Geçmişle yolculuğumuz öyle şeyler kattı ki ilimize, önce kafe kültürünün ilk başlangıcı daha sonra da yalnız dondurma tatlıyla yetinilmedi. Birçok sıcak ve soğuk yemeklerde eklendi. İnsanlarımıza bu şekilde dokunması benimsendi. Bu markaların gelişmesini hızlandırdı. Belki de en güzeli birlikte paylaştığımız onca yaşantı gibi.
Çünkü geçmişte yaşanan her güzel an bu güne anlam veriyor. Bize yeni bir yaşam gücü ve enerji veriyor. Başka bir deyişle yaptığın işi sevme, ona inanma ve umudunu yitirmeme.
Size bir örnek vermek istiyorum: Tenha gelişmemiş Sakarya mahallesinde küçük bir dondurmacı dükkânından, Trabzon caddesinde bir tatlı ve dondurma işyeri, daha sonra gelişmeler başlıyor.
Küçük bir dondurmacılıktan fabrikaya dönüşen devasa tesisler.
Bunun öncülüğünü yapan MADO İle Mehmet Kambur ve ailesi . KERVAN ‘ı ise bu başarıya taşıyanda Sami Kervancıoğlu oldu. Mehmet Kambur benim ustam sözünü birçok yerde tekrarlar.
Sami Kervancıoğlu, Mehmet Kambur’dan sonra hızlı adımlarla KERVAN’ı marka haline getirdi. Yani Kambur’un işini kolaylaştırdı. Yükünün bir kısmını aldı. KERVAN gelişiyor. Bagajında da Alpedo’yu taşıyor.
Bu markalaşmanın tek adresi Kervancıoğlu diyebiliriz. Kervancıoğlu’nu birçok özelliği de birlikte taşıyor. İşin başından bu yana büyürken de yerel basını önemsiyor ve her başarının da arkasında yerel basını görüyor…
Yerel basını ve yerel medyayı hiçe saydığınız zaman hareket kabiliyetiniz durma noktasına geliyor. Bunun örneklerini saymakla bitirimeyiz burada. Yerel medya dijitalleşti. Her gazetenin dijital siteleri var. Bu siteleri ziyaret etmek işten bile değil, bir dokunuşla haberler tüm berraklığı ile önünüzde. Yaptığınız bir haber dünyanın öbür ucunda yer buluyor. Onun için her haberin sosyal medyada bir karşılığı var.
Dünyanın en güzel dondurmasını üretirsiniz ancak bunu başka illere, ondan sonra dünyaya nasıl tanıtacak ve sunacaksın?
İşte bunların arasında köprüyü kuran basındır. Bu gün dünya markaları var. Bu markalar basına verecekleri bütçeleri her geçen yıl artırıyorlar.
Diğer bir konuda: KERVAN pastaneleri ve Alpedo adı altına Sami Kervancıoğlu’nun yıldızının giderek parladığını, MÜSİAD başkanı olması da kendisine artı puan getirdiğinde görüyoruz. Çünkü Kervancıoğlu yalnız dondurmayla ilgilenmiyor… İlin her derdi ve tasası ile bizzat kendisi ilgileniyor, elinden gelinden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışıyor. Bir örnek: “ SIRADIŞI” dergisinin üçüncü sayısı İzmir Enternasyonal fuarında İngilizce ve Türkçe olarak yerini aldı. Bu üç sayıda da Sami Kervancıoğlu kendisinden ve markasından söz ettirdi. Yarın bunun Ulusal ve Uluslararası bir karşılığı olacaktır elbette. İşte Kervancıoğlu bu olguyu erken keşfetti.
Her marka önce ilinde tanınır ondan sonra ülkede daha sonrada dış ülkelerde tanınma fırsatı bulur.
Bu hangi güçle elde edilebilir? Yalnız basının ve sosyal medyanın gücüyle.
Toplumda bir zihniyet dönüşümünün yolunun açılabilmesi için, değerler ve standartlar üzerinde bir mutabakat sağlanması gerekir. İşte Sami Kervancıoğlu bu mutabakatı sağladığı için hem yıldızı parladı hem de “KERVAN” gibi bir markayı yarattı. Aynı zamanda topluma da kabul ettirdi.