cuma günü stratejik açıdan oldukça önemli olan Tekke kilisesi ele geçirilir. Savaşın onikinci günü Kırklar kilisesi içindeki düşman kuvvetleri imha edilerek tamamen yakılır. Arasa yönüne kaçan düşman kuvvetlerini takip eden çeteler Şıhmat Hanına kadar onları takip ederler. Yılankıran Hanı civarında şiddetli çatışmalar yaşanır. Evliya Efendi kuvvetleri çatışarak Bedestene kadar gelip dayanır.
Evliya Efendi kuvvetlerinin gayretleri ile başta kale olmak üzere şehrin batı kesimi tamamen Türklerin hakimiyetine geçer.
Savaşın onbeşinci günü Bedesten etrafına mevzilenen Evliya Efendi çeteleri Taşhan’a yüklenirler. Taşhan’daki düşman kuvvetleri sıkışmış ve canlarının derdine düşmüşlerdi. Düşman kuvvetler içerisinde yer alan Cezayirli bir asker “ene Müslim, ene Müslim” diye bağırınca bu ses üzerine bulunduğu mevziden ayağa kalkan Evliya Efendi Ermeni kurşunlarından kendini koruyamamış ve orada Şehid olmuştu.
Evliya Efendi’nin şehadeti esnasında yanında bulunan Akçakoyunlu mahallesinden Yusuf Kebapçı olayı şu şekilde anlatıyor;
“Ben onun yanındaydım. Çarşıya inmiş Kuyumcular çarşısında savaşa tutuşmuştuk. Bu arada iki taraf arasında bir Fransız askeri vuruldu. Vurulan bu asker Cezayirli bir Müslümanmış. Arapça ‘ene Müslim, ismüke Hasan’ diye inliyor ve kendisini kurtarmamızı istiyordu. Ama az önce bize kurşun attığı da ortada idi. Buna rağmen Evliya Efendi onu kurtarmak istedi. İyi Arapça bilirdi. “Gel” diye seslendi. Ama yaralı asker yerinden kımıldayamıyordu. O zaman Evliya Efendi onu çekip bizim siperlere almak için uzandığında uğursuz bir kurşunla vurulup Şehid oldu.”
Bu olay üzerine Maraş’tan şu rapor yazılır;
“Heyet-i Merkeziyeden Evliya Efendi kuvvetleri Ermenilerin mahsur bulunduğu dört beş noktayı muhasara ederek muvaffakıyetle taarruz harekâtına devam ederken kendisi ve fedakâr arkadaşlarından birkaçının Şehid olması harekâtı sekteye uğrattı. Geri alınan mevziler terk edildiğinden Ermeniler tarafından tekrar zapt edildi. Evliya Efendi’nin şehadeti büyük bir kayıptır. Maalesef Maraş’ın ikinci bir Evliyası yoktur.”
Kahraman kişiliğinin yanı sıra İslami ilimleri tahsil etmiş, seçkin bir ilim adamı da olan Evliya Efendinin şehadeti çeteler arasında gerçek bir moral bozukluğuna sebebiyet vermiş ve elde edilen müstahkem mevkiler geri kaybedilmiş olduğu gibi savaşın kazanılacağına dair ümitler de kırılmıştı. Cenazesi Acemli Camii bahçesine defnedildi. Mezar taşına şu ibareler nakşedildi:
“Ey zair, gayret ve şehameti milliyenin bir timsali ülvisi huzurunda bulunuyorsunuz. Maraş harekât ve mücahedati milliyesinin esasını kuran ve sinei hamiyet ve celadetini namusi din ve vatanın hılasi uğurunda siper ederek nihayet rütbei şehadetle kâmyab olan şehidi muhterem mücahidi muazzez Evliya efendi merhumun merkadi mutahhareleridir mevcudiyeti maneviyesine karşı daimî bir hissi hürmet taşımak her müslüman için bir vazifei mukaddesadır. Şubat – 336”
Şehadeti 4 Şubat 1920 Çarşamba günü olmasına rağmen nüfus kaydında vefat tarihi 14 Şubat 1920 olarak görülmektedir.
Rahmetle anıyoruz.
Evliya Efendi