Dördüncü kitap “Öğretmen Benisa Yurtdışında”. KitapProf.Dr.Tamilla Abbashanlı’nın “Muhabbetim Bölünmedi” başlıklıdeğerlendirmesiyle başlamış. Diyor ki Abbashanlı: “Reşat Nuri Güntekin’inÇalıkuşu romanını okuyunca dedim ki, bundan sonra hiçbir eseri bu kadar sevmem.Sonra Şarlotto Bronte’nin Cen Eyr eserini okudum, aynı şey…Sonra ÖğretmenBenisa’yı okudum. Aynı şeyi söyledim… Muhabbetim bölünmedi. Daha da arttı.”

Huriye Saraç’ın eserini müzik gibi cana ve ruha yakınbuluyor Abbashanlı. “Eserin dili sade, aydın, sürükleyici ve okunaklıdır.”diyor. Bunun sebebi anlatılanlar kurgusal değil. Hepsi yaşanmış. İçten veakıcı… Abbashanlı’nın Huriye Saraç’la ilgili şu değerlendirmesini de almalıyım:“O tarih kadındır, tarih olan kadındır, ayak üste gezen tarihtir… Bu mucizekadın sabahları güneşten önce kalkıyor, güneş onu değil, o güneşi selamlıyor.”

Öğretmen Benisa Belçika’ya gidecektir. Selizli eskiöğrencisi Zeki, Belçika’da işçidir ve Belçika’ya turist işçi götürmektedir.Zeki’nin çağrısıyla turist olarak 8 Şubat 1972’de gider. Giderken “Gurbetiçimde daha da büyüyüp bulanırsa, bir bulanık su gibi dibini göstermezse?”kaygısını taşımaktadır.

(Burada 3. Kitabın Almanya veya Belçika ara bölüm başlığısayfa 379 ve 380.sayfalarda anlatılanlar 4. Kitabın 4,5,6.sayfalarındayinelenmiş. Tekrara düşülmüş.)

Belçika’ya gider Benisa. Tam 7 yıl işçi olarak çalışır.Tosun Bey çok kızar. Bir izinde babasını yoklamak ister. Çok sert tepkir TosunBey: ” Gavura gitmeye utanmadın mı? Seni…. gavurların bokunu paklasın diye miokuttum? Yazıklar olsun sana! Atatürk’ün öğretmeni değilmişsin. Cehennem ol!Görünme gözüme!”

Muzaffer’i de alır yanına Benisa. 1979’da oğluMuzaffer’in teşvik ve gayretiyle Hollanda’da Türk çocuklarının eğitimindeöğretmenlik görevine döner. Altı yıllık hizmetten sonra 1985’te Hollanda’daöğretmen olarak emekli olur.

Döner gelir baba evine. Babası ve analığı çokyaşlanmışlar. Kendi işlerini yapamayacak derecede. Yıllar yaşlarını götürürkenbedenlerine de acımamış. Onlara hizmet eder. Baba evinde yorulunmaz. Evladıngüvencesidir baba evi. Babası ağır hastadır. Ziyarete gelenler “Sabır selametola!”deyip gitmektedir. Ve Tosun Bey Benisa’nın kucağında son nefesini verir.

Benisa babasını şu sözlerle yolcu eder: “Babacığımanamıza özlemimizi, hasretliğimizi söyle. Orda da aramıza üvey analargirmesin.”

Dördüncü kitap da okuyucu mektupları ve fotoğraflarlatamamlanmış.

Öğretmen Benisa’nın geniş özeti böyle. Aslında özetinözeti… Aldığım notlara baktım. Daha çok şey var yazacak.

Öğretmen Benisa’nın dili kuş dili. Yaralı ceylanınferyadı. Yavrusunu bağrına basmış bir ananın yaşam kavgası. Şiir gibi biranlatım. Hatta “gibi”si fazla. Öğretmen Benisa bir şiir…

Öyle güçlü, özgün betimlemeler var ki. Birkaç örnekvereyim: Çektiği kulak sancısını şöyle betimliyor (Durum tasviri).“Dayanamıyorum. Yerde alıp gökte satıyorum.” Kafa karışıklığı “Kafamın içidemirci dükkanı gibi tan tun…Tan tun…” Bir baharatçının betimi (Kişi tasviri)“Yarısı aklaşmış top sakallı, başı beyaz takkeli, yuvarlak, tespih böceği gibibir adam.” Labbasan Sinan (Kişi tasviri) “Babamın öz oğlu gibidir. Ayaklarıbüyük olduğundan lap lap basar. Ondan Labbasan Sinan denir.” Tarlakuşu (Hayvantasviri) “Bir tarlakuşu gittikçe aydınlanan gökte yükseldi, yukarda boz yumakolup asılı kaldı bir süre. Doğa ayaklanıyordu. Benim kuşlarım da gelmeyebaşladılar birer birer.”

Olay tasvirine Kandilci’nin eşeği ölünce yaşadıklarınıyazsam çok uzar. Siz bunu kitaptan okumalısınız. Kandilci’nin ölen eşeğininbaşında: “Gittiii! Gitti mor oğlum geliiin!” diye ağlaması yürekleri dağlıyor.

Ayvacık’ta bahar (Doğa tasviri) “Köyün ilkbaharı birbaşkaydı. Tozsuz topraksız, Ege Denizi’nden yeni çıkarılmış gümüş gibi birbahardı. Yeni açmakta olan ağaçların taze yapraklarına (çiçeklerine) bacadumanı gibi sıvanıyordu kış uykusundan uyanan böcekler, arılar, kuşlar. Bir yılönceki yuvalarına dönen leylekler, Gediz’in kıyısından solucan topluyor, bağbaçelerde geziniyordu uzun bacaklarıyla. Yılanlar, karıncalar kayalarındibinden, deliğinden çıkıyor, sarmaşıklara, arapsaçına (dere otuna benzer)dolanıyorlardı.”

“Poyrazın hafifinden esen serin bir yel bedenleri,yüzümüzü, gözümüzü okşar gibiydi. Gediz’in kıyısındaki söğütler, nazlı nazlı ırgalanıyordu.Ağaçlar pembe, beyaz çiçeğe sıvanmış, bağlar yapraklanmıştı. Yel hızınıtazeledikçe kavaklar bir sağa, bir sola eğiliyordu.”

Halk ağzı sözlerden örnekler: “Evimin direği, kilidiküreği. Bereketli işli- aşlı. Eli boş, gönlü hoş. Şeytan arabası. Kır atı çulluda bilirler, çulsuz da. Balık denizdeyken tutulur. Anan turp baban şalgam,nerden oldun gülbeşeker? Zulmün binası olmaz. Öfkede akıl olmaz. Ekim, bir elinılık; bir elin soğuk. Hayır mı, şer mi? Hak var, hayırlısı var. Tanrı’nınverdiği ödünç can. Goc’adam. Gocagarı. Neşeli bir Türkmen türküsü gibidolaşmak…”

İki tekrar daha gördüm. İkinci kitapta sayfa 479’daki“Yaz Tatili” 3. Cildin 24. Sayfasında yinelenmiş. Yine Tamay Açıkel’in 3.Ciltte bir gazetede yayınlanan yazısı 4. Ciltte okur mektupları bölümünde aynenkullanılmış. Zaten bu değerlendirme ilk iki cildi kapsıyor.Ben hatırlatayım da.Bu aksaklıklar yeni baskılarda giderilmelidir.

Öğretmen Benisa, mutlaka okunması gereken bir kitap.Mahmut Makal, Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mehmet Başaran gibi bir KöyEnstitülü yazar Huriye Saraç. Köy Enstitülü yazarlar kuşağının önemli birhalkası. Bir “Ulu Çınar”... Kendisini sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.