SERDAR YAKAR
Onikişubat Belediyesi
Kültür ve Sosyal İşler Müdürü
MUHAREBENİN ON ÜÇÜNCÜ GÜNÜ
( 2 Şubat 1920)
Çevresi ablukaya alınan Şeyh mahallesi Ermenilerin saldırılarına dayanacak takati kalmadığından imdat istiyorlardı. (Bizi kurtarınız) diye yazılan raporlardan vaziyetin ciddi olduğu anlaşılıyordu.
Çerkez Arslan Bey gelen raporlar üzerine karargâhı bırakarak Fatmalı oğlu Derviş’in evine gitti. Kılınç Ali Bey de oraya geldiğinden vaziyetin müzakeresine başladılar. Doğu cephesindeki düşman topluluklarının yerlerinden oynamaları ve birleşmelerinin aleyhimize olduğu ve Üdürgücü Camii ile Mevlevihanenin bu sebeple yakıldığı gözden geçirildi.
Şeyh mahallesinin sıkışık vaziyeti konuşuldu. Şeyh mahallesinin Divanlı tarafındaki Topaloğlu Ahannes’in müstahkem kale halindeki evinin yakılması, diğer taraftan da toplu kuvvetlerle Şeyh mahallesine taarruza geçilmesi kararlaştırıldı. Taarruz Kılınç Ali kuvvetleri tarafından idâre edilecek, Topaloğlu müstahkem kalesi Fatmalı Derviş ve arkadaşları tarafından yakılacaktı. Bu harekât muvaffak olduğu takdirde Şeyh mahallesi tabiatile düşman saldırısından kurtulacaktı.
Fransız topçusu bombardımanın şiddetini artırmıştı. Fransız ve Ermeni askerlerince korunan Şekerdere Kilisesi mücahitler tarafından ele geçirilmişti. Bu saldırıda 6 sandık cephane, 20 adet bomba ve 1 otomatik tüfek ele geçirildi.
Stratejik açıdan büyük öneme sahip olan Yukarı Bedesten, Belediye Binası ve çevresindeki evler Türk kuvvetleri tarafından ablukaya alınmıştı. Burası düşman açısından önemli bir mevzii olsa da mücahitlerin kararlı tutumu karşında bir şey yapamadılar
Göksun’dan takviye olarak gelen Yüzbaşı Yörük Selim 80 Süvari ve 120 piyadeden oluşan kuvveti ile Maraş’a gelerek Sulutarla mevkiine yerleşti. Elbistan’dan gelen iki ağır makineli tüfek ve mürettebatı ile Bertiz müfrezeleri de Yörük Selim kuvvetlerine katılmıştı.
Yörük Selim kendisine katılan yeni kuvvetlerle Maraş’ın kuzeyindeki Fransız mevzilerine taarruz etti. Süvari Yüzbaşı Kamil Polat kuvvetleri ise Ahır Dağının hâkim sırtlarını korumaya devam etti.
Buradaki savaşların bir faydası oldu. Fransızlar şehri ateş altında tutan toplarınının namlularını bu tarafa çevirmek zorunda kaldılar. Bu da şehrin biraz nefes almasına sebep oldu.
Temsil Heyeti gelişmeleri günü gününe takip ediyordu. Sivas Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Maraş’a önemli ölçüde yardım göndermiş bu sebeple de Mustafa Kemal Paşa tarafından kendilerine teşekkür edilmişti.
Fransızların Antep ve Adana’ya gönderdikleri özel habeberciler gidecekleri yerlere ulaşmış olmalılar ki acil işaretli mesajlara nihayet bir karşılık gelmişti. Fransız İşgal Kumandanlığı Albay Robert Normand kumandanlığında büyük bir takviye kolu hazırlayarak Maraş’a göndermeye karar vermişti.
Bu kuvvetleri oluşturacak unsurlar şu şekilde kararlaştırılmıştı:
3 adet Cezayir piyade taburu,
4 adet süvari müfrezesi
2 adet 75 milimetrelik Massard dağ bataryası
Diğer piyade ve süvari birlikleri ile beraber yaklaşık 3000 kişilik bir kuvvet.
Bu birliklerin İslâhiye’de toplanması ve üç günlük bir yürüyüş ile Maraş’a ulaşması planlanmıştı.
Ancak milli kuvvetlerin karşı müdahaleleri onları üç gün geciktirmiştir. Bu üç gün Fransızlar açısından çok önemli bir kayıptı. Çünkü takatleri tükenmek üzereydi.
Heyet-i Temsiliye’ye gönderilen bugünkü şifreli mesajda yaşanan olaylar şöylece anlatılmaktaydı:
“…Maraş’ın nokta-i hâkimesi ile mahalleleri kâmilen, Çarşı Bağı ve Hatuniye kısmen, Kuvvay-ı Milliye tarafından zaptedilmiştir. Şehir dahilindeki çatışmaların halen devam ettiği, ele geçirilen mahalleler ve çarşının inzibatını temin için münasip mahallelerde karakollar kurulduğu bildirilmiştir.”
Heyet-i temsiliye ise bugünün tarihi ile şifreli olarak şu mesajı yayınlar:
“Maraş’ta çarpışmalar devam ediyor. Derununda Ermeni fedaileri tahassün eden Protestan Kilisesi ihrak (yakılmış) edilmiş ve içinden altı sandık cephane, yirmi bomba, bir otomatik tüfek ele geçirilmiştir. Fransız ve Ermenilerin ehemmiyetle elde bulundurmaya çalıştıkları Bedesten ve Belediye Dairesi ve şehrin büyük kısmı avn-ı hakla (halkın yardımıyla) Kuvvay-ı Milliye tarafından zaptedilmiştir. Maraş-Antep yolunun üzerindeki Kapıçam mevkiinde yüzelli kişilik düşman müfrezesi Kuvvay-ı Milliye tarafından muhasara edilmiştir. Buralarda Vuk'u bulan müsadematta evvelki esirlere ilaveten 112. Fransız Alayı’ndan dört esir daha alınmıştır.
ÖNDEN GİDENLER:
DEDEZÂDE MEHMET HİLMİ EFENDİ
Millî Mücadele Kahramanı. Maraş’ta 1865’de doğdu. Babası Dedezade Hacı Mehmet Efendi, annesi Hacı Şakire hanımdır. Ümmü Gülsüm hanım ile evlenir. Ziraatçılık ile uğraşır. Şehrin ileri gelen ve bilinen ailelerindendir.
Şehir düşman işgaline uğradığında Belediye başkanı Hacı Bekir Sıtkı Bey’le yapılan toplantı sonucu Antep’te bulunan işgal kuvvetleri komutanına yazılan 2 Kasım 1919 tarihli şikayet dilekçesine şehrin ileri geleni olarak imza atar.
Bayrak Olayı’nın ardından millî bir teşkilat kurulması için Ali Sezai Efendi tarafından Şekerli Camii hücresine çağrılır. Teşkilatın kurucuları arasında yer alarak maddi ve manevi katkıda bulunur.
21 Ocak 1920’de General Keret’in kışlaya çağırdığı şehrin ileri gelenleri arasında o da vardır. Çağrılanların bir kısmı kışlada alıkonulur iken Dedezâde Mehmet Efendi ile birlikte bir kısmını da halka nasihatçı olsunlar için serbest bırakır.
Şehir içi çatışmaların başlaması ile oğlu Süleyman Faik ile birlikte çetelere yardımcı olur. 1928’de vefat eder.
Aileye ait olan Nakıp Camii civarındaki eski konakları Belediye tarafından istimlak edilerek restore edilmiş ve “Şairler ve Yazarlar Evi” olarak hizmete açılmıştır.
ÇUHADARZÂDE HACI MEHMET EFENDİ
Çuhadarzâde Hacı Mehmet Efendi
Çete Reisi. Millî Mücadele Kahramanı. Maraş’da 1881’de doğdu. Babası Çuhadarzâde Hacı Ahmet Efendi, annesi Ayşe hanımdır. Şehrin bilinen eşrafından olup Maraş millî mücadelesine maddi ve manevi destek vermiş, çatışmaların içerisinde yer almıştır.
İngilizlerin yerine işgalci olarak Fransızların şehre girmesi üzerine Evliya ve Hayrullah Efendilerin de desteği ile evinde bir ziyafet vermiş, ziyafete davetli olan şehrin ileri gelenleri ile durumun vehameti konuşulmuştur. Hazırlanan protestoya da öncelikle imza atmıştır.
Yaşanılan Bayrak Olayı’nın ardından Şeyh Ali Sezai Efendi öncülüğünde başlatılan teşkilatlanma çalışmalarının içerisinde yer alır. Teşkilat adına mühür yaptırılması işini üstlenir ve görevini yerine getirir. Şekerli’de kurulan teşkilat adına mühür kazıtır. Kayabaşı’nda teşkilatlananlar bu durumu haber aldıklarında mührü Çuhadarzâde Mehmet Efendiden gerekirse zorla almak isterler. Bunun için de Zalhocaoğlu Duran, Gazez Durdu, Vezir Ökkeş ve Kuruşçuoğlu Ali Paşa görevlendirilir. Bu vesile ile Şekerli teşkilatı da Kayabaşındaki oluşumdan haberdar olur. Her iki teşkilatın öncüleri Çiçekli camiinde buluşarak konuşur ve güç birliği yapar.
Kurulan Heyet-i Merkeziye’nin yaptığı görev taksimi ile Mağralı ve Devecili mahallelerinde görevlendirilir ve buraların teşkilatlanması için çaba gösterir. Heyet-i Merkeziye’nin çalışmalarına destek için 500 altın bağışta bulunur. Şehiriçi çatışmaların başlaması ile de 8 Şubat günü Cancık bölgesinde görevlendirilir.
Şehrin düşman işgalinden kurtarılışının ardından Maraş’a gelen Selahattin Adil Paşa ile görüşür. Paşa’yı o denli sever ki o günlerde dünyaya gelen oğlunun adını da Selahaddin Adil koyar.
İlk dönem milletvekilleri arasındadır. Ama Ankara’ya gidip Meclis çalışmalarına katılmaz. Resmi görev almaz. Maraş’ta ziraatçılıkla uğraşmaya devam eder.
15 Eylül 1925 gecesi bağ evini eşkiyalar basar ve Hacı Mehmet Efendiyi bıçaklayarak öldürürler. Vahşice işlenen bu cinayetin siyasi sebeplerinin de olacağı göz önünde bulundurularak konunun İstiklal Mahkemesince tetkikine karar verilir.
Çuhadarzâde Hacı Mehmet Efendi ve eşinin katilleri hakkındaki idam kararı meydan ve caddeleri dolduran binlerce insandan oluşan kalabalık halkın önünde derhal infaz edilir.
CİĞERZÂDE İBRAHİM EFENDİ
Ciğerzâde İbrahim Efendi
Gazi. Millî Mücadele Kahramanı. Maraş’ta 1896’da doğdu. Babası Ciğerzâde Abdullah Efendi, annesi Fatma hanımdır. Dini ilimler tahsil eder. Cami imam hatibidir. 1913’de Şerife hanımla evlenir. Bir oğlu bir kızı olur. Maraş- Fransız savaşı öncesi hangi camide gödev yaptığı bilinmese de kurtuluştan sonra Çarşıbaşı Camiinde görev yaptığı bilinmektedir.
21 Ocak 1920 Çarşamba günü General Keret’in toplantı için Amerikan kolejine davet ettiği hükümetteki daire müdürleri, belediye reisi ve ileri gelen esnaf ve din görevlilerinden bir kısmını alıkoyması şehir içi çatışmaların sebebi olur. Aynı gün Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı olarak Arslan bey şu mesajı yayınlar:
“Artadaşlar harp başlamıştır! Allah’ın inayeti Peygamber’imizin ruhaniyeti ve inananların fedakârlığı ile son ferdimiz kalıncaya kadar savaşımız sürecektir. Gayret bizdendir, yardım Allah’tandır.”
Şehir halkının bir çoğu gibi Ciğerzâde İbrahim Efendi de hazırlıksız bir şekilde çatışmaların ortasında kalır. Silah ve cephanesi olmadığı için evinde mahsurdur.
Çatışmaların ikinci gününde Üdürgücü mescidi (İklime Hatun Türbesi) önündeki yokuşta bir Fransız askeri vurulur. Cesed Ermeni Agop’un avlu kapısına yakın bir yerde ortada kalmıştır. Karşılıklı sürekli ateş edildiğinden ne düşman tarafından ne de Müslüman ahaliden kimsecikler çıkıp da cesedin üzerindeki silahlara dokunamaz. Hava karardığında Ermeni Şekerci Agop’un oğulları daha atik davranıp avlu kapılarına yakın olan Fransız askerinin silah ve cephanesine el koyarlar.
Ermeni Şekerci Agop’un bitişik komşusu olan Ciğerzâde İbrahim Efendi olup biteni penceresinden görür. Ortalığın biraz daha kararmasını bekleyerek Agop’un kapısına dayanır. Kapıyı açan Şekerci Agop’un çocuklarına; kendisini Üdürgücü hocanın evindeki çetelerin gönderdiğini, Fransız askerinin cesedi üzerinden alınan silah ve cephaneyi istediklerini, vermedikleri takdirde eve hücum edeceklerini söyleyerek komşusuna korku verir. Üdürgücü Hocanın evinde toplanan çetelerin saldırısından korkan Şekerci Agop silah ve cephaneyi komşusu Ciğerzâde İbrahim Efendiye teslim eder.
İbrahim Efendi sokak içi çarpışmalarda bu silah ve cephaneyi kullanır. Çatışma içerisinde ayağından yaralanarak gazi olur.
Savaş sonrası Çarşıbaşı Camii İmam Hatibidir. Hanımı Şerife Hatunun 1926’da vefatından sonra iki evlilik daha yaparak dört kızı, beş oğlu daha olur.
Demokrasiye Hizmet gazetesi sahibi A. Saim Emirmahmutoğlu Maraş millî mücadele tarihini kitaplaştırmak için 1950’li yıllarda hayatta olan gazilerle röportaj yapar. Çetelerden biri de İbrahim Efendinin kahramanlıklarını anlatır. Röportajın yayınlandığı gün gazeteyi ziyaret eden İbrahim Efendi sitemli bir üslup ile savaş esnasında yaşanılan onca kahramanlığın yanında kendisinin yaptığının çok küçük kaldığını, yazmaya değmeyeceğini ifade ederek sitemde bulunur.
Maraş’ta cami imam hatibi olarak görev yapan Ciğerzade İbrahim Efendi 6 Ocak 1971’de Maraş’ta vefat eder.
Ruhu şâd olsun.