SERDAR YAKAR

Onikişubat Belediyesi

Kültür ve Sosyal İşler Müdürü

MUHAREBENİN ON DÖRDÜNCÜ GÜNÜ

( 3 Şubat 1920)

Sokak çatışmaları ve yangınlar olanca şiddeti ile devam etti. Çatışmalar kümbet mahallesi ile Bedestende yoğunlaşıyordu.

Önceki gün Fatmalı oğlu Derviş Ağa’nın evinde Arslan Bey, Kılınç Ali Bey ve Derviş Ağa ve arkadaşlarının müzakere ve kararlarını müteakip herkes vazifesi başına dönmüştü. Arslan Bey’in karargâha ulaştığı saatlerde Evliya Efendi de karargâha gelmişti.

Derviş Ağa’nın evindeki müzakereler ve alınan kararlar Evliya Efendiye nakledildi. Bir aralık Evliya Efendi ile Arslan Bey arasında biraz sert konuşmalar oldu. Göksün’den Bat Musa ile Süleymanlı’dan gelen Şahin ve arkadaşları da Evliya’ya iltihakla beraber gittiler.

Şekerdere’deki Saint George Kilisesinin yakılmasından sonra Türk kuvvetleri dikkatlerini ve ağırlıklarını Asdvadsadzin Kilisesine vermişlerdi. Kiliseyi 31 Ermeni lejyondan oluşan bir müfreze savunuyordu. Bu kiliseye 800 metre mesafede olan Kırkçocuklar Kilisesini ise Binb. Marty koruyordu. Emrinde 800 kişilik bir kuvvet vardı. Asdvadsadzin Kilisesinde sıkışan Ermeni lejyonerleri beyaz bayrak sallayarak Binb. Marty’den yardım istediler. Ancak Marty oralı olmadı ve görev yerini terk etmedi. Marty’nin bu tutumu Amerikalıların ve Ermenilerin ağır eleştirilerine sebep oldu.

Asdvadsadzin Kilisesi çatısından iki delik açılıp gazyağı dökülmek suretiyle yakıldı. Kilisede kalan 17 Ermeni’den bir kaçı kaçarken hedef oldu.

Karalaştırıldığı üzere Kılıç Ali kuvvetleri Kümbet Kilisesine ve mahallesine saldırdı. Ancak başarı sağlanamadı.

Evliya Efendi kuvvetleri ise Bedesten’i düşmandan tamamen temizleyerek Taşhan’ı muhasara etmişlerdi. Arasa hanı civarında da fevkalâde bir gayretle harb ediliyordu. Taşhan’ın sukutu yakındı.

Bugün bir Fransız Tayyaresi gelmiş, düşmana bazı evrak atarak şehir üzerinde bir devir yapmış, şehrin yer yer alevler ve dumanlar içinde yandığını görüp dönmüştü.

Bu durum Amerikalılar, Ermeniler ve Fransızlar arasında bayram sevinci doğurdu. Bir Amerikalı; “Dünyada hiç kimsenin çok kritik olan durumumuzu anlayacağını sanmıyorum” diyordu.

Cephelerde ve şehrin her noktasında harp bütün şiddetiyle devam ediyordu. Divanlı mahallesinde harekete geçen kuvvetler Topaloğlu Ohannes’in evini yakmışlar ve Şeyh mahallesini kurtarmışlardı.

Fransızların Bababurnu’nda tespit edilen 150 kişilik birlik ve vasıtalarının imha edilmesi için İslâhiye’den Hurşit Ağa’nın 200, Hamo Ağa’nın 200 ve civar köylerden de 200 olmak üzere toplamda 600 kişilik bir kuvvet hazırlanması istendi.

Sarayaltı, Divanlı, Çomaklı ve Duraklı mahallesindeki Taş yapılı Ermeni evleri çok sağlam inşa edilmiş olduğundan birer istihkâm vazifesi görüyordu. Buralardan açılan ateş Türklere önemli ölçüde zayiat verdirmekteydi. Bu konaklardan biri ve belki de en önemlisi Zülkadiroğlu Süleyman Bey’in bölgesindeki Hırlakyan Avadis’in konağı idi.

Hırlakyan Avadis Zülkadiroğlu Süleyman Bey’e bir mektup göndererek tehditler yağdırıyordu. Tehdit mektubunu bir solukta okuyan Mıllış Nuri sofradan kalkarak;. “Ben Hırlak gavurunun evini yakmadan yemek yiyemem” dedi. Bunun üzerine diğer çeteler de kalktılar. Çeteler baltalarla evin kapısına dayanırlar.

Evden atılan bomba ve mermiler çeteleri durduramaz. Konağın samanlık tarafından duvarı yıkılarak ateşe verilir. İçerdeki düşman arka kapıdan Kümbet Kilisesine kaçar.

Bu çatışma sırasında kahramanca savaşan Mıllış Nuri karnından aldığı ağır yara yüzünden şehit olur. Bağırsakları dışarı çıkmıştır. Seni doktora götürelim denildiğinde, dinlemedi, evine gitti. Orada düştü kaldı. Böylece bir çete reisi daha şehit olmuştu.

Bugünkü çatışmalarda  Mıllış Nuri’nin yanısıra Afşarlı köyünden Yusuf Efendi, Bostancı mahallesinden Belikısa oğlu Belikırık, Durdu Mehmet efendi, Çolak Abdullah oğlu Mahmut efendi, Hacı Bekir oğlu Mehmet Ali, Kuşçu Emin oğlu Mehmet Efendi, Medinezade Ahmet Efendi, Taf oğlu Ali Efendi, Divanlı’dan Uzun Hayreddin ve Pambucuk oğlu Ali de şehidler kervanına katılmıştı.

ÖNDEN GİDENLER:

MILLIŞ NURİ

milliş nuri

Mıllış Nuri

Şehid. Millî Mücadele Kahramanı. Maraş’ta 1898’de doğdu. Babası Cinalioğullarından Hacı Mustafa “Recep” Ağa’dır. Şehrin düşman işgaline uğraması üzerine Zülkadiroğlu Süleyman Beyin çeteleri arasında yer aldı.

Cesareti ve gözü pekliği ile çarpışmalara en önde girdi. Kuyucak kahvesindeki yüze yakın Ermeni fedaisinin karşısına tek başına çıktı. Kuyucak’ta Ermeni çetecilerden dayak yiyen Komiser Salih’in sızlanmaları karşısında kızarak:

-Senin üstündeki elbise ve belindeki tabanca ne işe yarar. Türk çocuklarına caka sat diye bunu sana anan mı verdi? Niçin ölmedin? Niçin öldürmedin? Diye gürler.

Onun sesini duyan Ermeniler kaçacak delik arar.

Savaşın başlaması ile Süleyman Bey çeteleri içinde yerini alır. Savaşın 16. günü rüyasında babasının kendisine nargile içirdiğini görür. Rüyayı tabir edenler bugünlerde dikkatli olmasını, biraz geri planda kalmasını tavsiye eder ise de o kimseyi dinlemez. Çatışmalara en önde iştirak eder.

Ermeni komitacı Avedis’in konağına yapılan baskın sırasında karnından ağır şekilde yaralanır. Dağılan bağırsaklarını eliyle tutarak çatışmalara devam eder. Kuvvetten düştüğünde arkadaşları tarafından evine götürülmek istenir. Kendisi buna rıza göstermeyerek karargaha götürülmesini ister.

Yarası ağır olduğundan Bayazıdlı mahallesinde bulunan Sıhhiye müdürüne haber gönderilir. Arada düşman olduğundan ve ulaşımın da zorluğundan sıhhiye gelinceye kadar o ruhunu teslim eder.

-“Vatan sağ olsun, millet sağ olsun” diyerek 3 Şubat 1920’de şehid olur.

Maraş harbinin en cesurlarından biri olarak târihe geçen Mıllış Nuri için adına şiirler, destanlar yazıldı.

“Mıllış Nuriler Sütçü İmamlar

Tanıtmakla eskimez bu isimler

İsim deyince Toroslardan çeteler

Maraş gelir aklıma…”

MUSAEFENDİZÂDE AHMET EFENDİ

Musaefendizâde Ahmet Efendi

Çete. Millî Mücadele kahramanı. Maraş’ta 1879’da doğdu. Babası Musaefendizâde Sabit Efendi, annesi Rabia hanımdır. Musaefendizâdeler şehrin bilinen ve sevilen bir ailesidir. Aile başta Musa Efendi olmak üzere alimler yetiştirmiştir.

Ahmet Efendi gençlik yıllarında saraçlık yapar. Sonra manifaturacılık ve ziraatçılıkla meşgul olur. Seher hanımla evlenir.

Şehrin işgal edilmesi üzerine başlatılan teşkilatlanma çalışmaları içerisinde yer alır. On bölgeye ayrılan şehrin yedinci bölgesinde görevlendirilir. Yedinci bölge Şeyh, Ekmekçi ve Boğazkesen mahallerinden oluşur. Bölgeyi korumak üzere kardeşleri ve yeğenleri ile birlikte görev alır.

Evi Şeyh camii önünde Bahtiyar yokuşundadır. Şehir içi çatışmaların başlaması ile mahalle yoğun bir bombardumana tutulur. Kaç kaçta mahalle tamamen boşalır. Ahmet Efendi komşuların şehri terk edişini engellemeye çalışır ise de muvaffak olamaz.

Yirmiiki gün süren şehir içi çatışmaların devam ettiği sürece silahını elinden bırakmaz. Mahallelisi Ali Saygılı ile birlikte mahalleyi korur. Evinin duvarındaki mazgaldan Bahtiyar yokuşunu kontrol altında tutarak düşmanın hareket kabiliyetini kırar.

Divanlı camisini ateşe vererek yakıp Bahtiyar yokuşuna çıkan Ermenileri mavzer silahı ile etkisiz hale getirir. Onların kiliseye sığınmalarına engel olur.

Şehrin düşman işgalinden kurtarılışının ardından hazırlanarak Antep harbine gitmek ister. Mahallenin ileri gelenleri toplanarak “mahallenin sana ihtiyacı var gitme” diyerek onun gidişine engel olurlar.

Savaş sonrası yine ziraatçılıkla uğraşır. Soyisim kanunu ile “Arıkan” soyadını alır. 1957’de Maraş’ta vefat eder.

FATMALIOĞLU DERVİŞ AĞA

Fatmalıoglu Derviş

Fatmalıoğlu Derviş Ağa

Gazi. Millî Mücadele Kahramanı. Maraş’ta 1882’de doğdu. Babası Fatmalıoğlu Hacı Mustafa Efendi, annesi Emine Hanımdır. Rüştiye mektebinde okudu. Seferberlik ilan edilince Maraş’ta kurulan Menzil’de görev aldı.

Şehrin düşman işgaline uğraması ile maddi manevi bütün gücüyle mücadeleye katıldı. Kuva-i Milliye’nin Çarşıbaşı çete reisliğini üstlendi. Evini Heyet-i Temsiliye’nin emrine tahsis etti.

İmalı, Orçan, Ağyar, Gafarlı, Peynirdere ve Bertiz köylerinden 500’e yakın çete topladı. Bunların tüm iaşelerini, silah ve cephanelerini temin etti. Evinin bahçesinde kurduğu mutfakta çeteler için sürekli yemek hazırlattı. Bölgede faaliyet gösteren Kılıç Ali kuvvetlerinin de ihtiyaçlarını karşıladı.

Düşman karargâhlarını ateşe vermede mahirleşti ve nam saldı. Maraş’ın kurtuluşundan sonra çeteleri ile birlikte Antep’in yardımına gitti.

Maraş’ta yaşanan şapka olaylarına adı karıştırılarak Ankara İstiklal Mahkemesinde yargılandı ve beraat etti. Vefat tarihi 1940’dır.