“Pişkinlik” dedim. Yoksa “ yüzsüzlük” mü deseydim?  Canım ikisi de aynı kapıya çıkar nihayetinde. Anlatımızın serlevhasını koyduk. Pişkinliğin izahına lüzum yok. Herkes bilir pişkinliğin ne mene bir şey  olduğunu. Biz pişkinliği değil de pişkinlerin serencamını anlatalım: “Şeytan Olsan”da söz vermiştik. Bu hikayenin sonunu yazacaktık.  Hani Gısıggaya (Kısıkkaya)’nın Önü’nde Kor (Kör) Yonuz, kendini korkutmak isteyen Kel Halil’i mesesle vurup kaçırmıştı. Yonuz emmi bu badireyi atlattıktan sonra yola düştü. Eski yol. Özden karşıya geçecek. Özün üstüne henüz köprü yapılmamış. Kor Yonuz yavaş yavaş geçide doğru geliyor. Bizim ahbap çavuşlar Kel Halil, Ali Pevlivanın Iğsan (İhsan), Kevşi’nin Arif bırakmadılar adamcağızın peşini. Öteden dolaşıp geldiler. Geçitte tertibat aldılar. Kağnı geçitten geçerken taşa tuttular. Yonuz emmi ne yapacağını şaşırdı. Gecenin alacası. Kafadarlar tarladan topladıkları kesekleri rasgele atıyorlar. Kor Yonuz baktı olacak gibi değil. Kağnının altına girdi. Kendini korumaya çalışıyor. Tam bu sırada öküzün biri yattı mı? Çökerdi özün içine. Yonuzcağızın Bir derdine bir dert daha.  Al başına belayı. Ne yapsın Kor Yonuz? Sözü fazla uzatmayalım. Oğulcuk’tan taraf Kel İrbağam’in kağnısı geliyor. Kafadarlar, Kor Yonuz’u geçidin içinde öyle perişan hallerde bırakıp kaçtılar. Kel İrbağam geldi. Yonuz emminin kağnısını geçirdiler özün öte yakasına. Kel İrbağam’le Kor Yonuz usul yavaş gidedursun biz haberi bizim kafadarlardan verek. Kel Halil, Ali Pevliavanın Iğsan ve Kevşi’nin Arif köye dönmediler. Onlar da Boğazlıyan’a gittiler. Niyetleri pazarı gezmek. Bir de Yonuz emminin tepkisini öğrenecekler. Geldiler Pazar yerine. Kel İrbağam’le Kor Yonuz’u beklemeye başladılar. Öğleye doğru Kor Yonuz’la Kel İrbağam Pazar yerine avdet ettiler. Üç kafadar hemen Yonuz emminin yanına sokuld: -Arkadaş! Nöğordünüz? Buğdayı satdınız mı? -He satdık hayıllısıyla... -Öyleyse gannımız acıkdı. Hadi gannımızı doyur. İşte benim pişkinlik dediğim bu. Adama cehennem azabı yaşat. Sonra bir de yemek iste üstüne. Kor Yonuz birkaç somun ekmek aldı. Helva, üzüm, çaman... Oturdular münasip bir yere. Başladılar yemeğe. Kor Yonuz dedi ki: -Ulan Gısıgaya’nın Onü‘nde  beni birisi gorkutmak isdedi. Geçitde daşladılar. Bunnar kimise bulacağam. Yapdıklarını burunnarından fitil fitil getirecağam. Kafadarlar birbirine bakıştı. Renk vermediler. Aradan yıllar geçti. Kel Halil hasta yatağında Yonuz emmiyi çağırttı: -Bak arkadaş! Seni Gısıggaya’nın Onü’nde gorkutmak isdeyen benidim. Geçidde daşlayanlardan biri de benidim. Haggını helal it. Kor Yonuz hakkını helal etti Kel Halil’e.