SERDAR YAKAR

Onikişubat Belediyesi

Kültür ve Sosyal İşler Müdürü

MUHAREBENİN DOKUZUNCU GÜNÜ

(29 Kânunisani (Ocak)1920 Perşembe)

Bugün Kulâkutlu mahallesindeki Ermeniler büyük bir gayret gösteriyor ve etrafa ateş ediyorlardı. Bunların taarruz etmesi ihtimalini göz önünde tutan Evliya kuvvetleri harekete geçti. Düşmanın önemli mevzilerinden biri olan Bahtiyar yokuşundaki dikiş yurduna taarruz ederek burayı ele geçirdi. İçeriden kırkı kadın olmak üzere dörtyüz civarında Ermeni çıkmıştı. Bunların bir kısmı kargaşadan yayarlanarak kaçmak istemişler ise de Ulu Camii civarında teslim alınmıştı.

Evvelce kale altı kilisesi civarından geçmekte olan bir Türk jandarmasından aşırılan tüfek de burada bir Ermeni de bulunmuştu.

Kılınç Ali kuvvetlerinin doğu cephesinde ve şehrin içlerine doğru faaliyeti artmıştı. Düşmanın toplu kuvvetlerinin bulunduğu Kümbet kilisesine ve Bulgurcu oğlu evine amansız hücumlara girişildi. Fakat bu günde bir netice alınamadı.

Kışlada mevzilenen düşman kuvvetleri şehri top ve mitralyöz ateşi ile sürekli taciz ederken Ermeni Fransız askerleri de Katolik kilisesinden sivil halkın üzerine mütemadiyet ateş ediyorlardı. Atılan top mermileri ile bir çok bina yıkılmıştı. Öte taraftan çıkan yangınları söndürmek bir tarafa sürekli genişlemesine engel olunamıyordu.

Kayabaşı mahallesindeki şiddetli çarpışmalarda Bitlis Defterdarı Hakkı beyin eşi Merzuka hanım büyük yararlılıklar göstermekte idi. Evinin duvarında açtığı mazgal deliğinden sürekli olarak düşmanın üzerine kurşun yağdırarak bugünün akşamına kadar sekiz Fransız askerini öldürmüştü.

Bu konu vilayet raporunda şu şekilde kayda geçirilmişti;

“Kayabaşı mahallesinde Bitlis Defterdarının Hanımı İslamların masuniyetinin ihlal edilmesi ve haksız yere hanelerinin söndürülmesinden dolayı galeyana gelerek hanesinden açtığı mazgaldan müsademeye katılarak akşama kadar 8 düşmanı telef etmiş akşamüzeri erkek elbisesi giyerek kemal-i celadet ile İslam Mücahitleri safına katılmıştır. Erkekler gibi kadınlar da haysiyet ve bağımsızlık mücadelesinde ölümden çekinmeyen milleti necibenin güzel huylarından biri olarak şükran ve teessürle arz ederim.”

Merzuka Hanımın kahramanlığının duyulması üzerine Amasya Anadolu Kadınları Müdafaa-i Hukuk-u Vatan Cemiyeti Başkanı Asiye Remzi Hanım gazetede yayınlanmak üzere Heyet-i Temsiliye’ye bir tebrik telgrafı göndermişti. Telgrafta Merzuka hanımdan bahsedilirken “Türk mücahidesi” diye övülür. Bu telgraf üzerine Heyet-i Temsiliye adına Mustafa Kemal Paşa bütün Müdafa-i Hukuk Cemiyeti idarelerine bir telgraf çekerek Türk kadınının harp sahasında bile kahramanlıkta erkekleri ile yarıştığını, böyle bir milletin kesinlikle zafere ulaşacağına olan inancını bildirir.

Kışla yolu üzerinde Fransızlar için engel teşkil eden Eczacı Lütfi Bey’in evi Kışla’dan atılan top gülleleri ve mitralyöz ateşi ile yıkıldı. Harabeye dönen evde mücahitler yine de mücadeleyi bırakmadılar.

Ermeni Katolik Kilisesi Fransız birlikleri ile Ermenilerin irtibatını sağlamak açısından önemli bir rol oynuyordu. Bu yüzden stratejik bir hedefti. Hatuniye mahallesi Kuva-i Milliye komutanı olan Medineoğlu Abdullah Çavuş burayı yakmaya çalıştı.

Beit Shalom yetimhanesi ise Kuyucak ile Divanlı Mahallesi arasındaki bölgede faaliyet gösteren bir kurumdu. 350 civarında öğrencisi vardı. Bu bölgede ikamet eden 3000 civarında Ermeni tarafından desteklenmekte idi. Kılıç Ali kuvvetlerinin Kuyucak mahallesini ele geçirmesinden sonra buradan kaçan Ermenilerin çoğu Yetimhaneye sığınmıştı.

Düşman bitmek bilmez cephane ile şehri sürekli cehenneme çevirirken mücahitlerin elindeki cephane her geçen gün azalıyordu.  Acil olarak takviyeye ihtiyaç vardı. En büyük kaynak düşmana karşı yapılan taarruzlarda ele geçirilen silah ve cephane idi. Ne var ki ele geçirilen bu cephanelerin çoğunluğu mermi uyuşmazlığı nedeniyle kullanılamıyordu. Silahlar çeşitlenince mermiler birbirine uymuyor, haliyle de bir işe yaramıyordu. Cephane temini için telgraf memuru Sezai Besni’ye, Maliye tahsildarı da Malatya’ya gönderildi. Buralardan 10 sandık kadar cephane temin edildi.

Katolik Kümbet ve Tekke kiliselerinden açılan ateş sonucu epeyce şehit verilmişti. Yangınlar ara vermeden devam etti.

Çıkan yangınlar ve cehennemi andıran sokaklar sivil halk üserinde ümitsizlik oluşturmuş çatışma bölgelerinden kaçıp güvenli yerlere gitmeye başlamışlardı. Buna halk arasında kaç kaç deniyordu. Eksi 16 dereceyi gösteren soğuk bir taraftan, başını sokacak bir evin dahi kalmaması diğer taraftan insanları bezdirmiş, can derdine düşürmüştü. O günleri yaşayan bir Maraşlı Hanım şöyle anlatıyordu;

“Kaçmaya başladık. İki çocuğum vardı. Biri beş yaşında diğeri kundakta. Kundağı kucağıma aldım. Diğerinin elinden tuttum. Epeyi gidince yoruldum. Kundak kucağımdan düştü. Eğilip alamadım. Kaçtım. Devecili’de bir eve zor sığındım. Akşam olunca çocuğuma bakmaya gittim. Ayaklar altında ezilmiş ve ölmüş. Ağlaya ağlaya kucağıma aldım. Saklandığımız evin bahçesine gömdüm.”

Bir başka kadın ise şunları anlatıyordu;

“Balcı’nın bahçesinden kucağında bir çocukla geçen kadını Ermeniler vurdular. Kadın öldü. Çocuk o gece sabaha kadar ağladı. Çocuğu almak için her çıktığımızda makineli tüfek ile taradılar. Ertesi gün çocuk öldü. Ölüsünü bile almamıza izin vermediler. Anne ve çocuğunun cesedini üç gün sonra alabildik.”

MUHAREBENİN ONUNCU GÜNÜ

(30 Kânunisani (Ocak) 1920 Cuma)

Şehrin hem doğu hem de batı bölgesine hâkim bir müstahkem mevki olan Tekke kilisesi muhasara edildi. Evliya ve Yusuf Çavuş’un gayretleri insan cesaretinin fevkindeydi. Bir bakır sürahiye çivi, nal parçaları ve barut konulup üzerine de bir fitil taktıktan sonra ağzını kapattılar. Yiroğlu Ahmet adlı çete bu el yapımı yerli bombayı kilisenin içerisine atmayı başarmıştı. Bombanın kilise içerisinde patlamasıyla birlikte yakın çevresine ölüm yağdırırken kilisede yangın çıkmasına da sebebiyet vermişti.

Doğu cephesinde, Kılınç Ali kuvvetleri iki müstahkem mevki halinde dayanan Kümbet kilisesi ve Bulgurcuoğlu evlerine bugün de taarruza devam etti.

Heyet-i Merkeziye her gece başka bir parola tertip ediyor, umumi vaziyete göre harp emirleri veriyordu. Muharebe lehimize cereyan ediyor idiyse de bazı çetelerin bugün şehir içinde yağmacılık yaptıkları haber verildi. Çapulculuğun önlenmesi için kat’i emirler verildi.

Mutasarrıf vekili Cevdet Bey’in şehirden ayrılmak üzere hazırlandığı haber alınmıştı. Heyet-i Merkeziye tarafından bu hareketine mani olunarak kendisi Kayserilioğlu Nuri’nin muhafazasına verildi. Mutasarrıf vekilinie her gün Kayserilioğlu’nun evinden raporlar yazdırılıyor. İstanbul hükümetine gönderiliyordu. Harbin lehimize cereyan etmesine ve hareket üstünlüğünün bizde olmasına rağmen yazdırılan raporlar tam tersini dile getiriyordu. Bu raporlara vakıf olan işgal kuvvetleri kendinden emin bir şekilde davranıyor, şehre takviye kuvvet göndermeyi düşünmüyordu. O günlerde İstanbul da bulunan Maraş mebusu Kadir Bey, Kadıoğlu Tevfik, Emniyet Müdürü Mansur bey ve daha bir çok Maraşlı ise alınan raporlar karşısında çılgına dönüyorlardı.

Mutasarrıflıktan verilen raporların düşmanın lehinde olmasına rağmen her zaman takviye gelmesi mümkün olabilirdi. Bu itibarla şdoğu cephesinin kuvvetli istinat noktaları Kümbet ve Katolik kiliseleri gibi müstahkem mevkilerin bir an evvel düşürülmesi lüzumunu ve maneviyatın takviyesi için Sivas’tan gönderilen topun doğu cephesi emrine verilmesi istendiği için top Kılınç Ali emrine gönderildi. Yüzbaşı Kâmil ile makinelı tüfek zâbiti Hamdi ve makineli tüfek de hariçten gelecek düşmana karşı Nahırönü mevkîine gönderildi.

Bugün, Antep yolunda Kapıçam hanında mahsur bulunan düşman kuvvetleri çetelerin takibinden kurtularak Maraş’a gelmişler ve fakat şehre girmeye muvaffak olamıyarak yazı yolunu tutmuşlardı. Bu sırada Pazarcık çeteleri Mıllış Nuri kuvvetleriyle birleşerek düşmanı takipe başlamışlar ve Eloğlunda müsademeye kabule mecbur etmişlerdi. Bu musademede Göğnüklü Uzun Yusuf şehit olmuş ve düşmanın kısmı küllisi kurtularak İslâhiye’ye ulaşmış ve Maraş’ta Fransız kuvvetlerinin sıkışık ve fena durumda bulunduğu haberini ilk olarak dışarıya duyurmuşlardı.

On gündür mahsur ve hareketsiz kalan düşmanda bugün bir kıpırdanma görüldü. Hatuniye’deki düşman kuvvetleri harekete geçerek o civarda yangın çıkardılar. Ermeni mektebindeki ve Katolik kilisesindeki kuvvetler Protestan kilisesi ve civarındaki kuvvetlerle birleşerek Kümbet kilisesi ve itamhane ile irtibat te’sisine çalıştıkları karargâha gelen raporlardan anlaşılıyordu.

Diğer taraftan Yukarı Bedesten ile Tuzhan’ındaki düşman kuvvetleriyle Kırklar kilisesindeki kuvvetlerin birleşerek Şeyhadil’e doğru sarkdıkları ve Arasa hanı ile Aşağı Bedesteni işgal ederek Taşhan’daki kuvvetlerle birleştikleri bildirildi.

Bu suretle çarşıda muharebe şiddetlendi ve düşman tarafından büyük yangınlar çıkarıldı.

Düşmanın Kümbet’le irtibat te’sis etmesi için Protestan kilisesinin yakılması icap ediyordu. Poyrazlı bir günde rüzgârın şiddetinden istifade edildi. Musa Efendi oğlu Mehmet Efendinin evine ateş verilerek karşısındaki kiliseye sirayet ettirildi ve kilise bu suretle yakılarak düşmanın Kümbetle birleşmesi ve irtibat te’sisi önlendi.  

Bu günkü olaylar Maraş’ta bulunan bir Amerikalı Misyoner tarafından şöyle dile getiriliyordu;

“Artık hiçbir şeyden haberimiz yok. Fransızlar yardım gelene kadar dayanmaya çalışıyor. Yardım gelmediği takdirde Türkleri asla yenemeyeceklerini biliyorlar. Bu arada şehri parça parça yakıyorlar. Şu anda bin Ermeni Amerikan Kolejine sığınmış durumda. Bizim depolarımızdan sağlanan günde bir öğün yemekle besleniyorlar. Bin kişi için tuz sağlayıp sağlayamayacağımız soruldu. Hayır, kulaklarımızı bir uçak ya da ovadaki büyük silahların sesini duymak için zorluyoruz. Gelecekler mi? Telgraf ulaştı mı? Dış dünya hakkımızda ne biliyor?”

ÖNDEN GİDENLER:

DEMİRCİOĞLU  MEHMET

Gazi. Millî Mücadele Kahramanı. 1892’de doğdu. Babası Arap Ali, annesi Gülsüm Hanımdır. Askerlik görevine Halep Sancağında jandarma olarak başladı. Askerdeyken önce Balkan Harbinin, ardından 1. Dünya Savaşı'nın çıkması nedeniyle tam 7 (yedi) yıl aralıksız Halep Şam Cephesinde görev yaptı.

Vazifesini tamamlayıp Maraş'a döndü ve esnaflığa başladı. Kısa bir süre sonra, Maraş, önce İngilizlerin, ardından da Fransız ve işbirlikçi Ermenilerin işgaline uğradı. İşte tam Fransız askerlerinin şımarıp hadlerini aştığı bir dönemde çarşıda bir Fransız zabitinin ''Maraşlılardan kız alacaz'' cümlesi üzerine onu darp edip Yenicekale, Başkonuş bölgesine kaçtı.

Andırın bölgesindeki Ermeni Kilisesi baskınlarında önemli rol oynadı. Daha sonra Türkoğlu, Beyoğlu, Bababurun bölgesinde Fransızlara lojistik destek getiren bir trene çetesiyle baskın yaptı. Trenin raydan çıkması üzerine, ön lokomotifi ayıran Fransızlar, arka lokomotifi çalıştırarak kaçtı.

Harp başladığında Arslan Bey'in komutasındaki Kuvayi Milliye kayıtlarında (82) numaralı kuvvacı olarak yerini aldı. (Bu durum Türkiye Büyük Millet Meclisi kayıtlarında mevcuttur.) Şehir savaşlarında da Kışla Cephesi çetesi olarak mücadele etmiştir.

Savaş kazanılıp Fransızlar kaçtıktan sonra kışlaya giren ve düşmanları teslim alan ilk çetelerden  biridir. 30 Kasım 1971 tarihinde hakkın rahmetine kavuşmuştur.

BEŞENZÂDE HACI NURİ BEY

Beşenzâde Hacı Nuri Bey

Çete Reisi. Millî Mücadele Kahramanı. Şehrin tanınan eşrafından. Ticaret ile uğraşır. Şehrin büyük tüccarları arasında yer alır.

Şehrin düşman işgaline uğraması ve özellikle Bayrak Olayı sonrasında teşkilatlanma çalışmalarının başlatılması için ilk harekete geçenlerden olur. Belediye Başkanı Arifioğlu Hacı Bekir Sıtkı ve oğlu Abdulkadir Beyi yanına alarak Şeyh Ali Sezai Efendinin yanına gider. Yapılan görüşmelerin ardından Kayabaşında kurulan teşkilattan habersiz olarak eşraftan Refet Efendi, Hüdaioğlu Tahsin, Dedezade Mehmet Efendi, Şeyh Ali Sezai Efendi, Arifioğlu Bekir Sıtkı, Nedim Efendi, Çuhadar Hacı Mehmet Efendi vs. Beşenzade Hacı Nuri Beyin evinde toplanırlar. Müdafai Hukuk Cemiyeti Nizamnamesine göre teşkilatlanmayı tamamlarlar. Bu arada Kayabaşındaki cemiyet durumdan haberdar olur. Yapılan görüşmelerin ardından birlik sağlanır. Heyeti Merkeziye kurulur. Seçilen Heyetler aldıkları talimata göre teşkilatlanır. Heyeti Merkeziye azalarının kendi aralarında yaptıkları vazife taksimine göre Arslan Bey birinci reisliğe, Rafet Hoca ikinci reisliğe seçilirken Beşenzade Hacı Nuri Bey de veznedarlığa seçilir.

Şehrin ileri geleni olarak işgal kuvvetleri komutanının toplantılarına çağrılır.

Millî mücadeleye maddi ve manevi olarak katkı sağlar. Şehrin düşman işgalinden kurtarılışının ardından yine ticaretle uğraşmaya devam eder.

BENLİ ALİ

Şehid.  Millî Mücadele Kahramanı. Besni’nin Karalar aşiretine mensuptur.

Şehrin düşman işgaline uğradığı haberinin bölgede duyulması ile köyünü terk eden  vatan evlatlarındandır. Kuvay-i Milliyenin Pazarcık şubesine arkadaşı Zamo ile birlikte katılarak onlara destek verir. Düşman kuvvetlerinin Maraş-Antep arasındaki bağlantısını kesmeye çalışarak bölgedeki çatışmalarda yararlılıklar gösterir.

Şehir içi çatışmaların başlaması ile Pazarcık kuvvetleri ile birlikte savaşın üçüncü günü şehre girer. Mülazım oğlu Sait Efendinin kuvvetleri ile birlikte çatışmaların 4. günü olan 24 Ocak günü Atizi mevkiinde İslahiye’den gelen yardımcı düşman birlikleriyle çatışmaya girişir. 3 gün süren çatışmalarda Göğnüklü Çerkez Uzun Yusuf ile birlikte Şehid olur.

Bu çatışmaların sonucunda düşman bozguna uğratılır. Silah ve teçhizatına el konulur, kaçanlar takip edilir.

Beyoğlu Karalar Çeteleri