Geçtiğimiz hafta Kahramanmaraş Büyükşehir Gazeteciler Cemiyeti olarak MÜSİAD Kahramanmaraş şubesini ziyaret ettik. Ziyaretin baş nedeni Sami Kervancıoğlu’nun MÜSİAD’ın başına getirilmiş olması.

Sami Bey her zamanki nazikliğiyle bizleri karşıladı. Karşılıklı olarak ülkemiz ve ilimizle ilgili konuşmalar geçti aramızda.

Orada otururken aklıma şu geldi. MÜSİAD’ın bu ülkede 1990 yılında kuruldu. Üzerinden yıllar geçti. Bildiğim kadarıyla TÜSİAD’tan sonra MÜSİAD kurulmuştu. Kahramanmaraş’ta bu süreç içerisinde kurucu başkan olarak Ali Cilve oldu! Birçok isimler başkanlık yaptı! Bir yıl önce Mustafa Buluntu şube başkanı olarak görev almıştı! Mustafa Buluntu Büyükşehir Belediye Başkanı aday adayı olunca istifa etti.

Gazeteci kimliğimizle ve iş dünyası olarak uzun yılları bulan bir geçmişimiz bulunmakta. Ama nedense MÜSİAD‘ı ziyaret etmek hiç aklımıza gelmedi.

Sami Kervancıoğlu başına getirilince bizimde ziyarete gitmemiz elzem oldu. Diğer başkanları kötülemek anlamında değil. Bu birazda çevreye olan ilgi veya başka bir şey… Bana göre tüm erdemlerimizin en doğurgan anası sevgidir. Sevince hoş görür, bağışlar, bağışlanırız, sevince özverili olur, değerlerimizi paylaşır, birbirimizi tamamlar güçlü oluruz. Sevince güvenir, güvenilir huzuru oluruz. Sevince üretir, başarır mutlu oluruz. Yukarıda anlatmak istediğim her şeyin başında sevgi gelmektedir. Son zamanlarda bu sevgi sözüne çok önem vermesek de yine her şeyin başı sevgiden geçtiğinin bilincinde olmalıyız.

+++

Makamların gelip geçici olduğunu söyleriz. Bu evrensel bir terim. Zamanı geldiğinde, elbette makamlar ne kadar büyük ve ihtişamlı olursa olsun. Zamanı gelince o makama veya o koltuğa bir başkası oturacaktır. Bu bir süreçtir.

Bir insan oturmakta olduğu o makama katma değer katar. Bir başka insanda o makamdan değer bulur. Bu sözcüler birbirine çok yakın ama birbirinden çok farklıdır.

Sami Kervancıoğlu’ da o makama değer katan bir iş adamı olarak karşımızdaydı.

Sami Bey Kervan Pastanelerin de sahibi ve kendisini yenileyebilen, güler yüzlü bilhassa basına önem veren birisi olarak tanıyoruz.

Bugün MADO’yu MADO yapan basındır. Yerel basındır. Basının değerini desteğini almayan hangi kurum olursa olsun. Başarılı olması mümkün değildir. Ben bunu MADO örneğini vererek anlatmaya çalıştım.

Bir başka örnek vermek gerekirse;1992 yılında KSÜ kuruldu. Günümüze kadar çok sayıda Rektör görev yaptı. Ama iddia ediyorum. Hiç birisi basına sıcak bakmadı. Hep uzak durdular. Üniversitenin kapılarını basına kapattılar.

Yeni Rektör Niyazi Can gördüğümüz kadarıyla basına kapalı değil. Yalnız o da basının kendisini çok eleştirdiğinden yakınıyor.

Elbette iyi niyetle yapılan eleştiri olmazsa olmazımız olmalıdır.