Bir Nazar Eyledim’le ilgili sizlerden ne güzel tepkiler,eleştiriler alıyorum.
Bir Öğretmen Mustafa Söylemez. Ressam, şair ve yazar.Onun görüş ve düşüncelerinin yer aldığı “BİR NAZAR EYLEDİM Üzerine” yi ilginizesunuyorum.
Söz ve yazı Mustafa Söylemez’in. Huzurlarınızda MustafaSöylemez:
“Bir Nazar Eyledim üzerine
Aralık-2017 Ankara, çok farklı öyküler çok özel biranlatım tarzıyla anlatılıyor, kitapta. Okudukça gözlemlediğim ilk özellik yazarMustafa Topaloğlu paronayak etkilerden çok uzak. ‘’Ben büyük yazarım.’’havasına hiç girmiyor. Okuyucuyu büyüleme, şaşırtma kaygılarından uzak,ilgisini cezp edip kitaba bağlama tasası yok. Gördüklerini oldukça detaylı birtanıklıkla bölgenin dilini kusursuzca kullanarak anlatıyor.
Anadolu insanının unutulmaya yüz tutmuş hasletlerinianlatırken tarafsızlığını koruyor. Cavzıttım öyküsünde Mavış’ın Memet evyaparken ‘’Evi buruya yapıyon ya sizi gurt yir soona…’’ sözleriyle yerelkonuşmayı, kurtların yarattığı kadim korkuyu ustalıkla edebileştiryor. Fildişisaraylardan hitap etmiyor yazar Mustafa Topaloğlu. Sokağa, halkın arasına,Boğazlıyan’a iniyor güçlü imgeleri ve söylemiyle. Kendi halinde bir rençber,eker biçer bir kişi kahramanımız. Gara Mıstafa, Çona’nın Memet, Çona’nın İrbam’laödünçleşmeleri gündemde.
Yaşar Kemal Öldü mü(?) sorusuyla öykünmeye devam ediyoryazar, Alp Er Tunga Öldü mü şiiriyle kıyaslama yapıyor. Bir büyük insanınölümüyle kalan büyük boşluğu imalı bir dille ustaca anlatıyor.Yunus’un ‘’Ölürise ten ölür/ Canlar ölesi değil’’ beyitiyle de ölümsüz ruhun kalıcılığınıvurguluyor.
Ahraz Emmi öyküsünde de bir kahramanla birçok insanı,birçok profili imite ediyor. Soyadı Canyakar ama karıncaincitmez bir Canyakar.Genellikle öyledir soyadın tersi karakterde olur Anadolu insanı. Soyadı‘’Cesur’’ sa karşımıza korkak bir çıkar. ‘’Sert’’ ise çok yumuşak biri çıkarkarşımıza. Attan arabadan sorumlu Ahraz Emminin Kadrolu eleman olarak işlerinibıkmadan yorulmadan evin horantası gibi yapması ustaca anlatılmış. Ganime bacınınçok titiz olması gözden kaçmıyor. ‘’Evi barkı bal dök yala ‘’ Sözleri onu nekadar güzel anlatıyor. Dudakları kıpır kıpır bir şeyler okuyunca’’Bihikmetillaho siğiller geçiverirdi.’’ Bize tükürükte bağışıklık maddesi, ya da kalemdeantiviral bir madde olma ihtimalini aklımıza düşürüyor yazar.
Yazar Mustafa Topaloğlu 31sh. de ‘’Soğuk suyunu özlediğinAğdaş da tarih oldu. O buz gibi su karıştı toprağa. Kaynaktan kurudu ne yazıkki!’’ diyerek insani hasletlerimizin yok olması gibi sularımızın da eski debisinitaşıyamadıkları, eridikleri zarif bir metaforla okura yansıtılıyor.
‘’Nöğorüyosunuz?’’ Bu o çevrenin mihenk taşı birsözcüktür. Bunu diyen kişinin Yozgatlı olup olmadığını anlar, seçersiniz.Yabancılar söylerken mutlaka hata yaparlar. Harfler yer değiştirir, o' lar üolur. Bazı harfler kalkar. Doğrusu’’Nöğorüyosunuz?’’ öyküsündeki gibidir.
Başhoroz Köyü sitesinden alınmış Salih Ulusoy şiiri yerelsözleri anlatmada, gurbet ve özlem imgelemi de kitabında büyük zenginlikkatmış.
Huzurevi öyküsü de bu güncel gerekliliği çok gerçekçi biranlatımla ele almış bulunuyor. Bu konuya çok farklı açılardan da bakıyor.Çocukları kreşe vermenin gerekliliği kadar da yaşlıları huzurevine vermeningerekliliğini vurguluyor.
Kitap kokusu ve internet çelişkisi de temiz bir dillegüzel duygularla anlatılmış. Belki ilk sahifelerde okumada zorlansanız bileileriki satırlarda akıcılığı daha da artıyor kitabı elinizden bırakmaktazorlanıyorsunuz.
Biz, hiç okumadan yorum yapan büyük gazetelerin yüksekaylıklı yazarları gibi olamadık. Kitabı okumuş olduğumuzu sanki kanıtladık.Geri kalan yorumları okuyucunun hakkına saygı olarak okuyucuya bırakıyor, iyiokumalar diliyorum.”