Daha önceleri yazdım. Bizim Oğulcuk’ta “Eşşek Dolapta mı?” hikayesini bilmeyen yoktur. Hatırlama babından bir kez daha yazıvereyim. Sonrasında öküzün dolaba girmesine geleceğim:
“Hacı Yusuf (Kel Hacıysuf)köyümüzün gülen yüzlerinden biriydi. Hele ‘Ihı...ıhı..ıhı...’diye kesik kesik bir gülüşü vardı... Hacı Yusuf emmi bilge insandı. Aklı derinlere erenlerdendi. Sözleri muhabbet kapıları açardı. Bazılarının sözü savaşa benzer. Onun sözleri hiç batmazdı. Ne diyecekse usulüyle söylerdi.
Hacı Yusuf’a keser lazım oldu. Geldi komşusu Gara Hava'nın Memetgil'e. Öyle ya kime gidecek? Elbette komşuya...Komşu komşunun külüne muhtaçtır ya! Avlu kapısından seslendi:
-Memmet!..Memmeeet!..
Memet emminin eşi Gara Şevga çıktı Hacı Yusuf’un sesine:
-Buyur Hacıysuf emmi...
Hacı Yusuf:
-Şevga,dedi. Keser ilazım oldu da... Şu sizin keseri virir misin?
Şevga bacı:
-Vallaha Hacıysuf emmi, keser dolapta. Dolap kilitli, anahtar Memet'te. Memet Gurden'e gitti.
Hacı Yusuf hiç bir şey demedi. Gerisin geri döndü. Ardına bile bakmadı. Canı sıkıldı tabii...
Birkaç gün sonra tarlaya azık gidecek. Eşek lâzım. Hacı Yusuf emmi yine geldi Memet emminin kapısına. Yine Gara Şevga çıktı karşısına.
Hacı Yusuf:
-Şevgaa! Eşşağa geldim. Tarlaya azık gidecek. Yoksa eşşek de dolapta, dolap kilitli, anahtar Memet'te mi? deyince Şevga bacı güldü. Çarnaçar ahırdan eşeği çıkarıp getirdi.”
Niçin bir kez daha yazdım Eşşek Dolapta mı?yı. Şundan:
Elimde bir kitap var. Kitabın adı “Bir Zamanlar Kayseri-3”. Ali Aslım yazmış. Ne iyi etmiş! Eline, emeğine sağlık Ali Aslım’ın. Kitabı, bizim İbrahim getirdi bana. Bayram armağanı emmoğlunun. Varlığı daim olsun.
Ali Aslım öğretmen kökenli bir yazar. Anılarını yazmış. Kendinde kalan Kayseri’yi anlatmış. Bu kitapta gördüm “Öküz Dolapta”yı. Eşek dolaba girer de öküz giremez mi? Girer be ya!.. Pekâlâ girer.
Ben sizi fazla merakta bırakmayayım. Sözü Ali Aslım’a bırakmanın sırası geldi. Şöyle diyor Ali Aslım:
“Televizyon yayını Kayseri’de 1974 yılında başladı. 1983 yılına kadar yayınlar siyah-beyazdı ve sadece TRT yayın yapardı.
Kayseri Merkez Endüstri Meslek Lisesi ve Teknik Lise’de öğretmendim. 1976 yılı idi. Motor Atölyesi Öğretmeni Gömeçli Ahmet Görek bir gün bana şunları söyledi:
-Köylümüz yaşlı emmi ‘Okuzu dolaba goydum.’ dedi.
Şaşırdım:
-Öküz dolaba girer mi? Ne işi var dolapta, diye merakla sordum.
Muzip adamdı (yaşlı emmi). Gülümsedi:
-Yiğenim, dedi, annamadın mı? Okuzü saddım. Tilevizyon aldım, dolaba goydum. Siyridiyom…”(*)
O zamanlar öyleydi. Her evde televizyon ne gezer? Ateş pahasıydı televizyon. Gömeçli emmi öküzünü satıp bir televizyon alabilmiş. Bu televizyon orta yere konacak değil ya! Özel dolap yaptırılırdı. Daha sonraları sehpa çıktı. Akşamları yayın vardı. Yayın bitince televizyon kapanır, dolap kilitlenirdi. Televizyon evin kıymetlisiydi. Televizyon örtüsü işlerdi genç kızlar, gelinler… Şimdi o televizyonlar tarih oldu. Dolapları, sehpaları da…
Hey gidi günler!