İnsanlara olan güvenimiz çocukluk zamandan bu yana kırılır. Bu öyle bir kırılmadır ki;  köprüden önce son çıkış misali kişinin,  insanlara ve hayata bakış açısının son devresidir. Özellikle de çocukluğunda incinmiş birçok kişi güvensizliği hayatının her alanına yayar.  Kim bilir içimizde kaç tane gücenmiş çocuk vardır. Çevrenize bir bakın birçok insan çocukluğunda alamadığı ihtiyaçlar sebebiyle incinmiş çocuklardır. Kimisi şefkati alamamıştır. Kimisine yol ve rehberlik verilmemiştir. Kimisine teselli verilmemiştir. Kimisine bakımı ve giyimi konusunda ihtiyacı verilmemiştir. Bizler bu karşılanmamış beklentilerimizle hayata tutunuruz. Aslında sevmek, sevilmek ve  değer görmek bize doğuştan verilmesi gereken haklardır.

Bildiğimiz bir gerçek var ki olan olmuştur. Herşey yaşanmıştır. Kendi eksiklerimizi ve neye ihtiyacımız olduğunu anlarsak bu yolda motivasyonumuz artar.

Güveni kırılan ve bu güvensizliğin içinde duygusal olarak kaybolan, duygularının ağırlığı içinde ezilen incinmiş çocuklar tanıyorum. Bu çocuklar büyüdükleri zaman hayatta güveni savunan , adalet timsali insanlar oluyorlar. Fakat , hayatta acımasızdır. Bu düzende tam güven olmalı ve herkes adaletli davranmalı, kimseyi kırmamalıyım diye yola çıktığımızda dürüstlüğün öldürücü yanıyla karşılaşıyoruz.

İşte bu düzende ısrarcı olduğumuzda, karşımızdaki insandan beklentimiz de artıyor. Herkes dürüst olmalı felsefesini savunurken hayat akıp gidiyor. Hayat,  hiçbir değişim olmadan devam ediyor. Sevgili Okurlarım , olan sizlere oluyor.  Tabiki duygularınıza  dürüst olun , yaralarınızı onarmanın çaresine bakın. Çevrenizden tam tamına dürüstlük beklemeyin. Kırıldığınız yerden gelişip büyüyün fakat başkasının insafına kendinizi bırakmadan …